Adana’da Rafael Gilodo’nun yağ fabrikası nasıl Sabancıların Marsa’sı oldu – 1-2
16 Ağustos 2020 tarihinde ulusal haber sitelerinde yayımlanan bir haberle, Adana sanayisinde 1930’larda çok önemli bir yere sahip olan Gilodo Yağ Fabrikası’nın aslında bir sanayi kuruluşu olmadığını, İngilizlere çalışan, Adana ekonomisini hedef almış bir bozgun yuvası olduğunu öğrenmiş olduk. Birçok mecrada yayınlanan haber, yurt çapında ilgi gördü.
https://www.milliyet.com.tr/gundem/95-yil-once-yasanan-casusluk-olayi-6282840
https://odatv4.com/kim-bu-adanadaki-casus-kardesler-16082038.html
1945 yılına kadar Adana’da faaliyet gösteren Gilodo Yağ Fabrikası’nda çalışıp şu anda da hayatta bulunan çalışanlarının anlatımları haberde dile getirilen iddiaları doğrular nitelikte olmadığı için, konuyu araştırmaya karar verdim.
Adana sanayisini konu alan çalışmalarda Gilodo Fabrikası ve sahipleriyle alakalı hep övücü kelimeler duymanın tetiklediği merak ise ayrıca etkili oldu. Öte yandan Gilodo Yağ Fabrikası’nda işçi olarak çalışan milliyetçi-muhafazakâr dedemin anlatımları da belleğimde durduğu için kafamda soru işaretleri canlanmaya başladı.
Gilodo’nun hazin hikâyesi başlıyor
Basına bir şekilde ulaşan ve habere dönen bilginin kaynağına Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi’nin yayınlarında rastlamak mümkün. Genelde akademisyen makalelerinin yer aldığı dergide, 16 Ağustos 2020 tarihinde, emekli albay Dr. Servet Avşar imzası ile “Cumhuriyetin ilk yıllarında Adana’daki İngiliz İstihbarat Yuvası: Gilodo Nebati Yağ ve Sabun Fabrikası” başlıklı bir makale yayımlandı. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1204026)
29 sayfalık makale esasen makale sahibinin Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinde rastladığı 11312-36 numaralı dosyada yer alan yazışmalara ve yazarın şahsi yorumlarına dayanıyor. Bu yönüyle, ilgili belgelere Türk okuyucusu ilk defa ulaşmış oluyor. Basında çıkan haberler de, bu makalenin çok kısa özetinden oluşuyor.
Gilodo Yağ Fabrikası’nın sahibi S. Rafael Gilodo, Bolşevik ihtilalinden kaçıp Adana’ya yerleşen Yahudi kökenli bir işadamı. Fabrikasını da 1926 yılında Adana’da kurmuş.
Zamanla Adana sanayisinde ciddi bir mevki elde eden Gilodo kardeşler, hiç kimsenin aklına gelmeyen bir işe yönelmişler, pamuk çiğidinden yağ, küspe ve gübre elde edilmesini sağlayarak Adana’da sevilen ve sayılan bir pozisyon elde etmişlerdi.
Ancak 5 Eylül 1933 tarihinde İstanbul Nişantaşı’ndan Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü’ne H. Hilmi imzası ile gönderilen ihbarla Gilodo için huzursuz bir dönem başladı.
İhbar mektubunda şöyle deniyordu:
“Efendim, sevgili yurdumuzun en önemli kısmını ve oldukça çok pamuk üretimi ile âdeta altın kaynağını oluşturan Çukurova’nın, her tarafında bozgunculuk ve kışkırtıcılık yürütmekte olan bir işletmenin varlığını, bir buçuk yıldır Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde seyahat etmekte olan güvenilir bir arkadaşımızdan çok net bir şekilde öğrendik. Bu bozgunculuk yuvası, Adana’da S.R. Gilodo işletmesi olup İngilizlerin İstihbarat teşkilatının bir şubesi olduğu Fransa’da ortaya çıkarılmıştır. Yüksek zekâsıyla bütün dünyaya ün salmış olan saygın polisimizin dikkatli bakışlarından böyle bir şeyin kaçmayacağına ve er geç, bu bozgun yuvasının ortaya çıkarılacağına emin olmakla birlikte, yurt sevgisi ve vatan endişesi nedeniyle biz de duyduğumuzu bildirmeyi, kendimize kutsal bir borç bildik, bu vesile ile saygılarımızı arz ederiz efendim.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:138).
Olayın gerçekliğinin araştırılması için Gilodo ve fabrikasında çalışanlar, Adana Valiliğince takip ve gözetim altına alındı. Bu durum yaklaşık bir yıl devam etti.
İlk soruşturma 24 Ekim 1933 tarih 2706 sayılı yazı ile başlatıldı. Soruşturma devam ederken başka bir mektup resmi makamlara ulaştı.
Mektupta, Adana’da esnaflık yaptığını söyleyen ve Kıbrıslı Ahmet Rasim imzasını kullanan biri Başvekil İsmet İnönü’ye hitap ediyor, çok daha tafsilatlı, daha ciddi iddialar içeren bilgiler veriyordu. Ne var ki Adana’da böyle biri yaşamıyordu.
Soruşturma başlıyor
Mektupta yer alan iddialar resmi evraka dönüştürülerek, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’nden Genel Sekreter Recep Peker imzası ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya gönderildi. Yazı, ön araştırması yapıldıktan sonra 27 Mayıs 1934 tarihinde Başvekil İsmet İnönü’ye arz edildi. Burada dikkat çekici isim Recep Peker’di.
Recep Peker, o dönemde radikal sağcı fikirleri ile bilinen, faşizmi araştırmak için Avrupa’ya gidip, dönüşünde Türkiye’de faşist bir rejim kurulmasını salık veren, Nazi hayranı bir devlet adamıydı. İleride göreceğimiz gelişmelere ışık tutması açısından bilinmesinde fayda olduğuna inanıyorum.
Adanalı esnaf Ahmet Rasim
Adanalı esnaf “Kıbrıslı Ahmet Rasim”in ihbar mektubu yaklaşık altı sayfaydı. İçerdiği tafsilat ve teknik ayrıntılar, mektubun bir esnafın kaleminden çıkmasını kuşkulu hale getiriyordu:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1204026)
(Mektup için bkz. yukarıdaki link, s. 274, 275, 276, 277, 278, 279).
“Adana Valisi, Emniyet Müdürü, belediye başkanı, borsa genel sekreteri, posta çalışanı, ticaret bölge müdürü, Gilodo’dan rüşvet almaktadır. Gilodo, İngiliz casusudur, Gilodo Adana’da pamuk üretimini sekteye uğratmaya çalışmaktadır. Siyonisttir, Yahudileri işe alıp, Türkleri işe almamaktadır.”
Mektubun devamında çok ince detaylara giriliyor, Adana’da ne kadar yetkili ve etkili isim varsa, tamamı töhmet altına sokuluyordu.
Mektubu gönderen Adanalı Esnaf Kıbrıslı Ahmet Rasim o kadar bilgiliydi ki, Gilodo Fabrikası’nın İstanbul Galata yakınlarında, sapa bir sokak içinde, Çitoris Hanı’nda, “Gilodo” ve “Nates” isimli bürolarının olduğunu; Gilodo Fabrikası’nda çalışan kimyager Herman’ın ortaokul mezunu olduğunu; gün ve dakika bilgisi vererek fabrikayı ziyaret edenleri, Gilodo’nun Sudan’dan hastalıklı tohum getirdiğini ancak bunun Mersin gümrüğünde yakalandığını ve buna rağmen Gilodo’nun 3-5 kilo çalarak Çukurova’da dağıttığını; Gilodo’nun otomobilinde kimlerin olduğunu mektubunda yetkililere bildiriyordu.
Soruşturma kapsamında ilk başta araştırılan konu Gilodo’nun kendisi oldu. Gerek Emniyet Genel Müdürlüğü gerekse Millî Emniyet Hizmetleri (MAH) tarafından, Gilodo’nun geçmişinin ve yaptığı ticaretin takibine başlandı.
Kronolojik bir sıra takip ettiğimizde, bu konudaki ilk araştırmanın, Millî Emniyet Hizmeti Riyaseti (MAH) tarafından Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne gönderilmiş olan, 24 Ekim 1933 gün ve MAH RS Ş.B.2706 sayılı yazıyla başlatıldığı görülmektedir.
Artık soruşturma başlamıştır. İddiaların araştırılması için devletin tüm kurumları teyakkuza geçmiş, hatta ihbar mektubunda olmayan hususlara da ulaşılmış, Rafael Gilodo ve fabrikası hakkında her türlü ince detay değerlendirilmiştir.
Bu meyanda yazışmalarda adı geçen ilginç bir kişi de Abdülkerim Refii Bey’di.
Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü (Emniyet Genel Müdürlüğü), 27 Aralık 1933 gün ve 1.A.11351 sayılı yazı ile Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’den Gilodo hakkında bilgi talebinde bulundu: “Adana’da pamuk fabrikası olan Mösyö Gilodo’nun genel durumu hakkında bir bilginiz varsa bildirmenizi rica ederim efendim.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:163).”
Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünün, Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’ye göndermiş olduğu bu yazıya karşılık olarak 7 Ocak 1934 gün ve 2 sayılı yazıda verilen cevapta, Abdülkerim Beyefendi Gilodo hakkında bildiklerine ilişkin yazısında şu ifadelere yer veriyordu:
“31/12/1933 gün ve I. Şube 11351 sayılı gizli soruşturmaya cevaptır: 1- Gilodo Rus Yahudisidir. Zannedersem, Taşkentlidir. Rus ihtilâlinde, ekonomik olarak zarar görmüş ve Türkiye’ye kaçmıştır. Komünizm aleyhtarıdır. 2- Adana’da açtığı çiğit yağı fabrikası ile pamuk çekirdeği fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Böylece, ekonomimize hizmet etmiştir. Yıllar geçtikçe, işlerini geliştirmiş ve pamuk ticaretinde bir hayli ilerlemiştir. 3- Geçen seçimlerde, Serbest Fırka’nın Adana’daki çalışmaları sırasında durumun Bolşevik ihtilâlini andırdığını ve buna bir an önce önlem alınması gerektiğini çevresinde bulunan aydınlara anlattığını ve fırkamız (Cumhuriyet Halk Fırkası) lehinde bütün gayretiyle çalıştığını biliyorum. 4- Gilodo saf ve korkak bir kişidir. 5- Gilodo’nun yanında Salomon isminde topal bir kardeşi vardır. Salomon çok tehlikelidir. 6- Gilodo’nun başında bulunduğu şirket İngiliz sermayesi ile çalışmakta ve tüm büro görevlileri de Londra’dan gelmektedir. Bu duruma bakarak şirketin bir gizli servisle ilgili olacağını kabul etmek lazımdır. Dört beş yıl önce, vilayet mektupçusunun çirkin ahlaklı oğlunun yüksek maaşla şirkete alınması da son derecede dikkat çekicidir. 7- Bana öyle geliyor ki Gilodo’nun şüphe uyandırmayan kimliği siyasi amaçlar izleyen bir şebekeye perde olarak kullanılmaktadır.
“Durum böyle iken ben Adana bölgesinde Gilodo ve yakınları ile ilgilenecek herhangi bir sıfat ve görevde olmadığım için burada yazmış olduğum şeyler tamamen benim kişisel görüşlerimdir. Belki yanlış bile olabilir. Bu konuda en doğru bilgileri Adana Valiliklerinde bulunmuş, şu anda Devlet Şûrası Reisi (Danıştay Başkanlığı) Reşat12 ve Dâhiliye Müsteşarı (İçişleri Müsteşarı) (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:133) Vehbi Beyefendiler gibi yüksek idare amirlerinden edinmek mümkündür. Saygılarımla arz ederim efendim.”
(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:132).
Salihli Kaymakamı Abdülkerim Refii Bey, vermiş olduğu bilgilerde ortaya karışık yapmış gibidir. Bazı maddelerde Gilodo’yu temize çıkarırken, bazılarında iddiaları doğruluyor gibi davranmaktadır. Bütün bunlardan sonra da söylediklerinin yanlış olabileceğini belirtip “benden daha büyük adamlara sorun” diyerek, lisanı hal ile “bu iş beni aşar” demeye getiriyor.
***
Adana’da Rafael Gilodo’nun yağ fabrikası nasıl Sabancıların Marsa’sı oldu – 2
İçişleri Bakanlığı bu defa Seyhan Valiliği’ne iddialarla alakalı araştırma yapmasını istemiş, Seyhan Valiliği de 21 Ocak 1935 gün ve E.M.IŞ 4295 sayılı yazısında, yürüttüğü soruşturmayla ilgili detaylı bilgi vermiştir. (Bkz. Sayfa 282, 283, 284).
Verilen cevapta ciddi bir hukuki dilin kullanıldığını görüyoruz. Özellikle “R. Gilodo’nun İstanbul’da bulunduğu zamanlarda, İngiliz istihbaratının Kadıköy ve Beyoğlu kısımlarını idare ettiği söylenmekte ise de bu durum belgelenerek doğrulanamamıştır” ibaresi dikkat çekicidir.
“İncelemeye devam edilmektedir, söylenmektedir, iddia edilmektedir” ibareleri ile Seyhan Valiliği hukuki bir dil kullanmış, adil bir tavır sergilemiştir.
Özellikle postane çalışanı Raif’in, Gilodo’dan yüklü miktarda para aldığına dair delil elde edilemediği net olarak vurgulanmış, müfettişlere rüşvet verildiği iddiası yalanlanmış, bazı konularda inceleme olmaksızın karar verilemeyeceği zikredilmiş, Maliye, Ziraat ve İktisat Bakanlıklarına ve ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’ne yazı yazıldığı söylenmiştir.
O günkü hâkim ideolojiye, Recep Peker gibi antisemitik eğilimleri güçlü ve çok etkili bir parti yetkilisine rağmen, taşra teşkilatlarındaki devlet kurumlarının bu yazışmalarda kullandığı dil ve meselelerin üzerine eğilmelerindeki ciddi tavır takdire şayandır. Yazışmalarda hukukun korunmaya çalışıldığı açıktır.
Tüm bunlar olurken belirtmeden geçmeyeceğimiz husus, Gilodo’nun İngilizlerle ilişkisinin ticari arka planıdır.
Adana Sanayi Odası’nın yetkin bir ekiple hazırlamış olduğu “Adana Sanayi Tarihi”nin “Yağ Sanayisi’nin Kurulması / Gilodo’dan Marsa’ya” başlıklı bölümünde şu bilgiler yer alıyor:
“Osmanlı Devleti’nde yağ sanayisi kurulması için yapılan ilk girişimler İzmir’de yerleşik olan İngiliz tüccarlarından gelmiştir. Bu sanayinin kârlı olduğunu gören İngilizler, çalışma sahalarını genişleterek, Ege bölgesinin dışına çıktılar. Bu amaçla 1910 yılında merkezi Londra’da olmak üzere ‘Mersyna Oil Mill Co. Ltd.’ adlı bir firma kurdular. Mersin’de çiğitten yağ üretmek amacıyla kurulan şirketin sermayesi 14.000 İngiliz Lirasıydı. 1.400 paya bölünmüş olan sermayenin % 65.7’si Levanten olan Whittall Ailesi’ne aitti.“
Yine “Adana Sanayi Tarihi” kitabında belgelere dayanarak anlatıldığı gibi, İngiliz tüccarlar Türkiye’de pamuk yetiştirmek ve pamuk cinsini ıslah etmek için Osmanlı hükümeti nezdinde girişimde bulunmuşlardır. Bu talep, özellikle Amerikan İç Savaşı’nın bir sonucu olarak Pamuk tedarikinin aksaması üzerine daha da yoğun bir şekilde dile getirilmiştir.
Bu talepler üzerine Osmanlı hükümeti genelgeler yayımlayarak, teşvikler vererek özellikle Çukurova’da ve Ege Bölgesi’nde pamuk üretimini artırmaya çalışmıştır. Dönemin etkili gazetesi Ruzname-i Caride-i Havadis, Osmanlı köylülerini pamuk tarımı ile uğraşmaya teşvik etmek için ciddi bilimsel makaleler yayımlamıştır. Gazetenin sahibi de Alfred Black Churcill adlı bir İngilizdir. (Bkz. “Adana Sanayi Tarihi” s. 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37).
İçişleri Bakanlığı Ticaret Bakanlığı’nı fırçalıyor
Konuya dair kurumlar arasındaki yazışmalar sırasında Ticaret Bakanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği bir yazı dikkat çekicidir. İçişleri Bakanlığı’nın, Ticaret Bakanlığı’nın içeriğini bilmediğimiz bir yazısına verdiği cevap şöyledir:
“Gilodo ve kardeşi Salomon’un taşıdıkları firmanın kudret ve emniyeti bu adamların memleketimizin siyasî emniyetini bozmayacakları hakkında bize bir teminat vermez. Ülkemize faydalı olacak ve aynı zamanda da ülkemizin siyasi güvenliğini bozmayacak ticari işletmelerimizin serbestçe ve Cumhuriyet Kanunları esaslarına uygun bir şekilde çalışmaları Bakanlığımızca da istenilen bir durumdur. Gilodo firması hakkındaki ihbar büyük Fırkamızdan bildirilmiş ve Seyhan Valiliği’nce de çok ayrıntılı bir şekilde sorgulanmıştır. Yazılarının birinci maddesinde Gilodo ve kendisi ile birlikte çalışan ‘yabancıların’, ‘güvenlik’ açısından durumlarının Bakanlıklarınca bilinmediği hususu bildirildiği hâlde, aynı yazının 4. maddesinde bu firmanın ‘ülke güvenliği’ aleyhinde çalışmayacağı garanti edilmek gibi gereksiz açıklamalar yapılmaktadır. Bu firma hakkındaki gerçeği aydınlatmak için, yapılan gizli soruşturmayı Bakanlığınıza da bildirmiştik (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 5). Ortada haysiyet ve hürriyeti sınırlanan hiçbir kişi yoktur. Bakanlığımızca görülen lüzum üzerine yapılmakta olan gizli bir soruşturma vardır. Cumhuriyet polisinin görevini çok iyi bir şekilde yaptığını bildirir ve firma hakkındaki soruşturmaya büyük bir gizlilik içinde devam edileceğini bilgilerinize saygılarımla arz ederim.” (28.6.1935) (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 4).”
Yazışmadan, Ticaret Bakanlığı’nın olup bitenlere itiraz ettiği açık bir biçimde anlaşılıyor.
O günlerin MİT’i olan MAH/MEH ne düşünüyor?
Yazışmalar devam ederken, en yetkili istihbarat kurumu olan MAH/MEH Reisliği devreye giriyor ve hükmünü veriyor:
“Millî Emniyet Hizmetleri MAH/MEH Reisliği tarafından, 9 Ekim 1933 gün ve 2595 sayı ile Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne gönderilmiş olan cevap yazısında şu ifadelere yer verilmiştir; ‘4.10.1933 Ş.I.B.9069 sayılı yazıya cevaptır. Adana’da Gilodo Fabrikası sahibi Rafael Gilodo hakkında mevcut bilgiler aşağıda yazıldığı gibidir Efendim. Gilodo Fabrikası’nın bir İngiliz (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:145) istihbarat yuvası olduğu ve askerî, siyasî, iktisadî casusluk yaptığı konusundaki şüphe yıllardır devam etmekte ise de bu konuda henüz doğrulayıcı bir delil ve belgeye ulaşmak mümkün olmamıştır.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:144).
Siyonizm ile Gilodo’nun ilişkisi
O günkü konjonktürde hayli yaygın olan Yahudilik ve Siyonistlik suçlamasına Gilodo da maruz kalıyor. Bu amaçla yürütülen soruşturma kapsamında yer alan bir yazıda şu ilginç ifade yer alıyor (o günlerde Hatay ve dolayısıyla İskenderun henüz Türkiye’ye katılmamıştır – TT):
“Gilodo’nun Siyonist üyesi olduğu ve Filistin’e gidecek Alman Yahudilerine her konuda yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Dört beş ay önce ellerinde muntazam pasaport olduğu hâlde, Adana’ya gelen ve Gilodo işletmesi ile görüştükten sonra İskenderun’a giden beş Alman Yahudisinden biri, İskenderun’da pasaportunu zayi ettiği için tutuklanmış ve talebi üzerine, Türkiye’ye iade edilerek Adana’ya gelmiştir. İfadesinde: Alman Yahudisi olduğunu, Almanya’da Yahudilere yapılan baskıdan dolayı Filistin’e gitmek için arkadaşları ile birlikte yola çıktıklarını, Adana yolu ile İskenderun’a gittiğini, pasaportunu kaybedince tutuklandığını, parası olmadığı için Adana’da bulunan Siyonist Cemiyeti reislerinden Gilodo’dan yardım görmek üzere Türkiye’ye iade edilmesini rica ettiğini söylemiştir. Alman Yahudisinin bu ifadesi, Gilodo’nun ve doğal olarak da işletmesinin Siyonist işleri ile ilgili olduğuna şüphe bırakmamaktadır.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:148).
Emniyet istihbaratının bu yorumunu, o günlerde Türkiye’deki Alman hayranlığının ve Yahudi antipatisinin bir örneği olarak görebiliriz. Emniyet belli ki, böyle bir davranışın insani kaygılarla yapılmış olma ihtimalini tümüyle dışlamaktadır.
Maliye Bakanlığı devreye giriyor
İçişleri Bakanlığı ve istihbarat bürokrasisinin sıkı denetimine tâbi olan Gilodo’ya bir sürpriz de Maliye Bakanlığı’ndan geliyor. Maliye Bakanlığı’nın 27 Nisan 1942 tarih ve 42432/950 sayıyla Dâhiliye Vekâleti’ne gönderdiği yazıda şu bilgilere yer veriliyor:
“Adana’da bulunan ve Gilodo isminde ülkemize mülteci olarak gelen bir Musevi tarafından idare edilmekte olan, pamuk ve nebati yağlar fabrikasının hesaplarından İstanbul Baş Hesap Uzmanı Rasim Baydar tarafından yapılan inceleme sonucunda, bahsi geçen fabrikanın gerçekte Gilodo’ya ait olmayıp merkezi Londra’da bulunan Turkish Trading Companies Limited Kuruluşu’nun malı olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, şirkete kesilen cezalı 800 bin küsur liranın tahsilini temin için, fabrika ve müştemilatına ihtiyati haciz konmuştur. Bunun üzerine, Gilodo tarafından mahkemeye müracaat edilerek, hacizli mala hak sahibi olma iddiası ile bir dava açılmıştır.”
Bu davanın sonucuna dair herhangi belgeye ulaşamadım. O günkü rakamlarla çok ciddi bir cezaya tekabül eden bu paranın Gilodo tarafından ödenip ödenmediğini bilmiyoruz.
Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 18 Mayıs 1942 gün ve Ş.B.I.18864 sayılı yazı ile Maliye Bakanlığı’na gönderdiği bilgi notunda ilginç bir bölüm bulunmaktadır.
Son derece detaylı bir soruşturma yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Gilodo hakkında vermiş olduğu hüküm cümlesi hayli ilginçtir:
“(…) II- Bütün bu bilgilerin kaynağı hakkında dosyamızda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu konuda daha fazla ve detaylı açıklama almak için, Hazineyi temsilen bir avukatın Seyhan Valiliği ile görüşmesinin uygun olacağı, ayrıca gerekirse Millî Emniyet Hizmeti Reisliğinden, adı geçen Kaymakam Refii Kerim’den bilgi şünüuyoistenilmesini, saygılarımla arz ederim.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 27).
(*) Gazeteci Taner Talaş’ın yazısı, izniyle kucuksaat.com sitesinden alınmıştır.
_____________
Not: Bu yazını, üçüncü bölümü de olacak. Onu da, serbestiyet.com'da yayımlanırsa, her zaman yaptığımız üzere, ktibas etmeyi düşünüyoruz.(Editör)
Kaynak: serbestiyet.com