Adaletin gözü açık

Adalet hassasiyeti olanlara yakışan, “bizden-sizden” kabileciliğine kapılmadan, evrensel hukuka göre adaleti savunmaktır.

Adaletin gözü açık

Taha Akyol Analiz Etti...

CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında 6-7 yıl önceki tvitlerinden dolayı hapis cezası verilmesi ve Mümtazer Türköne’nin dört yıldır tutuklu bulunmasına MHP lideri Bahçeli’nin dikkat çekmesi Türkiye’nin adaletsizlikler sorununu yeniden gündeme getirdi.

Türköne ve Kaftancıoğlu, ayrı dünyaların insanları ama aynı adaletsizliğin mağdurları.

Adalet hassasiyeti olanlara yakışan, “bizden-sizden” kabileciliğine kapılmadan, evrensel hukuka göre adaleti savunmaktır.

Hukukta “usul esasa mukaddemdir”, usul esastan önce gelir: Kaftancıoğlu tvitlerinde ne yazmış olursa olsun, zamanında soruşturma açılmamıştı. CHP İstanbul İl Başkanı olunca “adaletin gözü” onu gördü ve toplam 17 yıl hapis cezası talebiyle dava açtı.

Aynı usul uygulansa, Temel Karamollaoğlu’nun söylediği gibi  “7-8 yıl evvel atılan bu tvitleri cezai müeyyide için kullanırsanız, şu an da iktidar partisinin ne milletvekilleri ne il başkanları arasında ceza almayacak bir kişi kalmaz”dı.

Kaftancıoğlu 9 yıl 8 ay hapse mahkum edilmişti. İki gün önce İstinaf Mahkemesi bunu onayladı!

ŞU KARARLARA BAKIN

Mahkemelerin ve istinaf mahkemelerinin davranışları hakkında tipik bir örnek, Cumhuriyet gazetesi davasıdır.

Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet’in bazı yazar ve yöneticilerini “silahlı terör örgütlerine yardım” suçundan mahkum etmişti. 

İstinaf da şu gerekçeyle bu mahkumiyeti haklı bulmuştu:

“Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu anlaşıldığından… itirazın reddine” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 3. Ceza Dairesi, no: 2019/205)

Ama Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise, mahkumiyet kararını bozmuş, sanıkların beraat ve tahliyesi gerektiğine karar vermişti. (16. CD, Karar: 2019/5220) 

Adalete bakın! 

Ağır Ceza Mahkemesi ve İstinaf “oybirliğiyle” suçlu diyor, Yargıtay suçsuz diyor!

‘AÇIK GÖZ’ NEREDE?

2014’ten itibaren çıkarılan dört kanunla yargı sistemi yeniden kadrolaştırıldı; çok sayıda genç hakimler atandı.

Daha önemlisi, CB hükümet sistemiyle kurulan HSK, hoşa gitmeyen kararları veren hakimleri bir gecede başka illere atıyor, dosyadan el çektiriyor, soruşturma açıyor...

Osman Kavala davasında hakimlerin sürgün edilmesi, örneklerden sadece biridir. 

Metin İyidil davasında görüldüğü gibi İstinaf hakimleri de başka illere gönderiliyor.

Çünkü Türkiye’de “hakim teminatı” yoktur!

HSK mahkemeler üzerinde Demokles’in kılıcıdır.

Yargıtay da yeniden kadrolaştırıldı fakat Yargıtay hakimleri hiç olmazsa sürgün edilemez; HSK’nın Yargıtay üyeleri üzerinde yetkisi yoktur.

Görülüyor ki, adaletin “açık gözü” HSK’dır.

İşte bu yüzden yargı mağdurlarının Mümtazer Türköne yahut Ahmet Altan veya Osman Kavala ya da Canan Kaftancıoğlu olması fark etmiyor…

Yargısız KHK mağdurları ise ayrı bir kanayan yaradır.

TÜRKÖNE  DAVASI

Mümtaz Türköne’nin dosyasında yazılarından başka, Kaftancoğlu’nun dosyasında tvitlerinden başka bir şey yok.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “fikir ve ifadeler değil, fakat düşüncelerin gerçekleştirilme yöntemlerinin” yani şiddet unsurunun suç olacağını belirtiyor. (16.CD, Karar no: 2019/521)

Türköne ile aynı davada yargılanmış olan Şahin Alpay ve Mehmet Altan dosyalarında 

AYM “Suçlamaya konu yazılarda hükümetin görevden zorla uzaklaştırılması gerektiği yönünde bir ifade yer almamaktadır…” diyordu. (B. No: 2016/1692)

Türköne’nin yazılarında da aynen böyledir, üstelik “çoğulcu, rızaya ve katılıma dayanan bir iktidar denklemi çıkacak” diyerek demokratik yöntemi savunuyordu.

Emsalleri tahliye edilmişken Türköne’nin dört yıldır tutuklu bulundurulmasını anlamak mümkün değildir.

Osman Kavala’nın tutukluğunu, Ahmet Altan’ın yeniden tutuklanmasını anlamak mümkün değildir.

Böyle evrensel hukuku ihlal eden çok örnek var.

Bunların hepsi ya Yargıtay’dan ya AİHM’den dönecektir.

Görülüyor ki “adalet sorunu” hepimizindir. Türköne’nin Ülkücü kökenli olması, Osman Kavala ve Ahmet Altan’ın liberal, Canan Kaftancıoğlu’nun solcu olması ne imtiyaz ne de mağduriyet sebebi olabilir.

Adaletin gözü bu ideolojik ve siyasi kimliklere karşı bağlı olmalıdır.

Adalet bütün ideolojilerden, bütün siyasetlerden üstün bir değerdir. Gerçekleşmesinin olmazsa olmaz şartı da bağımsız ve tarafsız yargıdır.