İnfaz indirimi hazırlığı sürerken ÇHD İstanbul Şubesi, Demokrasi İçin Hukukçular, Katılımcı Avukatlar, Kartal Hukukçular Derneği, Sosyal Hukuk, ÖHD İstanbul Şubesi ortak bir açıklamayla Adalet Bakanlığı'na "Bugünlerde Meclis başkanlığına sunulan yargı paketindeki infaz indirimi düzenlemesinde, anayasal eşitlik ilkesinden ayrılarak siyasi mahpusların kapsam dışında tutulmasına ilişkin yaklaşımlar kabul edilemez" çağrısında bulundu.
Koronavirüs tedbirleri kapsamında cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin infaz indirimi kapsamında tahliyesine ilişkin düzenlemede siyasi suçlarla hapiste bulunanların kapsam dışı tutulacağı iddiasına hukukçular tepki gösterdi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, Demokrasi İçin Hukukçular, Katılımcı Avukatlar, Kartal Hukukçular Derneği, Sosyal Hukuk, Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi yayınladıkları ortak açıklamada, hak savunucularının ve politik gerekçelerle hapiste tutulanların koşulsuz serbest bırakılmasını istedi.
"Cezaevlerinin yoğunluğu nedeniyle mahpusların beslenme, temizlik, tıbbi tedaviye ulaşım bakımından son derece dezavantajlı durumda olduğu" belirtilen mektupta, salgın nedeniyle cezaevindekilerin yaşamı, bedensel ve ruhsal sağlığının her zamankinden daha fazla risk altında olduğu ifade edildi.
Uluslararası sözleşmelerin de hatırlatıldığı mektupta şöyle:
"Koronavirus (Covid-19) olarak bilinen solunum yolu bulaşıcı hastalığı, küresel ölçüde halk sağlığını tehdit etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından, 02/03/2020 tarihinde küresel risk seviyesi "çok yüksek" seviyesine çıkarılmış, ayrıca "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu" ilan edilmiştir.
Uluslararası sözleşmeler, AİHS 2 ve Anayasanın 17. maddesi ile korunan yaşam hakkı, her şeyin üzerindedir. Sağlık hakkı, BM sözleşmeleri ve pek çok uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmıştır. Anayasanın 56/1-2 maddeleri gereğince, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını sağlamak da devletin ödevidir.
Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Mandela Kuralları) 24. maddesi çerçevesinde “Mahpuslara sağlık hizmeti sağlanması, devletin sorumluluğudur. Mahpuslar, topluma sağlanan mevcut sağlık standartlarından aynı şekilde yararlanır ve hukuki statülerine dayalı ayrımcılık olmaksızın, gerekli sağlık hizmetlerine ücretsiz erişime sahip olurlar.” BM Tıbbi Etik İlkeleri 1. ilkesi uyarınca "Tutuklu ve hükümlülere tıbbi bakım vermekle görevli sağlık personeli ve özellikle hekimler, bu kişilerin bedensel ve zihinsel sağlıklarını korumak durumunda olup hastalık halinde bu kişilere tutuklu veya hükümlü bulunmayan kişilere yapılan bakımla aynı nitelikte hizmet vermek yükümü altındadırlar."
Pandemide, hijyen, beslenme, sosyal izolasyon ve tıbbi olanaklara erişim hakkı hayati önem taşımaktadır. Bu çerçevede, çeşitli devletler en büyük risk alanlarından biri olan cezaevlerindeki mahpusların yaşam hakkının korunması için önlemler almakta, tahliyeler gündeme gelmektedir. Hukuk devleti kriterlerinin çok uzağında olan İran'da dahi siyasi mahpuslar dahil olmak üzere onbinlerce kişi tahliye edilmiştir.
Türkiye cezaevlerinde 300.000 civarında mahpus ve 150.000 çalışan kamu görevlisi bulunmaktadır. Genelde toplum sağlığı açısından, özelde mahpusların, mahpus aileleri ve onlarla ilişkili kamu görevlileri ile ailelerinin salgın nedeniyle ikincil zarar görme riskinin önlenmesi önem taşımaktadır.
Cezaevlerinin yoğunluğu nedeniyle mahpusların beslenme, temizlik, tıbbi tedaviye ulaşım bakımından son derece dezavantajlı durumda olduğu toplumun bilgisi dahilindedir. Salgın nedeniyle mahpusların yaşamı, bedensel ve ruhsal sağlığı her zamankinden daha fazla risk altındadır. Tedbiren uygulanan ziyaret sınırlamaları mahpusların ruh sağlığını daha da olumsuz etkilemekte, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri karşısında mahpusu korumasız kılmaktadır.
"Siyasi mahpusların kapsam dışı tutulması kabul edilemez"
Bugünlerde Meclis başkanlığına sunulan yargı paketindeki infaz indirimi düzenlemesinde, anayasal eşitlik ilkesinden ayrılarak siyasi mahpusların kapsam dışında tutulmasına ilişkin yaklaşımlar kabul edilemez. Aslolan; bağımsız olmayan mahkemeler tarafından siyasi muhalifler, hak savunucusu avukatlar, insan hakları aktivistleri, gazeteciler hakkında adil yargılama ilkesine aykırı, infaz nitelikli siyasi yargılamaların devasa haksız sonuçlarının ortadan kaldırılmasıdır.
Küresel salgında 300.000 mahpus ve 150.000 cezaevi çalışanının ve onların yakınlarının gereksiz acı ve mağduriyetlerine sebep olunmadan; tüm tutuklu ve hükümlülerin sağlıklı yaşam hakkının korunması için acilen şu önlemlerin uygulanmasını talep ediyoruz:
-Virüsün etkisi bakımından yüksek risk grubu içerisinde en dezavantajlı pozisyonda olan astım, böbrek ve şeker hastalıkları gibi kronik hastalıkları olanlar; açlık grevindekiler; çocuklar, hamile ve çocuklarıyla birlikte hapishanede kalmak zorunda kalan kadın tutuklular ile 40 yaşın üzerindeki tutukluların öncelikli tahliyeleri sağlanmalıdır.
-Tutukluluk durumunun ceza değil tedbir olduğu gözetilerek, tutuk halinin bir son çare olarak kabulu ile, mesleklerini icra ettikleri için tutulan hak savunucusu avukatlar, politik gerekçelerle cezaevlerinde tutulanlar koşulsuz olarak, diğer tüm tutuklular, gerektiği takdirde başkaca adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakılmalıdır.
-Hükümlüler, salgınla ilgili tedbir mahiyetinde infaza ara verme uygulaması ile ve adli denetim mekanizmaları etkin kullanılarak tahliye edilmelidir. Hali hazırda cezaevlerinde yaşam ve sağlık hakkının korunması için yeterli ve dengeli beslenme ihtiyacı karşılanmalı, cezaevleri düzenli olarak dezenfekte edilmeli, hijyen ve sağlık hakkı gecikmeksizin sağlanmalıdır."