Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Türkiye Hukuk Platformu, Uluslararası Hukukçular Birliği, Anayasa Hukukçuları Derneği, Türkiye Adalet Akademisi ve İstanbul Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen, "Uluslararası Darbe ile Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu"na katıldı.
Darbe girişiminin ikinci yıl dönümünde, darbelerle mücadele teması etrafında düzenlenen sempozyuma katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Gül, ülkede demokrasi kültürünün yerleşmesi ve kökleşmesi için ter döken, emek veren, çaba gösteren herkese teşekkür etti.
Gül, 2 yıl önce demokrasinin büyük bir travma yaşadığını ifade ederek, tanklar milletin üstüne sürülürken, milletin meclisi bombalanırken, namlular sivillere ölüm kusarken ve hainler beyhude tuzaklar kurmakla meşgulken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Tayyip Erdoğan´ın, gecenin karanlığını delip geçen kararlı sesinin herkes için umut olduğunu söyledi.
Bu destanı unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını belirten Gül, "Bunlardan gerekli dersi çıkararak geleceğimize ancak güvenle bakabiliriz. Demokraside eksen millettir, milletin iradesidir. Siyasi tarihimiz boyunca tecrübe ettiğimiz askeri müdahaleler, demokrasi geleneğimizde kaçınılmaz eksen kaymalarına neden olmuştur. Devletin, hukukun ve demokrasinin bu zeval zamanları, siyasi tarihimizin son yarım asrını 10 yıllık dilimlere bölmüştür. Geçmişteki darbeler demokratik gelişimi, hukukun üstünlüğünü, ekonomik kalkınmayı, toplumsal ilerlemeyi hep geriletmiştir." diye konuştu.
"15 Temmuz vesayet girişimi değil, esaret girişimidir"
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, geçmişteki bütün askeri müdahalelerin acının ve ızdırabın istikrarı olduğunu dile getirerek, geriye dönüp bakıldığında darbeler ve askeri müdahalelerin, milleti her alanda bir kaybedişle yüz yüze bıraktığının görüldüğünü anlattı.
Darbecilerin başarılı olduğu noktada millet ve siyasetin kaybettiğini, sivil alanın geri dönüş yaşadığını vurgulayan Gül, demokrasiye darbe vuran kayıt dışı siyasetin bu dönemlerde yüzünü gösterdiğini, ekonomiden devlet yönetimine, yargıdan toplumsal hayata kadar bir bütün olarak Türkiye´nin ve Türk milletinin kaybettiğini kaydetti.
Gül, darbe dönemlerinin ardından getirilen anayasaların sürdürülebilir bir demokrasinin, millet egemenliğinin, hak ve özgürlüklerin formülü olamadığını, darbecilerin kendi siyasal meşruiyetlerini oluşturma çabasının, anayasaları toplumla devlet arasındaki bir sözleşme olmaktan çıkarmış, sürdürülebilir bir vesayet düzeninin yol haritası haline getirdiğini söyledi.
Bu yol haritalarının en önemli işlevinin, yazılı olmayan derin bir hukuka göre siyasetin ve milletin makul ve makbul sınırlar içinde tutulması olduğunu anlatan Gül, şöyle devam etti:
"Bu sınırların aşılma tehlikesinin baş gösterdiği her dönem, sistemin fabrika ayarlarına dönmesi için sahneye konan, doğrudan veya dolaylı yeni bir müdahaleye zemin hazırlamıştır. İşte 15 Temmuz´un anlamı, bir yönüyle budur. Ancak, 15 Temmuz´daki hain kalkışmayı, tarihsel olarak öncekilerden ayıran önemli bir fark mevcuttur. 15 Temmuz, millet egemenliği üzerinde yeni bir vesayet girişimi değildir. Bu hain kalkışma düpedüz bir esaret girişimidir. Tanık olduğumuz bu ihanet girişiminin mahiyetinin anlaşılması, 15 Temmuz´un öncesi ve sonrasında çevremizde olup bitenlerin hatırda tutulmasıyla mümkündür."
"Bu mücadelede önemli mesafe aldık"
Adalet Bakanı Gül, 15 Temmuz´un üzerinden geçen 2 yıllık zaman zarfında, OHAL dönemi tedbirleriyle başta FETÖ olmak üzere bütün terör örgütlerine karşı büyük bir alan mücadelesi yürüttüklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Bu mücadelede önemli bir mesafe almayı da başardık. OHAL uygulaması birkaç güne sona ermiş olacak. Ancak, OHAL´in sona eriyor olması bu konudaki mücadelenin sona ereceği anlamına asla gelmemeli. OHAL sona erecek ama terörle mücadele, FETÖ başta olmak üzere Türkiye´yi kıskaca almak isteyen bütün terör örgütleriyle en kalıcı, en kararlı mücadele sonuna kadar devam edecektir. Bundan kimsenin de şüphesi olmasın. Bu mücadelede Türkiye´yi yalnız bırakanlar, esasen demokratik değerlere yabancılaşanlardır. Türkiye´nin mahkemesinin vermiş olduğu bir kararı, uluslararası sözleşmelere rağmen Türkiye´ye bu suçluları, anayasayı, demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen bu terör örgütü mensuplarını iade etmeyenler, hiçbir şekilde demokratik düzene katkı sağlayamazlar. Hukuka saygı, demokratik değerlere bağlılık, kendinden başka her şeyin düşmanı olan bu örgütle mücadelede dürüstçe işbirliğini, dostça dayanışmayı gerektirir."
FETÖ yargılamaları
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, darbe girişiminin ardından yürütülen yargı sürecine değinerek, doğrudan darbe teşebbüsüyle ilgili soruşturmaların, bir dosya dışında tamamlandığını söyledi.
Gül, "Mahkemeler önündeki 94 ayrı dosyada 2 bin 161 tutuklu sanığın yargılaması devam etmektedir. 195 dosyada ilk derece mahkemelerindeki yargılamalar tamamlanmış, bunlardan ikisi Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiştir. Bu dosyalarda 2 bin 382 sanığa ağırlaştırılmış müebbetten süreli hapis cezalarına kadar değişen tür ve ağırlıkta cezalar verilmiştir. Elbette, mahkemeler bir mahkumiyet otomatı gibi çalışmamakta, suçluyla suçsuzu ayırmaktadır. Bu çerçevede yargılanıp hak ettiği cezaları alanlar yanında, yargılama sonunda beraat edenler de bulunmaktadır. Bu süreci savcılarımız da titiz biçimde takip etmekte, taleplerinin aksine kararları, istinaf ve temyiz yoluna müracaat etmektedir." şeklinde konuştu.
Mahkemelerin çalışma temposuna ve davaların genel seyrine bakıldığında, bu davaların yıl sonu itibarıyla tamamlanacağını tahmin ettiklerini belirten Gül, "FETÖ ile mücadelede iki kırmızı çizgimiz var. Birincisi, bu mücadelenin zafiyete uğramasına asla müsaade etmeyiz.Sürecin sulandırılmasına, amacından, ekseninden kopmasına asla tahammül edemeyiz. İkinci çizgimiz, hukuktur, adalettir. Mücadelenin yegane başarı ölçüsü, suçluyla suçsuzu, haklıyla haksızı, mağdurla mücrimi ayırmak, ona göre muamele etmektir. Elbette bu mücadelenin yargı boyutunda, hiç kimsenin bağımsız mahkemelere vekaleten konuşma yetkisi bulunmamaktadır. Soruşturma ve kovuşturmalar bağımsız yargı mercilerince yürütülmektedir."
Bu hain girişimin millet eliyle püskürtülmesinin, neredeyse her on yılda bir tekrarlanan darbe alışkanlığına artık son verdiğini vurgulayan Gül, 24 Haziran seçimleriyle birlikte getirilen yeni sistem içinde artık belirsizlik, siyasi kriz, kaos ve darbe girişimi ihtimallerinin olmadığını, bu sisteminin adının, istikrar, güven, milli iradenin kayıtsız şartsız egemenliği olduğunu kaydetti.
Gül, bu tarihi reforma uygun olarak, devlet organizasyonunu da en rasyonel biçimde yeniden kurmak için çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekledi.