Tarih: 14.10.2022 11:54

Açılım da açılım! Alın size açılım!

Facebook Twitter Linked-in

“Alevilerin turistik bir unsur olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı çatısı altında devletle bütünleştirilmesi, cidden parlak bir fikir.”


-Açılım da açılım diye tutturmuştunuz! Açılım oldu işte, bakalım şimdi ne diyeceksiniz?
 
-Açılım derken, son Alevi açılımını mı kastediyorsun? Tarihi, miladi, kültürel ve hatta turistik olanı?
 
-Onu da beğenmediniz yani? Beğenseydiniz şaşardım zaten! Hani hak ve özgürlüklerden yanaydın sen? Hak veriyoruz beğenmiyorsunuz, vermiyoruz beğenmiyorsunuz! Ağzımızla kuş tutsak yaranamayız size!
 
-Hak vermek, vermemek; bir hakkı tanımak, tanımamak kimseye bahşedilmiş bir görev ya da yetki değildir kardeşim! “Devlet” olmak, “iktidar” olmak da böyle bir yetkiye sahipsin demek değildir. Demokrasi ile diktatörlük rejimleri arasında böyle bir nitelik ve anlayış farkı var. Hak ve özgürlükler, Türkiye’nin de taraf olduğu birçok uluslararası sözleşmenin somutlaştırdığı evrensel normlardır. Marifet bunların gereğini şu veya bu gerekçe ile sulandırmadan, bulandırmadan yerine getirmek, yapmaktır. Mevzu ağzınla kuş tutmak da değil, deveye hendek atlatmak da.
 
-Ya tamam, o anlamda demedim tabii ki. Sen de hemen çullandın üstüme. Sadede gelelim; Alevilerin hakları tanınıyor işte, onu diyorum. Ciddi bir açılım yapılıyor, kimsenin bugüne değin yapmadığı yapılıyor. Yiğidi öldür ama hakkını da yeme yahu! Açılım, haklarımızı tanıyın diye tutturan siz değil miydiniz?
 
-Peki. Öncelikle şu konuda anlaşalım. Bir “açılım” yapma ihtiyacı duyulduğuna göre demek oluyor ki ortada bir sorun da var. Birileri tutturdu diye açılım yapmaz kimse. Bir de, AKP 20 yıldır tek başına iktidarda. Aslında daha önce de bu konuda “açılım” yapmaya niyetlenmişliği var…
 
-Doğru! Muharrem orucunda kim iftar yaptı? Bir sürü Alevi çalıştayını kim düzenledi? “Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse benden iyi Alevi yok” diye kim dedi?
 
-Onu diyecektim ben de. Senin söylediğin sırayla cevap vereyim. 2008 yılında, o zaman AKP’den milletvekili olan Reha Çamuroğlu bir “iftar” organize etti. Dönemin başbakanına Alevi meselesiyle ilgili danışmanlık yapıyordu, malum. Medya “Alevi açılımı” filan diye yayın yaptı. Alevilerin orucunda “iftar” var mıdır yok mudur tartışması bir yana, söz konusu olan bir “açılım” değil, en iyimser ifadeyle bir “jest” idi. Sonrası da gelmedi zaten ve Sayın Çamuroğlu da ayrıldı AKP’den. 2009 yılı Haziran ayında “Alevi çalıştayları” şeklinde başka bir “açılım” gündeme geldi. Bir buçuk yıl boyunca konuyla ilgili ilgisiz birçok kişi ve en çok da eski-yeni Diyanet yetkilileri dinlendi. Çalıştayların ilkinde açılış konuşmasını dönemin Devlet Bakanı Faruk Çelik yapmış ve “açılım” yapmakta, sorunu çözmekte samimi ve kararlı olduklarını söylemişti uzun uzun. Çalıştayların neticesinde iki adet rapor yayınlandı ve sonra da konulduğu rafta tozlanmaya terk edildi. “Açılım” gündemden düştü. “Alevilik Hz Ali’yi sevmekse…” cümlesini Sayın Erdoğan çok tutmuş olmalı; zira son 20 yıl içinde birçok kez telaffuz etti. Ne var ki bu sözler Aleviliği ve Alevileri anlamaktan ne denli uzak olunduğunu ortaya koymaktan öte bir anlam ifade etmiyor Aleviler için.
 
-Niye ki kardeşim? Ne güzel söz işte!
 
-Çünkü o sözlerin devamında Aleviler “eğer ibadet etmek istiyorlarsa” denilerek camiye, namaz kılmaya davet ediliyor. Alevi inancının şekillendiği tarih ve o tarihin tanıklık ettiği acılar yok sayılıyor. O sözleri Aleviler “Emevi İslamı” olarak adlandırdıkları egemen İslam anlayışına biat etmek çağrısı olarak anlıyorlar.
 
-Hayret edilecek bir şey! Ne kadar da alıngansınız yahu! Hiç sanmıyorum Sayın Reis gayet iyi niyetle söylemiştir yani.
 
-Niyet sorgulaması yapmaktan hazzetmem. Somut olay ve olgular üzerinden konuşmak varken. Alevilerin “alınganlığı” durduk yere ortaya çıkmış değil. Çok uzun bir evveliyatı olan acıları var, uğradıkları katliamlar var, maruz kaldıkları ayrımcı uygulamalar var, önyargılar, küfür, hakaret ve iftiralar var. Böyle bir tarihin çocukları iseniz biraz “hassas” olmanız da kaçınılmazdır herhalde. Kaldı ki kimse kendi inancının bir başkası tarafından tarif edilmesini, inanç ve ibadetini nasıl yaşaması gerektiğine başkalarının karar vermesini istemez. Kendi inanç ve ibadetine saygı duyulmasını istemek, beklemek, herkesin olduğu gibi Alevilerin de hakkı.
 
-Neyse ne. Her şey de bir anda olmuyor tabii. Zaman lazım. Geç olsun da güç olmasın demiş atalarımız. Sonuçta Alevilerin de Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir başkanlığı olacak. Cemevleri bu başkanlığın uhdesinde bir araya gelecek, elektrik, su faturalarından muaf olacak. Başkanlık bünyesine katılan dedeler maaşa bağlanacak. Mevzu bitmiştir. “Yok” deme sakın?
 
-Alevilerin kültürel, turistik, folklorik bir unsur olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir başkanlık çatısı altında devletle bütünleştirilmesi, cidden parlak bir fikir.
 
-Değil mi? Bence de yani. İmana geliyorsun yavaş yavaş, güzel.
 
-Cemevlerinin elektrik, su faturaları konusu, dedelerin maaşa bağlanması filan da çok önceden lafı edilen şeylerdi ama…
 
-Kısmet bugüneymiş. Biraz olumlu tarafından bakalım.
 
-Ufak tefek bazı soru işaretleri var gerçi.
 
-Ne mesela?
 
-Mesela kimin dede, pir, mürşit, rayber olduğuna nasıl karar verilecek? Bunların atamaları nasıl olacak? İhtiyaç fazlası ya da açığı olan yerlere atamaları yapılırken “taliplerin” rızası nasıl alınacak? Her Alevinin bir ocak üzerinden talibi olduğu pirler, dedeler vardır; bir başkasının bu görevle gittiği cemevinde kabul görmemesi halinde ne olacak?
 
-Bizim Sünnilikte kolay o işler. Diyanet atamasını yapıyor, hiçbir sorun da olmuyor. Sizin biraz garipmiş, anlamadım hiçbir şey.
 
-Diyanet gibi iktidarla “uyumlu” olmayan cemevi ve maaşa bağlanan dedeler oraya buraya sürülecek veya “işten” atılabilecek mi? “Bizim inanç rehberlerimiz devlet memuru olamaz” diyen Aleviler ve onların kurumları ne olacak? Onlar için “biat etmeyenin katli vaciptir” türü ferman ve fetvalar mı verilecek?
 
-O kadar da değil yahu, abartma! Bildiğim kadar Aleviler barışçıl insanlardır, ne o öyle katli vacip bilmem ne. Olmaz öyle şey. Anladım, soru işaretleri var diyorsun, ne nasıl olacak merak ediyorsun. Normal. Sonuçta yeni bir şey. Tarihi bir adım. Ülkenin tarihinde milat olacak bir adım. Kolay değil. Ama rahat ol, bir kurul oluşturulacak bakanlık bünyesinde. Bu soru işaretlerinin hepsi kurulda konuşulur, halledilir.
 
-O kurulun başına da yeni transfer Mehmet Ali Çelebi getirilir belki.
 
-Evet, neden olmasın? Adam Aleviymiş. Genç, vatan, millet, devlet aşkıyla yanıp tutuşan bir vatan evladı. İmana da gelmiş hazır. Yakışır valla, doğru diyorsun.
 
-AİHM’in cemevleriyle ilgili kesinleşmiş kararları vardı. Gerçi Sayın Reis ve Saray Hükümeti o kararları “yok” sayıyor ama onlara da herhalde “Eyy AİHM! Biz gereğini yaptık, kesin sesinizi!” denir.
 
-Aynen!
 
-AİHM’in zorunlu din dersleriyle ilgili de kararı vardı, hatta Anayasa Mahkemesi’nin de. Bu konuda ne yapılır bilmiyorum.
 
-Ya ne zararı var yani? Çocuklar dinlerini öğrenmesinler mi? Allah Allah!
 
-Alevi çocukları açısından demiştim.
 
-Olur olur. Her şey zamanla. Bir anda her şey olmuyor işte. Kitaplara biraz ekler yapılır, hallolur. Sabredin biraz daha. Şu seçim geçsin de hayırlısıyla. Sahi seçim demişken, seçimde ne olur sence? Alevilerden oy alır mı Reis? Bu kadar açılım yapıyor yani?
 
-Alır alır. Aleviler bu açılımı coşkuyla karşıladılar, oy da verirler bence.
 
-Dalga geçmiyorsun değil mi? Ona göre haber edeceğim bizimkilere bak.
 
-Aaa? Ne dalgası ya?
 
-Size de güven olmaz ki…
 
-Efendim?
 
-Bir şey yok, Aleviler candır, baştacıdır dedim.
 
NOT: Bir hayali Reis sevdalısı vatandaş sordu, ben de cevapladım.

 

Kaynak: farklı bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —