Salih Bora yazdı;
6 Şubat depremlerinden sonra bir deprem edebiyatı oluştu mu bilemiyorum. O acıları şiirize eden şairler oldu elbette. Yaşar Akgül şiirlerini buna örnek olarak sunabiliriz. O olayın ve ürettiği atmosferin şiirleştirilmiş olması önemlidir. Bu bağlamda Şakir Kurtulmuş'un Hiçbir Mevsime Sığmıyor Kuşlar kitabı hakkında birkaç cümle kurmaya niyet ettim. Bir deneyelim.
Şakir Kurtulmuş edebiyatımızın önemli simalarından birisi. 1970'lerden günümüze kadar kültür ortamı içinde bulunmuş, Yeni Devir döneminde Yedi Güzel Adam'la iştigalde bulunmuş, o tarihlerden günümüze bir medeniyet perspektifine sahip birisi. Dolayısıyla realitenin içinden, halkın gerçeklerinden de şiir üreten bir şair. Bu cümle onun şiir üretim şeklinin başka kaynakları olduğunu da içeriyor.
Hiçbir Mevsime Sığmıyor Kuşlar kitabı, 6 Şubat depremi etrafında oluşan insan manzaralarını aktarıyor bize. Bu şiirleri okumak içinizi sızlatan, ağır bir hüzne sebebiyet veriyor. Hayatını kaybeden insanlardan geriye kalanlar, sahipsiz mezarlar, geride kalanların tarifsiz acıları ve yıkım tabloları gerçekliğimiz yeniden canlanıyor. Acıyı ve hüznü bütün canlılığıyla ve aynı yoğunlukla hissettiriyor. Onun sosyal medya hesaplarından yaptığı çalışmaları görüyordum. Depremden sonra da harekete geçerek yanındaki iki güzel adamla (Necip Evlice, Müstakim Haksal) deprem bölgesine yardım yetiştirdiğine, yolculuk esnasında yol üzerindeki şehirlerden gelen "Buyurun ağırlayalım." Tekliflerine kibarca ret cevabı verdiğine, yardımları kendi elleriyle dağıttığına şahit oldu bütün ülke. Bu cümleleri onun ekran karşısında duygulanıp şiir yazmadığını, sahada bu şiirleri temellendirdiğini söylemek için yazdım.
Kitap, deprem bölgesini karış karış gezip orada gördüklerini, duygularını, bölgeye dair izlenimlerini şiirleştirmek şeklinde oluşmuş. Kitap iki bölümden oluşuyor. "Beni Duyuyor musun" ve "Hiçbir Mevsime Sığmıyor Kuşlar" başlıkları var. Bu şiirlerden birkaç örnek sunmak istiyorum:
"gel kızım kaçalım/kar tanesi değil bunlar/gökten üstümüze yağan/bizim evin duvarları/mutfak dolabı saksılar/ komşumuzun duvarında asılı tablo/düşüyor üstümüze kar beyaz" (S. 10)
"sana yeşil çok yakışıyor / bana siyah / karanlığa alıştıkça gözlerim" (S.15)
"bahçelerde toplanan kuşlar / hiçbir mevsime sığmıyor / karartma yapılan evlerin üstünden / sürü halinde geçip giderken / güvercinler, kırlangıçlar / acıyarak bakıyor / evleri yıkılan serçelere" (S. 46)
"on gün önce başka bir haritadan bakıyorduk elbistan'a / sanki başka bir coğrafyadan/buraya taşınmış gibi enkazlar / sanki başka bir yerde miydik biz / hangi bahçeye uzandıysak / toprak kurak meyvesiz ağaçlar / hangi toprağı kazdıysak / iğne deliğinden sızıyor içimize / ölümün kül rengi" (S. 58)
Şiirin hayatla bağını sorgulamak ve olumsuzlamak kabil değildir. Bilakis bu bağın sağlamlığı şiirize edildikçe gelecek kuşaklara aynı tazelikte ulaşacaktır. Dolayısıyla o metinleri şiir haline getirmiş olmak şiiri olmasa da acıyı sonraki kuşağa canlı şekilde aktarmak demektir. Üstüne o metinler de şiir olmuşsa artık şiirin de o şiire kaynaklık eden gerçeğin de kalıcılığı üstüne konuşulabilir. Bu konuşmalar söz ettiğimiz eseri okumakla ilgili olacaktır. Keyifli okumalar desem cümledeki anlam sakat kalacak. Çünkü deprem şiirlerini keyifle okumak imkan dışı. Unutmayın ama okumadıkça acılar kalıcı olacak ve sonraki kuşağın da hayatında yer alacak… İster misiniz?
Hiçbir Mevsime Sığmıyor Kuşlar
Şakir Kurtulmuş
Çıra Yayınları
2023 İstanbul
64 Sayfa
Kaynak: Kitap Haber