Acı Çekenler Yurdu

Ali Haydar HAKSAL - 19. 09. 2018 Çarşamba

Acı Çekenler Yurdu

19 09. 2018 Çarşamba

Dert ve sorumluluğunda duyarlı olanlar hayatın zorluklarına katlanırlar. Bu, bilinçli bir seçim. Durduk yerde insanın bireysel olarak huzurunu bozması akıl işi değil diye düşünülebilir. Öyledir de. İlgisizlik insanı asıl sorumluluktan çıkarıyor. İnsanın kendinden kaçması düşünülemez. Sonuçta hayatın gerçekleriyle iç içe. Kişinin kendisi bugün sorunsuz gibi görünüyorsa, yarın sorunlar yumağı içinde kendini bulabilir. İnsan, sadece yaşadığı gün ve dönemden sorumlu değil. Bilinç dünyasına gözlerini açtıktan sonra sorumluluk ve yükümlülük başlıyor. Bu dünyayı terk edip gitse de kişinin yapıp ettiklerinin etkisi olumlu ya da olumsuz devam eder. Dünyanın kasıp kavrulduğu bir zamanda, özellikle de Müslümanlar üzerinde yoğunlaşan bir karabasandan sonra ilgisizlik ve sorumsuzluk büyük bir vebal olur. Hiç kimse yaşanan bu gerçeklerden kaçamaz. Bana ne diyemez. Çünkü çember giderek daralıyor.

 

İnananlar hüzünlüdürler. Onların dertleri yoğundur. Sadece kendileriyle meşgul değildirler. Gözleri açık, gönülleri duygulu, akılları bilinçli olanları elbette ki işi zor. Hayat hiçbir zaman güllük gülistanlık olmuyor. Hayatı bu anlamda değerli kılan insanın kendi çabasıdır.

Bir savaş var. Kimilerine göre soğuk bir savaş. Aslında Müslümanlar için sıcak bir savaş var hem de çok sarsıcı, etkisi de çok derin. Kan gölü olan bir bölge için soğuk savaştan söz edilebilir mi? Arap Baharı diye adlandırılan dalga sonrasında yaşananlar bir savaş değil de nedir? Görünürde Müslümanların aralarındaki bir çekişme ve çatışma olarak varsayılabilir. Asıl savaş emperyalizmin başlattığıdır.

Bölgenin değişik kesimlerinde hemen her gün yüzlerce insan ölüyor. Ölüm nedeni ne olursa olsun savaşın kendisi. Yurtları ve toprakları işgal edilenler, yurtlarında köle olarak tutsak edilenler, dört bir yandan kuşatılanlar ve tamamen hareketsiz hâle getirilenler? Hıristiyan veya diğerlerinin doğrudan savaşın içinde olmayışı savaş yok anlamına gelemez.

 

Müslümanların bilinç gözleri de kapalı ne yazık ki. Ya yaşanan gerçekleri görmezlikten geliyor, ilgisiz kalıyor ya da çaresizliğe kapılıyor içine büzülüyor. Bu, ne zamana kadar sürecek? Asıl sorun da bu.

Kimilerine göre bu düşünce savaşında onların hiçbir kusuru ya da dahli yok, öyle ise bana ne demesi asla kabul edilemez. Sonuçta hepimiz için geçerli olan bir gelecek sorunu var. Zaman içinde yaşanamayacak ve elimizden çıkacak bir coğrafyadan söz ediyoruz.

Medeniyet bilinci ve bütünlüğüyle Müslümanların tamamının birbirini anlaması gerekir. Asıl sorun anlaşmazlık ve başkasının neden olduğu sorunlardan ötürü ilgisiz kalması. Bir yanlışlık ve ihmal var ise elbette bunun hesabı öyle ya da böyle sorulur. Bu, belik de uzun zaman alabilir. Öncü olabileceklerin daha çok çaba göstermesi gerekir.

Yeni dönem ve yeni zaman gençliğinin dünyaya bakışı elbette çok farklı. Asıl sorun da buradan itibaren başlıyor. Gençliğin bilinç ve bakışını medeniyetimiz, kültürümüz ve düşüncemize yoğunlaştırılmalı. Yapaylıklardan uzak tutulmalı. Ne derece başarılı olunur bilinmez ama bu çaba önemli. Gençliğin kendi içinde de bir çaba içinde olması gerekir. Bilinçli bir kuşağın oluşmasını onlar aralarında daha etkili hâle getirirler, getirebilirler. Onlar birbirlerinin dillerinden daha iyi anlarlar. Bulundukları çevreler, yaşanan hayat tarzı, onları etkileyen şeyler gibi. Biz artık dairenin dışındayız ne yazık ki. Ne söylersek söyleyelim onların dil algısı farklı.

Gençlik acı çekme bilincine kavuşursa sorunların giderilmesi daha kolaylaşır. Ne yazık ki çok parçalı oluş bu düşüncenin gerçekleşmesini zorlaştırıyor. Hemen her bireyin ortak bir şeyi vardır. Bunlar öne çekilirse bir başlangıç olabilir. Birbirlerinin kusurlarını göstermenin, öne çıkarmanın hiçbir anlamı yok. Bu coğrafya, bu medeniyet, bu kültür, bu topraklar hepimizin.