Tarih: 13.04.2020 17:52

Abdurrahman Arslan yazdı: Koronavirüs sürecini nasıl okumalıyız?

Facebook Twitter Linked-in

Sosyolog-Yazar Abdurrahman Arslan, koronavirüs salgınına dair tespitlerini aktardığı bir yazı kaleme aldı.

Yazıdan bir kesit şöyle:

Önümüzdeki dönemin muhtemelen can alıcı meselelerinden biri “İnsani birlikteliğin” nasıl veya hangi temelde tesisinin sağlanabileceğiyle ilgili görünüyor. İnsanlar yeni toplum tahayyülleri, devlet felsefelerini ve eğer bulunabilecekse yeni değerler üzerinde konuşmayı gündeme getirecektir. Eski “sözleşmeci” teoride olduğu gibi toplumu, her türlü militarist ve totaliter uygulamalarını da kendisinin ürünü saydığımız “siyasal alan” kuracaksa, buna dair acaba elinde ne imkanlar var; yada bugün hala kaldığını söyleyebilir miyiz?

Toplumu kılcal damarlarına kadar uzanan denetleyici yapısıyla bir iktidar aygıtını; diğer tarafıyla da demokrasiye umut veren ama arkasındaki karanlıkta saklandığı küresel çaptaki o büyük zulmü insanlıkla tanıştıran bu sözleşmeci teori olmadı mı?

Eğer bugün “siyasal alan” entelektüel imkanlarını tüketmiş ya da yetersiz kalmışsa, yerlerine koyulacak yeni şeyler yoksa, acaba doğan boşluk nasıl doldurulabilecektir? Bugün umut kırıcı bir neticeye girdiği için hümanist olanların haricinde kalan değerlerin esas alındığı, bu yüzden de siyasal harici dediğimiz bir düşünceye kapı açar mı? Hümanizm insan egemenliği diyerek, insan faaliyetleriyle değiştirilecek bir dünya ve toplumdan bahsetti; bu da bugün elimizde ne bir dünya ne de toplum kavramı bıraktı.

Günümüz insanının elinde yeterli “malzemenin” kalmadığını söylemek bir ümitsizlik değil, ama bir gerçektir. Bu imkansızlığın “yerele” , bildiğimiz ve uzun müddettir tecrübe ettiğimiz anlamda “ulusal” alana dönüşte ulaşabileceğini düşünmek, başta ulusal olanın doğru bir tasarım olduğu anlamına gelir ki, bu da bizi buraya onun getirdiğini unutmamızı istemek demektir. “Toplum”u da “dünya”yı da dünün siyasal dünyasında var eden şartlar, bugünün dünyasında en azından mahiyet olarak mevcut gibi görünmüyor. Ulusal olan zaten “toplum” olarak mevcut gibi görünmüyor. Ulusal olan zaten “toplum” dediğimiz beşeri yapının üzerinden vücut ve anlam bulmuştu; bugün ise toprak elbetteki yerinde duruyor ama o bildiğimiz toplum ortada yok ki; “ulusal”da olsun.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —