Abdullah Öcalan, Marx’tan ne istiyorsun kardeşim?

DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan’ın anlattığına göre Abdullah Öcalan “Marx’ın yazmak istediği son kitabı yazmak istiyor”muş. Peki yazmalı mı? Benim tavsiyem: Yazmamalı.

Abdullah Öcalan, Marx’tan ne istiyorsun kardeşim?

Mücahit Bilici Yazdı;

DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan’ın anlattığına göre Abdullah Öcalan “Marx’ın yazmak istediği son kitabı yazmak istiyor”muş. Peki yazmalı mı? Benim tavsiyem: Yazmamalı. Kendine yazık eder. Kim takar Marx’ı kardeşim? Şurda bir iki akademisyen, üç beş tuzu kuru entelektüel, beş on takıntılı aktivist için Marx kutsal olabilir. Ama sen bunların hiçbiri değilsin. Sen Abdullah Öcalan’sın. Bir siyasi lidersin. Senin dünyaya yapacağın katkı bir siyasetçinin yapacağı katkıdır. Şöyle veya böyle sözünü dinleyen bir kitlenin siyasi olarak lider gördüğü bir figürsun. Senin tarih yapman ancak askeri ve siyasi profilin ile mümkündür. Savaş veya barış yaparak anlam ve itibar kazanmış bir insansın. Askeri ve siyasi “kudret”ini entelektüel bir büyüklük ile karıştırma. Birinde büyük diğerinde çocuk olabilirsin.

Marx değilsin, olamazsın, olmamalısın. Marx’ı sevebilirsin, sevilmeye layık bir insan çünkü. Onun ideallerini paylaşabilirsin. Adalet için çarpan ve çırpınan bir kalp idi o. Ama sen Marx değilsin. Bir filozof değilsin. Bu çocukça ezikliği bırak Allah aşkına. Seni siyaset felsefecisi diye sunanlar ya senin silahlı ve örgütsel gücün karşısında korku ve saygı karışımı bir hayranlık geliştirmiş ve entelektüel olarak ciddiye alınamayacak militanlarındır ya da seni uzaktan birşey sanıp askeri ve siyasi gücünün altında fikri bir derinlik olduğunu vehmeden birkaç biçare Avrupalı anarşisttir. Bunların dışında senin yazdıklarını ciddiye alan yok. Tarih yapmak varken kitap yazmayla uğraşma. Üniversite yıllarının çocukça kitabiliğinden kurtul. Bugun iktidardaki siyasetçilere bakarak bile siyasetin ve hatta tarihin kitaba göre akmadığını görebilirsin.

 

Sen 21. yüzyılda yaşayan Abdullah’sın, 19. yüzyıldaki Karl değil. Sorunun, ona yetişememen değil, onu kendinden üstün görmen. Halbuki sen onu kendinden üstün ve yetişilmesi gereken bir ufuk olarak bellediğin için ona yetişemiyorsun ve yetişemezsin. Arendt okuduysan içtihadın, başlangıçsal düşünmenin ehemmiyetini anlarsın. Başkasının bitmemiş hikayesini, yazılmamış kitabını yazmanın sadece bir hata değil aynı zamanda imkansız bir teşebbüs olduğunu bilirsin. Sen ancak kendi kitabını, kendi zamanını ve tecrübeni merkeze alan bir kitabı yazarsan, o saygıya değer bir kitap olur. 

Kim takar Marx’ı kardeşim? Kendin ol, itibar gör. Bil ki kitaplar öyle senin yoğunlaşman ile yazılmıyor. Tıpkı felsefenin daha çok düşünmeyle yapılmıyor olması gibi. Bulunduğun tarihsel şartlar yani içinde olduğun bağlam yoğunlaşır, sende dile gelir. Marx’ın deresinde tekrar yıkanamazsın. Avrupa küçelerinde zihnen mülteci olarak dolaşmaktan vazgeçip gel Dicle ve Fırat’ın suyunda kendine gel. Avrupa’ya bak ama buradan. Burada ve buradan düşün. O zaman Marx olmak senin için mümkün hale gelir. O durumda da zaten ihtiyacın olmaz. Kim takar Marx’ı kardeşim? İnsanların hayatları telef olurken, bir milletin istikbali sözkonusu iken kim takar Marx’ı? Kürt milletinin değer vereceği bir siyasi lider olmak varken gidip vasat bir felsefe doktora öğrencisi olmaya ne gerek var?