BUGÜN Suriye´de YPG´ye karşı yürütülen askeri harekât yıllardan beri PKK´ya karşı sınırlarımız içinde ve sınır ötesinde Irak´ta yürütüldü. Yani, Türkiye´nin terör örgütleri ile yıllardan beri mücadele veriyor. Adı ister PKK, ister YPG/PYD, ister DEAŞ olsun dost ve müttefik denilen ülke/ülkeler tarafından desteklendiği, eğitilip donatıldığı biliniyor. Bizlere de bu bilinen hususu tekrar tekrar milletimize hatırlatmak düşüyor. Geçen zaman içinde terör örgütlerine yönelik mücadele genellikle havadan yürütülürken, Fırat Kalkanı Operasyonu sınır ötesinde hava ile birlikte kara harekâtını da gündeme getirdi. Ne var ki, Suriye´de çatışmalar devam ettiği için özellikle ülkemize sığınmış mültecilerin ülkelerine dönüşü tam olarak sağlanamadı. Bu arada, sınırımızın ötesinden atılan bir takım füzeler topraklarımıza düşmeye başlayınca Zeytin Dalı Harekâtı başlatıldı.
Başlangıçta ABD ve müttefikleri Türkiye´nin bu haklı operasyonunu destekler bir takım açıklamalar yaparken terör örgütüne her türlü desteği artırarak sürdürüyorlar. Görünen o ki, ABD bölgemizdeki terör örgütlerinin kökünün kazınmasını istemiyor. İstemeyişinin sebeplerini bu köşede sıkça dile getirmeye çalıştım. Bu defa bilinenleri tekrarlamanın giderek bir anlamı kalmıyor. ABD´nin YPG´yi Türkiye´ye karşı eğitip donattığını artık bilmeyen kalmadığına göre Türkiye olarak ne yapacağımızı ya da ne yapmamız gerektiği üzerinde durmakta yarar var. Elbette nelerin yapılabileceğine karar vermek mevkiinde olan bizler değiliz. Ancak, insanımız ABD´nin düşmanca tavrı karşısında bazı adımların atılmasını istiyor. Bu adımların başında İncirlik olmak üzere ABD üslerinin kapatılması gerekiyor. Çünkü Türkiye terör örgütlerine karşı mücadele verirken ABD ve NATO üslerinin terör örgütlerine özellikle istihbarat desteği verdiği belirtiliyor. Bu hususun ne ölçüde gerçek olduğunu, sanıyorum sorumlular biliyordur. Ancak bilmek yetmiyor. Söylenenler doğru ise en kısa zamanda söz konusu üslerin kapatılması gerekir. Ülkemizde üsler kapatılsa bile Irak ve Suriye´de oluşturulmuş yeni üsler sebebiyle ABD ve koalisyon ortaklarının terör örgütlerine desteğini kesmek mümkün olmayabilir. İşin bu boyutu ayrı bir konu. Bizim üzerinde durmaya çalıştığımız husus artık ABD ile karşılıklı sözlü açıklamalarla bir yere varılmasının mümkün olmayacağıdır. Yani, ABD´nin düşmanca eylemlerini sokaktaki vatandaşımız bile biliyor. O zaman artık bir takım açıklamalarla sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bu bakımdan terör örgütlerinin arkasındaki Haçlı-Siyonist ittifakının bağının kopartılması gerekiyor. Çünkü Afrin terörden temizlense bile sınırlarımızdaki teröristler varlığını koruduğu sürece bu bela son bulmayacaktır. Bunun örneği Kandil´de karargâh kurmuş olan PKK ve bu terör örgütüne yönelik mücadeledir. Yüzlerce kez Kandil vurulmuş, terör örgütü militanlarına kayıplar verdirilmiş ama PKK isim değiştirerek Suriye´de ortaya çıkmıştır. Hemen belirteyim ki, Türkiye´nin terör örgütleri ile başa çıkması zor değildir. Ancak, sınırlarımız ötesinde koruma altına alınmış olan teröristlere öldürücü darbe vurulamıyor. Bu öldürücü darbenin vurulmasının ilk şartı başta ABD olmak üzere terör sevicilerin etkisiz hale getirilmesidir. Türkiye artık dost ve düşman tarifini yeniden yapmak durumundadır. Çünkü dost görünümlü düşmanlar söylenenlerden utanmıyor, yanlış yaptıklarını kabullenmiyorlar. Belki de gerekli tepkiyi görmedikleri için bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Netice itibariyle artık ABD´nin terör örgütlerine Türkiye´ye karşı verdiği desteği tekrarlayıp durmak yerine bu destekçilere karşı üslerin kapatılmasının gündeme getirilmesi ve NATO´nun tartışmaya açılması gerekiyor. Bunlar yapılmadığı sürece bildiklerini okumaya devam edeceklerdir.