ABD merkezli Chrest Foundation isimli bir vakıftan fonlandığı ortaya çıkan Medyascope kurucusu Ruşen Çakır, konuyla ilgili sessizliğini günler sonra bozdu.
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin'e konuşan gazeteci Ruşen Çakır, “Fon aldığımı hiçbir zaman saklamadım.” dedi.
Türkiye’deki bazı medya kuruluşları ve derneklerin ABD merkezli Chrest Foundation’dan fon alması medyada tartışmalara neden olurken “Fon alma etik mi?” tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Medyascope’un hibe almasının haberleştirilmesi üzerine, “Künyemizde yazıyor zaten gizli ve yeni bir şey değil” diyen Medyascope’un kurucusu Ruşen Çakır, sosyal medyada eleştirilmişti.
ABD'li vakıftan fon alan bazı medya kuruluşları tartışma konusu oldu
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin’in “Ruşen Çakır’ı aradım Pentagon’u sordum” başlıklı yazısı şöyle:
“Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli bir vakıf olan Chrest Foundation'ın Türkiye'deki bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarına yaptığı hibe yardımlarını açıklamasının yankıları Türkiye'de devam ediyor. Bu konuda en fazla desteği, toplam 476 bin 720 dolarla Ruşen Çakır'ın kurucusu olduğu Medyascope'un aldığı yazıldı, çizildi.
Dün Ruşen Çakır'ı aradım.
2005 yılında Vatan Gazetesi'nde manşet olan “Basın Skandalı” haberini sordum. O habere gelmeden önce Çakır son tartışmalarla ilgili şu cümleleri kurdu: “Teksaslı bir karı-kocadan aldığım fonu saklamadım. Bunu sitemizde duyurdum. Zaten anonim şirketiz ve devlet hesaplarımızı yıllardır inceliyor.” Çakır'a, “2005 yılında Pentagon'dan para alan gazeteciler haberiniz var” dediğimde şöyle konuştu: “Bugün yaşananlarla farklı bir haber. Elma ile armut diyebiliriz. Bir tarafta Pentagon'dan para alanlar var diğer tarafta sivil bir vakıftan alınan fon. Elma ile armut bu!”
O zaman 16 yıl önceye dönelim…
Tarih 7 Şubat 2005… Vatan Gazetesi'nin birinci sayfa sından duyurulan haberin başlığı şöyle: Basın skandalı… O dönem Vatan Gazetesi'nde çalışan Ruşen Çakır'ın haberini okuyalım: “… Pentagon'un 50 gazeteciyi maaşa bağlayıp Amerika lehine yazılar yazdırdığı ortaya çıktı. Aralarında 4 de Türk gazeteci var… ABD Savunma Bakanlığı tarafından finanse edilen ve Amerikan politikalarını destekler nitelikte yayınlarıyla dikkat çeken bir haber sitesi büyük tartışmalara yol açtı. Southeast European Times adlı sitede 1'i Amerikalı 50 gazetecinin Pentagon'dan aldıkları maaşla çalıştığı ortaya çıkınca Bush hükümeti eleştiri bombardımanına tutuldu. Aralarında Türkçe'nin de bulunduğu 10 dilde yayın yapan sitede çalışan gazetecilerden 4'ü Türk. CNN'e göre, site ‘enformasyon savaşı' konusunda eğitilmiş askerler tarafından yönetiliyor.”
Haberin ayrıntısında Ruşen Çakır, gazetecilerin isimlerini ve nerede çalıştıklarını da yazıyor! Aynı gün ismi geçen bir gazeteci Vatan'a tekzip yolluyor. (Bu gazetecinin adını 16 yıl sonra tekrar yazmadım…)
Ancak… Ruşen Çakır ısrar ediyor…
Ruşen Çakır'ın ağırına giden!
8 Şubat 2005'te de Vatan'da haberine devam ediyor. Başlık şöyle: “Gazetecilere haberi nasıl yazacaklarını biz söylemedik.” Okuyalım: “…CNN'in Late Edition programına konuk olan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld eleştirileri, ‘Bu kişilerden Avrupa ile ilgili konular seçmelerini ve bunun hakkında yazı yazmalarını istedik. Haberi nasıl yazmaları gerektiğini söylemedik' diye yanıtladı. Rumsfeld, 50 gazeteciye ödenen paraları ise inkar etmedi.”
ÇAKIR: PSİKOLOJİK SAVAŞ
Ruşen Çakır, “Amerikan basını kendi ordusunun psikolojik savaş için yabancı gazetecilere telif ödemesini yerden yere vururken ve Pentagon olayla ilgili soruşturma açarken, başta bu sitede para karşılığı yazanlar olmak üzere Türkiye'de bazı gazeteciler, ‘Ne olmuş yani?' diyebiliyorlar” değerlendirmesi yapıyor ve şu can alıcı cümleyi kuruyor: “Söz konusu olan, gazetecilik kisvesi altında psikolojik savaştır. 20 yıllık gazeteciyim, bunun nerdeyse yarısı ‘serbest gazeteci' olarak geçti. Bu dönemde gazetecilik kaygılarından emin olmadığım hiçbir yere para karşılığı yazı yazmadım, görüş vermedim. Bazı meslektaşlarımın enerjilerini, hem de çok ucuza, Amerikan ordusu için seferber etmiş olmaları ağırıma gidiyor. Bu arkadaşlar, dünyada birçok örneği görüldüğü gibi, özür dileyip gazeteciliği bırakmalıdırlar. Kendilerini acındırmaya çalışmayı bırakıp böyle onurlu bir yol seçerlerse Türkiye'ye bir yararları olur.”
16 yıl önce gazeteci Ruşen Çakır, “Pentagon'dan para alan gazetecilerin enerjilerini, hem de çok ucuza, Amerikan ordusu için seferber etmiş olmaları ağırıma gidiyor” cümlesini kuruyor! Peki… ABD merkezli bir fondan destek almak ne anlama geliyor? O kuruluşun ‘sivil' olması mı? Ve bugün… ABD'den fon almak ‘bağımsız gazetecilik' diye nitelendiriliyor! Hatta bazı ‘solcularımız' bile böyle düşünüyor! ‘Psikolojik savaş' sivil olursa kabul mü edilmeli? Ruşen Çakır bugün yaşananlarla o gün yazdığı haberi “elma ile armut” diye karşılaştırdı. Yorum sizin… Ancak…
Ne yandaş ne de fondaş
Son dönemde gazetecinin, ‘Ya Cumhur İttifakı' ya da ‘Millet İttifakı'nı desteklemesi gerektiği yönünde ‘baskı' ve algı var! Gerçeği yazmak, halkı aydınlatmak değil, AKP veya CHP karşıtlığı üzerinden sanki politik öndermiş gibi davranmaları isteniyor. Oysa ‘muhalif' gazeteci olmaz, gerçeğin peşinde koşan gazeteci vardır. Eleştirel bakar gazeteci… İktidara da muhalefete de… Sandığa gider, oyunu kullanır ama kalemini halkın tarafında tutar!
Evet… Kamu kaynaklarının iktidar gazetelerine, televizyonlarına dağıtılması ne kadar yanlışsa, bana göre ABD veya AB'den para alarak gazetecilik yapmak da yanlış!
Evet… Yandaş olmak, iktidarın gücüyle kılıç sallamak ne kadar yanlışsa, başka bir devletin -ki o devlet ABD ise daha da önemli- ‘sivil' kurumundan destek almak da yanlış… Çünkü… Herkes bilir ki, ABD'de ‘resmi-sivil' uçlar bir noktada buluşur!
Bağımsız bir çizgide yayın yapmak o kadar zor mu? Evet, zor! Önemli olan zor günleri ayakta durarak geçirmek! Örneğin… Kriptoların operasyonuyla ceza alan ama inandığı yoldan yürüyen, vazgeçmeyen SÖZCÜ Gazetesi gibi…
SON SÖZ: Ne yandaş ne de fondaş olmak gerekiyor. Liberallerin fişlemelerine de en az iktidarın fişlemesi kadar karşı çıkmak bugün daha anlamlı!
SON NOT: “Beşinci kol” diyen iktidarın da “mal bulmuş mağribi gibi” ‘linç' kampanyasına başlamasına izin vermemeliyiz! Çünkü… Bugün iktidarın içinde ABD'yle birlikte hareket etmek isteyenlerin sesi daha gür ve güçlü!”