Her şey bu cümleyle başladı. Ortada fol yok yumurta yoktu. Gezi provokasyonu başlamamıştı. Ekonomide altın dönem yaşanıyordu. Şevket Pamuk´un deyimiyle faizler yüzde 4.6 ile Tanzimat döneminden beri en düşük seviyesindeydi. Üçüncü Köprü, Havalimanı projeleri açıklanmıştı. Türkiye parmakla gösterilen ülke durumundaydı.
21 Nisan 2013´te İsrail Lobisi AIPAC Türkiye aleyhine kampanyaya başlamıştı. Tam 47 ABD´li vekil İran´la ticarete aracılık ettiği gerekçesiyle Halkbank´a yaptırım uygulanmasını istemişti. Gazetelere düşen haber aslında yeterli etkiyi yapmamıştı. ABD´li vekillerin ne demek istediği 17-25 Aralık sürecinde anlaşılacaktı. Hürriyet gazetesinde Tolga Tanış imzasıyla çıkan haberde özetle şöyle deniyordu:
"Hem Dışişleri Bakanı John Kerry hem de Hazine Bakanı Jack Lew´a gönderilen bir mektupta ´Sizden Halkbank´ın İran´a altın transfer edilmesindeki işlemlerini yaptırıma tabi faaliyet olarak ele almanızı istiyoruz´ denildi.
Aynı zamanda Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi üyesi olan, Cumhuriyetçi South Carolina Milletvekili Jeff Duncan´ın liderlik ettiği ve Cumhuriyetçilerin önde gelen isimlerinden eski Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Ileana Ros-Lehtinen, Cumhuriyetçilerin 2012 başkan aday adaylarından Michele Bachmann ve eski İç Güvenli Komitesi Başkanı Peter King gibi isimlerin destek verdiği mektupta şöyle denildi: Bu mektubu, İran´a uygulanan yaptırımları desteklemek ve terörist örgütlerin fonlanmasını engellemek için Türk önlemlerinin etkinliği hakkında bilgi istemek için yazıyoruz. Yönetimin, Türk Hükûmeti ve Türk bankalarını İran´ın nükleer silaha kavuşmasını önlemek için iş birliğine ikna çabalarındaki rolünü biliyoruz. Ancak İran yasa dışı nükleer programını devam ettiriyor ve biz Türkiye ile İran arasındaki son gelişmelerden giderek artan şekilde endişe duyuyoruz."
Mektubun devamında şunlar yazıyordu: "Mart 2012´de Türkiye İran´dan alımlarını yüzde 10-20 oranında azaltacağını açıkladı ve böylece 11 Haziran 2012´de, 7 Aralık 2012´de ilave alım azaltmasıyla yenilenen bir yaptırım istisnası edindi. Ancak anlıyoruz ki, Türkiye İran´dan petrol ve doğalgaz alımını azaltırken, devlet bankası Halkbank, yaptırımların aşılması için kullanılıyor. İran´ın uluslararası yaptırımları delmek için beş yurt dışı bürosu ve Tahran´da da bir temsilciliği olan Halkbank´a yatırdığı mevduat üzerinden altını kullandığı yönündeki endişenizde size katılıyoruz.?
O dönem Türkiye´nin İran´la olan yakın ilişkileri İsrail´i ürkütmüştü. Hatta mektup yazan vekiller Türkiye´nin Hamas´la yakınlaşmasını da eleştirmiş ve terörün finansmanındaki açıklar gibi konularda Türkiye´yi Küba, Yemen gibi ülkelerle bir tutuyorlardı.
Bu mektuptan tam 40 gün sonra 31 Mayıs´ta Gezi provokasyonu başlayacaktı. Faizler 4.6´dan 11´e çıkacak, döviz tırmanışa geçecekti. Aradan 8 ay bile geçmemişti ki, FETÖ 17-25 Aralık´ı başlattı. 17 Aralık darbe girişiminin ardından ABD´nin finansal ajanı Cohen sahaya indi. Kirli çark ise şöyle işledi: Amerikan Hazine Bakanlığı Terör ve Mali İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı David Cohen, 20 Aralık 2013´te İran´a yönelik ambargo ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye´ye geldi. İran´la yapılan ticaretten rahatsız olduklarını söyledi. Halkbank artık ABD ve İsrail´in hedefindeydi. Cohen 21 Aralık 2013´te İsrail´e gitti.
Halkbank´ın ceza alması için var güçleriyle çalıştılar. İran´la ticaret yapmak suçmuş gibi gösterdiler. David Cohen, yaptıklarının mükafatı olarak "CIA Başkan Yardımcısı" görevine tevdi edilerek ödüllendirildi.
FETÖ´cülerin gerçek yüzü ortaya çıkınca ve kumpaslar birer birer çökünce bu defa devreye ABD´li savcı ve hâkimler girdi. FETÖ´cülerin hukuk bürosu YKK (Yüksel Karkın Küçük) savcı Preet Bharara ve hâkim Richard Berman Türkiye´de ağırlandılar. Yedirildiler, içirildiler. 5 yıldızlı otelde kaldılar. FETÖ ile Amerikalı savcı ve hâkimlerin irtibatı artık sağlamdı.
22 Mart 2016´da ABD´ye giden Reza Zarrab FBI tarafından gözaltına alındı ve tutuklandı. Zarrab, Bharara´nın iddianamelerinin reddedilmesini istedi ama kabul edilmedi. 29 Mart 2017´de Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla tutuklandı. Ardından Zafer Çağlayan hakkında gözaltı ve tutuklama kararı çıkartıldı.
Dava 27 Kasım´da başlayacaktı ama jüri seçimi dolayısıyla 4 Aralık´a ertelendi. Zarrab artık tanık. Sadece Mehmet Hakan Atilla yargılanacak. İddianameye bakınca hedefin Halkbank ve Türkiye ekonomisi olduğu görülüyor. Ayrıca Cumhurbaşkanımız ve MİT Müsteşarımızı hedefe koydukları da görülüyor. Yani Türkiye´yi çökertmek için kumpaslara devam ediyorlar.
Emin olun bundan sonra da boş durmayacaklar. 2019 seçimlerine giderken de ekonomisi batsın ve Erdoğan seçimleri kaybetsin istiyorlar. Üstelik ABD bunları yaparken işi millî güvenliği ihlale dayandırıyor. Bunu atlatacak gücümüz fazlasıyla var ama durmayacaklar. Bakalım şapkadan daha ne tavşanlar çıkaracaklar. 2018´de göreceğiz...
Kaynak: Türkiye