Amerika gerçekten tuhaf bir ülke.
Önce bir alıntı.
Bir İngiliz TV kanalında (ITV) sabah programı da sunan Daily Mail gazetesinin kulis yazarı Piers Morgan günlüğüne 7 Ocak’ta şu notu düştü:
“Bir keresinde Donald Trump’a neden hiç içki içmediğini sormuştum. Bana şu cevabı verdi: İçkinin insanları mahvettiğini gördüm. Önceki gün çok saygın bir bankacıyla birlikteydim. Yemeğin sonunda kendisini biz evine taşımak zorunda kaldık; sarhoştu çünkü. Böyle olunca saygınlığını yitiriyorsun. Çok kişi gördüm böyle. Hiçbiri duramıyor, izlemesi bile inanılır gibi değil.”
Kendisini yazarlıkta şimdinin Ertuğrul Özkök’üne benzettiğim Piers Morgan notunu şöyle bitirmiş:
“ABD başkanı olarak Trump farklı bir içkiyle sarhoş: İktidar ve gücünü kötüye kullanma sarhoşu. Onu da bu mahvetti işte.”
Azil işi Pelosi’ye kaldı
Yazıya oturduğumda yabancı ajanslar birbiri ardına aynı haberi geçiyordu: Donald Trump’ın yardımcısı Mike Pence kendisinden ABD anayasasının 25. ek maddesini çalıştırmasını isteyen Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi’ye bunu yapmayacağını söylemiş…
Trump’ın istediğini yerine getirmemiş, konumu sebebiyle başkanlık ettiği Kongre’de, 6 Ocak günü, “Seçimlere hile yapıldı” diyenlerden yana davranmamıştı Pence; şimdi de Pelosi’nin “Trump’ı başkanlıktan azlet” baskısına “Hayır” demiş oldu.
Artık azil işi Kongre tarafından yapılacak…
Bir hafta sonra yerini yeni seçilen başkana devredecek birini azil yoluyla erkenden yerinden etme çabası sonuca ulaşabilecek mi? Herkes gibi ben de kuşkuluyum. Ancak ABD’de siyasiler Trump’ın sisteme ihanet ettiğini gözlere iyice sokabilmek için bunu zorlamaktan vazgeçmek niyetinde değil.
Sonuç alamayacak olsalar bile…
Bizde siyasilerin günlerdir ‘sözde’ sözcüğü üzerinde tartışmaları, mahkemeleşmeleri -biraz da ABD’ye bakarak- bana çok tuhaf geliyor.
Göstericiler arasında subaylar, polisler de var
Geçen çarşamba günü ABD başkentinde girişim olarak kalmış ‘darbe’ sırasında beş kişi hayatını kaybetmişti. Biri Capitol binasını işgale gelenlere karşı direnen bir polis memuruydu, diğerleri de işgale kalkışanlardı.
İşgale kalkışırlarken polis kurşunuyla can verenlerden biri, Ashley Babbitt, 35 yaşında bir kadın. Gazeteler, Babbitt’in Amerikan hava kuvvetleri mensubu olduğunu yazıyor. 12 yıl fiilen hava kuvvetlerine hizmet vermiş, son bir yıldır da başkentin bitişiğindeki Maryland’ta hava üssünde görevliymiş…
Trump sevdalısıymış, Trump-yanlısı bütün gösterilere katılırmış…
Emily Rainey..
Emily Rainey ABD’nin ünlü askeri akademisi Fort Bragg’da psikolojik savaş dersleri veren bir subay… Televizyonlara yansıyan görüntülerden onun da Kongre binasına giren işgalciler arasında bulunduğu fark edilmiş. Gazeteler kadının Kuzey Karolina’dan 100 kadar kişiyi gösterilere katılmak üzere ayarttığını yazıyor.
Daha da ilginç haber “Nasıl oldu da oldu?” sorusuna da cevap teşkil eden bir gerçek: İşgal edilen binayı korumakla görevli Capitol polis müdürlüğünün bazı elemanları işgalcilere kolaylık göstermişler. Bir-ikisi işgalcilerle birlikte bina içinde gösteri de yapmış…
Başkan ve başkan yardımcısının güvenliğini sağlamakla görevli özel kuvvetlerden birinin de göstericiler arasında yer aldığı fark edilmiş…
Göstericiler arasında bir generalin varlığından da söz ediliyor.
Olaya karışmasa bile ardından sosyal medya hesaplarından işgalcilere destek mesajları atan subay ve polisler olmuş…
“Acaba onlara ne muamele yapılmış?” merakımın sonucu hayretime yol açtı. Göstericiler, işgalciler içerisinde yer almış subay ve polislere şimdilik görevden el çektirilmiş… Gözaltına alınan, tutuklanan yok.
Adam Christian Johnson, kürsü elinde..
Adam Christian Johnson işgal gününün en fazla dikkat çeken eylemcilerindendi. Dünyanın bütün gazeteleri ve televizyon kanallarının üzerinde yoğunlaştığı göstericilerdendi. Capitol binasına girmiş, toplantı salonundaki mobil kürsüyü üstlenerek kameralara poz vermişti.
Hatırladınız değil mi?
Eylem sonrası memleketine giden Adam Florida’daki evinde gözaltına alındı.
Önüne çıkarıldığı hakim 25 bin dolar kefaletle tutuksuz yargılanmak üzere kendisini serbest bıraktı.
Dedim ya, Amerika tuhaf bir ülke.
Kovid sayesinde serbest bırakılan El-Kaide mensubu
En son ABD haberini İngiliz Daily Mail gazetesi yazdı: 1998 yılında Tanzanya’daki ABD büyükelçiliğine yapılan füze saldırısı sonrasında eylemin sorumlusu ‘terörist’ olarak yargılanmış 60 yaşındaki Adel Abdelbari ABD’de cezasını çekmekteyken Kovid-19 salgınında riskli gruba girdiği gerekçesiyle serbest bırakılmış…
Mail gazetesi, haberinde, “Londra’ya geldi, 1 milyon sterlinlik bir evde yaşıyor” ayrıntısını da veriyor…
Medyanın iki yüzü
Amerikan medyasının Trump yanlısı bölümü Kongre binası baskınının şaşkınlığını tam anlamıyla üzerinden atmış değil. Seçim gününe kadar Trump’ı eleştirenlerin akıbetlerinin hiç de iyi olmayacağını yazıyor, söylüyorlardı.
Washington Times gazetesi yazarları, Fox News kanalı yorumcuları kendilerine Washington Post ve New York Times gazeteleri ile CNN kanalını hedef seçmişlerdi.
Dün baktım, aynı yazar ve yorumcular, Trump’ı eleştirdikleri için düşmanlık besledikleri gazeteler ve kanalların şimdi kendilerini hedef aldığından yana yakıla şikayet ediyorlar. İsimlerini saydıkları yayın organlarında ileri sürdükleri türden bir saldırıya rastlamadığım için şikayetlerinin sebebini anladığımı söyleyemem.
Fox News’ün seçim gününe kadar sürdürdüğü açık ara en çok izlenen kanal olma özelliği, seçim sonrasında elden gitti. CNN ve CNBC haber kanalları şimdi Fox News’a izleyici sayısında fark atmış durumda. Washington Times, kaçırdığı okurları elinde tutabilmek için olsa gerek, “Adresinizi verin, gazetemizi evlerinize kadar getirelim, para da almayalım” duyurusu yapıyor.
Bir anda eğilimler değişir mi? ABD’de değişiyor işte.
Amerika gerçekten tuhaf bir ülke.
Piers Morgan’ın Trump tespiti yabana atılmamalı.