Abdullah Muratoğlu Yazdı;
ABD ve Çin arasındaki ‘yeni soğuk savaş’, 21. Yüzyılın küresel güç dengelerinde çok ciddi kırılmalara yol açacak gibi görünüyor. Küresel sistem üzerindeki hegemonyalarını kaybetmek istemeyen Amerikalılar’a göreyse Çin kendini hazır hissettiğinde ABD’yi yerinden edecek.
Amerikalı stratejistler ABD-Çin rekabetine ‘tarihsel dayanaklar’ oluşturmaya da çalışıyorlar. Prof. Donald Kagan başta olmak üzere birçok tarihçi Antik Yunan’da “Sparta (Peloponnesos Birliği)” ile “Atina İmparatorluğu (Delos Birliği)” arasında savaşla sonuçlanan rekabeti “Soğuk Savaş” dönemine uyarlamıştılar. “Neocon tarihçi” olarak bilinen Kagan’ın ilhâm kaynağı 2400 yıl önce Atinalı General Thukydides tarafından yazılan “Peloponnesos Savaşları Tarihi”ydi. Thukydides bu savaşları Atina’nın yükselişinin Sparta’da uyandırdığı korkuya bağlar. Kagan’ın klişesi “yerleşik güç” ile” yükselen güç” arasındaki rekabetin savaşla sonuçlanacağı idi. “Soğuk Savaş” döneminde ABD “Atina”, Sovyetler Birliği’yse “Sparta”ydı.
“Yükselen Güç-Yerleşik Güç” klişesi “1914 Öncesi”nde Almanya ve İngiltere için kullanıldı. Liberal Kapitalizmin merkezi İngiltere’de Alman mallarının piyasaya girmesine tepki gösterenler az değildi. İngiliz Gazeteci Valentine Chirol 1900’de bir arkadaşına, “Almanya bize Fransa’dan da, Rusya’dan da daha kökten düşman, ama henüz hazır değiller. Bizi yaprak yaprak yolunacak bir enginar olarak görüyorlar” diye yazıyordu. 1897’de yayınladığı “Alman Tehdidi ve İngiliz Savunucuları” kitabında liberal politikacıları eleştiren Ernest Edwin Wliiams ise “ticari korumacılığı” savunuyordu(Trump’ın Ticaret Savaşları’nı hatırlayın).
“Alman Korkusu” İngiliz romanlarına da yansıyacaktı. Erskine Childers’ın 1903’te yayınlanan “Kumların Bilmecesi” romanında İngiltere “Alman istilası”na maruz kalıyordu. William Le Queux’un “1910 İşgali” romanıysa Almanya’nın yükselen deniz gücü karşısında İngiltere’nin zayıflığı etrafında dönüyordu. “Daily Mail” gazetesi romanı dizi olarak yayınladı. İngiliz tarihçi Margaret MacMillan “Barışa Son Veren Savaş” kitabında bunları detaylarıyla anlatıyor.
ABD’de Savunma ve Güvenlik politikalarında etkili bir analizci olan Prof. Graham Allison, Prof. Kagan’ın klişesini geliştirerek 2011’de “Thukyides Tuzağı” kavramını ortaya attı. Allison son 500 yıllık tarihte bu tuzağa ‘örnekler’ aradı. “Arayan bulur” misalince, 2017’de yayınladığı “Kaçınılmaz Savaş: Amerika ve Çin Thukydides Tuzağı’ndan kurtulabilirler mi?” kitabında 16 vakadan 12’sinin taraflar arasında savaşla sonuçlandığına dikkat çekiyordu. Allison’a göre, ‘Thukydides Tuzağı’ 21. Yüzyılda ABD-Çin ilişkilerini anlamak için en iyi bakış açısıydı. Bu kez “Yükselen güç (Atina)” rolü Çin’e, “Yerleşik güç (Sparta)” rolüyse Amerika’ya düşüyordu.
“Thukydides Tuzağı” bağlamında “Savaş” mukadderse, ABD de, Çin de “kaybeden taraf” olmak istemez. “Korku”, iki tarafı daha da güçlü olmaya sevk eder. Nitekim Çin’li stratejistler Amerikalı meslektaşlarına, “bize nasıl baktığınıza göre kendimizi hazırlayacağız” diyorlar.
Önceki yazıda ABD’de ‘Çin Korkusu’nun romanlara konu olduğuna değinmiştim. Çin ayrıca büyük bir kültür pazarı. Amerikalı filmciler bu pazara girmek için olumsuz Çin karakterlerini siliyorlar yahut olumlu karakterlere dönüştürüyorlar. Bazı yapımcılarsa ‘Çin korkusu’nu derinleştirecek temalar, karakterler kullanıyorlar. Popülerlik kazanan fantastik dizilerdeyse “korkunç düşman” portresi, ‘iyi karakterler’e savaşmaları ve ölüm riskini almaları için ‘iyi’ bir sebep veriyor. Bu tür diziler mutlaka bertaraf edilmesi gereken güncel düşmanlara da örtülü atıflarda bulunuyorlar. Böylece Edebiyat ve Sinema da “kültür savaşları”nın mevzileridir..
Çin karşıtı şahinlere göre ‘Çin’in yükselişi’, sözde kurallara dayalı dünya düzenini de tehdit ediyor. Şahinler Çin’le ilgili sıradan gelişmelere bile “stratejik önem” atfediyorlar. Diplomatik, ekonomik, teknolojik, askerî, ideolojik ve kültürel aygıtları devreye sokarak Çin’e karşı cepheyi büyütmek istiyorlar. Amerikalı Şahinlerin kırk türküsü var, kırkı da “Çin” üzerine.
Amerika ve Çin üzerinde “Thukydides hayaleti” dolaşıyor. İki güç arasındaki güvensizlik giderek derinleşiyor. ABD Çin tarafından yerinden edilmekten, Çin ise ABD tarafından engellenmekten korkuyor. Her iki güç de “yükseliş-düşüş” ikileminde kıstırılmış görünüyor.