ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford Analiz etti...
Zengin ve köklü bir medeniyete sahip Irak’taki kültürel çeşitlilik beni her zaman büyülemiştir.
Ülkedeki siyasi hayatı yenilemek için çaba gösteren cesur gençlere olan hayranlığımı da anmak isterim.
Hepimiz Irak meclisinin Muhammed Tevfik Allavi ve kabinesine güvenoyu verip vermeyeceğini görmek için bekliyoruz.
Şu ana kadar güvenoyunun verilip verilmeyeceği bilinmemekte, zira parlamento güven oylamasını ertelemiş durumda.
ABD’li yetkililerin yeni başbakan ve kabinesi hakkında herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındığını siz de fark ettiniz mi?
Bu, 2006, 2010 ve 2014'tekinden farklı bir durum gibi gözüküyor.
Parlamento’nun Allavi hükümetini oylamayı ertelemesi, ABD çıkarlarına hizmet etmektedir.
Şöyle ki, eğer Allavi başbakan olursa, Haşd-i Şabi’nin ‘direniş cephesi’, yeni hükümetin başkanına (kim olduğundan bağımsız olarak) ülkedeki ABD askerini çıkarması için baskı yapacağı kesindir.
ABD yönetimi Irak’ın muhtemel başbakanı hakkında doğrudan açıklama yapmasa da, ABD Dışişleri Bakanlığı 10 Ocak’ta yaptığı açıklamada, Washington'un, güçlerinin Irak'tan çekilmesini müzakere etmeyeceğini vurguladı.
ABD’li yetkililer, Irak parlamentosunun konuyla ilgili 5 Ocak tarihli oylamasının yasal olarak bağlayıcı olmadığını ileri sürdü.
Bu ifadeler beni oldukça şaşırttı, nitekim neyin yasal olarak bağlayıcı olduğuna Amerikalılar değil, Iraklı hukukçular karar verecektir.
Kesin olan bir şey varsa, o da; ABD’nin Bağdat hükümetini izole ve tehdit etmek için girişimde bulunmasının, parlamentonun çoğu tarafından hoş karşılanmayacağıdır.
Örneğin, ABD Dışişleri ve Savunma Bakanları şubat ayının başında Münih’te, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani ile bir araya geldi.
Ancak Irak Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hakim ile görüşmemeyi tercih ettiler. Oysa elbette ki Hakim ABD’nin düşmanı değildi.
Aynı şekilde ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, 9 Ocak'ta Erbil'de Kürt yetkililerle bir araya geldi, ancak Bağdat'a gitmedi.
ABD yetkililerinin Bağdat'ı da ziyaret etmeleri gerektiğini belirten protokolü bildiklerine şüphe yok, ancak bu davranışlarıyla, ‘direniş kanadını’ kontrol altına almayan Bağdat yönetimini aşağılamayı hedefliyor olmalılar.
Dahası, Washington tehditlerini sürdürüyor. Örneğin Başkan Trump, 6 Ocak'ta yaptığı açıklamada, ABD güçlerini topraklarından çıkarmaya kalkarsa Irak’a yaptırımlar uygulayacaklarını söyledi.
Değerli okuyucular lütfen şaşırmayın, aynı Trump, 10 Ocak tarihinde, ABD güçlerinin Irak’tan çekilmesi fikrini kabul ettiğini duyurdu.
Kişisel görüşüm, Washington’un söylemlerine değil eylemlerine odaklanılması gerektiği yönündedir.
ABD Merkez Bankası, ocak ayında Irak’ı, New York Federal Bankası'na erişimini kaybetme riski konusunda uyardı.
Irak Bankası’na petrol gelirlerini içeren milyarlarca doların aktarımını erteledi. Washington bu önlem hakkında yorum yapmadı.
Şubat ayı transferleri gerçekleşti ancak Irak’taki finans sektörü endişeli, nitekim bu uyarı, başlı başına ABD’nin elinde tuttuğu Irak’ın döviz hesabını askıya alabileceğini gösteriyor.
Ayrıca, Irak’ın, İran’dan ithal ettiği doğalgaz nedeniyle ABD yaptırımlarına maruz kalması söz konusu.
Washington yönetimi genelde, elektrik santralleri için hayati öneme sahip olan doğalgazın ithal edilebilmesi için, 90 veya 120 günlük istisnalar tanıyor.
Her dönemin sonunda Irak hükümeti yaptırımlar konusunda ABD’den istisna talep ediyor.
Washington şubat ayında Irak hükümetine sadece 45 günlük bir süre verdi.
Irak Elektrik Bakanı Luey el-Hatib, Washington'un Irak'a karşı yaptırımları yeni bir silah olarak kullanmayacağını umduğunu söyledi.
Burada, Bakan Hatib'in ABD'nin düşmanı olmadığını da belirtmekte fayda var.
Görünüşe göre ABD yönetimi, Bağdat’ın ‘direniş kanadı’ konusunda hızlı bir çözüm bulabileceğine inanıyor.
Aynı zamanda Irak’ın ekonomisinde kaos oluşmasının, ülkedeki çıkarları için bir tehdit oluşturmadığını da düşünüyor olmalılar.
Ancak eğer ABD yaptırımları Iraklıların gündelik yaşamını doğrudan etkilerse, çoğu Iraklının, ABD askerinin varlığını hoş karşılayacağından şüpheliyim.
Belki de ABD yönetimi Irak’taki geleceğini, Kürt Bölgesel Yönetimi’nde kurduğu üs ile garanti altına almayı planlıyordur.
Washington, Iraklı Kürtlerin kendisiyle dost olduğunu hatırlamalı; ancak zayıf noktaları olduğunu da bilmeli.
Bu zayıf noktalarına 2017 yılında şahit olduk. Üstelik Bağdat yönetimi yasal olarak Erbil Havalimanı üzerindeki hava sahasını kontrol etmektedir.
Ayrıca eğer ABD ordusunun Irak’taki misyonu, merkezi orduyu teröre karşı desteklemekse, niçin IKBY bölgesinde bir üsse ihtiyacı var?
Peşmerge güçleri El-Kaide ve DEAŞ ile Irak içlerinde bir savaşa tutuşacak değildir.
Belki de Trump yönetimi, terörizme karşı savaşında, Kürtlerle uzun süreli bir birliktelik hedeflemektedir.
Şahsen bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum, ancak planları bu yöndeyse, Washington yönetimi Bağdat’ı aşağılamayı ve tehdit etmeyi bir kenara bırakarak, iletişim kanallarını açmalıdır.