Amerika üzerine Alev Alatlı ve Süleyman Seyfi Öğün ile yaklaşık iki yıldır konuşuyoruz. Konuştuğumuz her konunun da bugün Trump-Biden tartışmalarında yansımalarını izliyoruz. Bu yazıyı yazmadan Alev Hocaya telefonda kimin kazanacağını sordum. Cevabı “en yırtıcı olan kazanacaktır” dedi ki bu da Trump’ı işaret ediyor. Amerika’da belirsizliğin sürdüğü, halkın silahlanarak sokağa çıktığı haberlerinin gelmeye başladığı bir günde yazıya “Amerika’nın kurucu babaları neden bir demokrasi değil de bir cumhuriyet kurdu” sorusuyla Alev Alatlı’dan İhmal Edilebilir Nasihatler programından yaptığım özetle devam etmek istiyorum.
“Türkiye’de bir türlü netleştiremediğimiz, bilen bilir de üzerinde konuşmadığımız kavram: Demokrasi ile cumhuriyet arasındaki farktır. Cumhuriyetçi ne yapar Demokrat ne yapar. Biz bunu bir türlü Türkiye’de toparlayamadık. Amerika’nın kurucu babaları bir demokrasi değil, cumhuriyet yaratmışlardı. Bunu da açık seçik söylerler. Demokrasi çoğunluğun tahakkümüdür, yüzde 51’i bulan kazanır. Bunu çeşitli biçimlerde yumuşatmaya çalışırsınız; yok temsili sistem, yok şu, yok bu! Şimdi, Amerika’nın kuruluş dönemini düşünün, farklılıkları düşünün; eğitimde, dilde, dinde vs… Eğer hakikaten uygulasalardı, demokratik olsalardı bu adamlar seçilebilirler miydi? ‘Biz cumhuriyet kuralım’ dediler. Cumhuriyet deyince eski Yunan’a, yani sıradan insanın işe karışmasının mümkün olduğu kadar zorlaştırıldığı bir döneme gidildi. Bu arada eski Yunan da demokrasi beşiği filan da değildir. Eğer bir toplumu Yunanlıların yaptığı gibi; altındı, gümüştü, bronzdu diye bölerseniz, zaten demokrasi söz konusu değildir. Yunan demokrasisi eşitler arası demokrasidir. Aynı durum Roma’da da söz konusudur. Amerika’da olan da budur. Mesela üçüncü bir siyasi parti kurmak nerdeyse imkansızdır. Kağıt üstünde mümkündür ama yapamazsınız, mümkün değildir. İşi zorlaştırır, iki partiye bir kere indirgemenin yollarını ararsınız. Artı seçimi çift kademeli yaparsınız. Adam gidip kendi seçemez. Electoral college (seçiciler meclisi) diye bir şey vardır, ara kademe… Siz cumhurbaşkanını seçeçekleri seçersiniz. Gerisi hikaye, checks’ler, balances’lar yok bilmem ne…Delegenin oyuyla seçilir, halkın oyuyla kaybeder mesela. Veya tersi olur. Bir de burda bütün ilişkileri paraya dayandırdığınızı düşünün. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde bahsettikleri eşitlik, seçkinleşmiş bireyler arasından oluşan bir eşitlik fikridir. Demokrat olmakla Cumhuriyetçi olmak aynı şey değildir. Amerika asla demokrasi değil ama cumhuriyettir!”
CUMHURİYET FİKRİNİN İKİLEMLERİ
Bu konuya ilişkin Süleyman Seyfi Öğün Hocanın sözleriyle bu bölümü tamamlayayım: “Cumhuriyet ile demokrasi arasındaki farklılığı görmek gerekiyor. Bunların aralarında belli mesafeler hatta belli paradokslar var. Cumhuriyeti kuran akıl yürütme ile demokrasiyi inşa eden akıl yürütmeler çok başka şeylerdir. Bunların zaten tetabuk ettirilmesi de zordur. İki tane dirençli kütle gibi düşünün. Bunları uyumlaştırmak fevkalade güçtür. Cumhuriyetin fikri de referansları ne olursa olsun bir seçkin projesidir. Türkiye’de de ‘Cumhuriyet kurulurken niye demokratik davranılmadı’ diye söylenir… Oysa Cumhuriyet tanımında demokrat olmak zorundasın diye bir şey yoktur. Cumhuriyet çok başka bir fikir üzerine, başka bir erdem anlayışı, başka bir onur anlayışı üzerine kurulur. Fakat cumhuriyette daha kuruluşunda başlayan dilemma vardır. Bunu net olarak Jean-Jacques Rousseau’da görüyoruz. Jean-Jacques Rousseau iki tane iradeden bahsediyor. Bir tanesi genel irade diğeri halk iradesi. Jean-Jacques Rousseau diyor ki, ‘Kuruluşta genel irade üzerinde herkesin yüzde 100 istisnasız ittifak etmesi lazım.’ Yani bir tanesi hayır derse ya onu ikna edeceksiniz ya da başka birini bulacaksınız… Kurucu akıl böyle çalışıyor cumhuriyette. Genel iradenin her zaman kendi dogmasını oluşturma potansiyeli vardır. Yani bir takım seçkinler der ki -ki fiiliyatta da böyle olmuştur- ‘Genel irade budur.’ Halk iradesi bununla çelişirse ne olur? Rousseau cevabı veriyor: ‘Genel irade belirleyici olur.’ Halk iradesini ezer geçer. Bu genel iradedir, bir gelecek boyutu, tamamlanmamış misyonları vardır. Cumhuriyet böyle bir fikirdir. Dolayısıyla eşitlik fikri demokrasinin üzerine titrediği kalbi fikirken, cumhuriyetçiliğin çok öyle kalbinde eşitlik fikri yer almaz. Cumhuriyet daha çok bireyler üzerinde durur. Yani onun için liberaller daha iyi temsil ederler cumhuriyet fikrini. Çünkü liberallere de baktığınız zaman hepsi seçkincidir onların. Yani Jefferson’lar, Madison’lar. Bunlar seçkinci adamlardır.”
“Bu fikirler Amerika’da çok daha farklı gelişti. Amerika’ya Kıta Avrupa’sındaki tarihsel serencam üzerinden bakmak mümkün değil. Amerika’da kavga edilecek bir saray toplumu ya da kilise yoktu. Dolayısıyla cumhuriyetçi fikirler çok daha orijinal olarak bu paradokslardan uzak gelişti. Ve bir seçkinler kararı üzerine Amerika siyasi ve toplumsal bir şirket haline geldi. Böyle bir durumda halkı çok fazla bu işe karıştırmamak esas prensip oldu.”
Son söz Alev Alatı’nın… “Amerika bir demokrasi değildir. Nizam ile demokrasiyi karıştırıyor insanlar. Yani bir sıkıntınız olduğu zaman gittiğiniz, laf söyleyeceğiniz bir insanınız varsa ve cevap alabiliyorsanız demokrat sayıyorsunuz. Ama demokrasi bu değildir, burada demokrasi diye kastedilen makinanın işliyor olmasıdır.”