Tarih: 02.08.2020 14:13

ABD Bronx Hayvanat Bahçesi'nden 114 yıl sonra Ota Benga özrü

Facebook Twitter Linked-in

Bronx Hayvanat Bahçesi’ni yöneten Yaban Hayatı Koruma Derneği (WCS), 114 yıl sonra basın açıklaması yayınlayarak özür diledi.

WCS Başkanı ve CEO'su Cristian Samper yayınladığı açıklamada "Birçok insanın ve neslin bu eylemlerden zarar görmesinden dolayı derinden pişmanlık duyuyoruz. Açık ve sistematik ırkçılığın devam ettiğini ve kurumumuzun bununla yüzleşmesi için daha büyük bir rol oynaması gerektiğini kabul ediyoruz" ifadelerini kullandı.

OTA BENGA KİMDİR?

9 Eylül 1906 tarihinde New York (Bronx) Hayvanat Bahçesi’ne getirilen ve bir kafese konulan Ota Benga 23 yaşında, boyu 1.49 metre, 46 kilogram. Getirildiği yer: Kasai Nehri, Kongo, Güney Afrika. Getiren: Dr. Samuel P Verner. Eylül ayı boyunca akşamüstleri ziyaret edilebilir.

Hayvanat bahçesindeki izdihamın sebebi o gün New York Times’ın pazar gazetesinde yayınlanan haber. Başlığı: “Kabileden gelen Bronx’un maymunlarıyla aynı kafesi paylaşıyor.” Gazetenin haberini görüp de bu utancı kaldıramayanlar, Benga için üzülenler olur diye gazete editörleri şu notu da ekliyor: “Bilim adamları Benga’nın insan olarak değerlendirilemeyeceği kanaatindedir.”

Yani neden olmasın? Benga, Dohong adlı orangutanla kendisini görmeye gelenlere bakıyor. Önüne atılan kemikler yüzünden sinirleri bozulan Benga, ziyaretçilere bağırıp çağırmaya başlayarak sivri dişlerini gösterince herkes artık emin: “Benga bir yamyamdır.”

Halbuki kimin yamyam olduğu apaçık ortada değil mi? Eylül ayında Bronx Hayvanat Bahçesi’ne 250 bin kişi ziyarete geliyor. Peki niye? Bir insan sırf boyu ve dişleri yüzünden niye kabilesinden ayırılıp Güney Afrika’dan New York’a getirilir? Prof. Newkirk’ün şüphesi onu Bronx Hayvanat Bahçesi’nin arşivine, o tarihlerde çıkan gazetelere, fotoğraflara götürüyor.

Araştırmasına öncelikle Ota Benga’yı ocağından, yurdundan ayıran Samuel P. Verner’i araştırarak başlıyor: “Samuel P. Verner, Benga’nın Kongo’dan gönüllü ayrıldığını, ikisinin zaten arkadaş olduklarını söylemiş. Hatta söylediği şeylerden biri şu: Benga İngilizce öğrenmek, insanlığa yaklaşmak istemiş.” Newkirk’ün sorusu şu: “Benga niye Verner’le arkadaş olmak istesin? Diyelim ki arkadaş oldular. İnsan şunu sormaz mı? “Siz ve ben arkadaş olduk, beraber hayvanat bahçesine gidiyoruz ve ikimizden birini kafese koyuyorlar, diğerimiz dışarıda kalıyor. Mantıklı mı?” Bir soru da ben ekleyeyim: “Böyle arkadaşlık olur mu?”

İNSAN SERGİLEME TRENDI

Prof. Newkirk’ün arşivlerden bulduğu kayıtlar ortada bir arkadaşlık olmadığını, Benga’nın gemiye teslim kâğıtlarından, hayvanat bahçesi yetkililerinin kendi aralarında yazışmalarına kadar yaşanan rezaleti gözler önüne seriyor. Kayıtlara göre, olayda bilim dünyasının önde gelen üç isminin parmağı var: Biri Madison Grant, hayvanat bahçesinin aynı zamanda kurucularından; diğeri Henry Fairfield Osborn, paleontolojist; bir diğeri de zoolog William Temple Hornaday, o da hayvanat bahçesinin müdürü.

Hornaday’in Benga ısrarı ise şundan: “Dünyanın her yerinde yapılıyor, biz niye yapmayalım?” Evet dünyanın böyle atlattığı bir dönem var: Kafeste insan sergileme trendi. Barcelona, Hamburg, Milan, Paris, Londra, Berlin. Misal; “Bakalım kim daha çok saçmalayacak?” yarışı içinde, American Natural History Museum, Grönland’dan 6 eskimoyu getiriyor. Ama 4’ü hastalanıp ölünce bu fikir diğer müzeler tarafından taklit edilmiyor. Newkirk’e göre bundan herkes sorumlu

Ayağa kalkmayan siyasiler, tarihçiler, sosyologlar, psikologlar, medya, bilim insanları ve hatta utanmadan gelip de hayvanat bahçesinde ziyaret eden çeyrek milyon New York’lu. Halbuki Verner’e bir baksalar bir ruh hastasıyla işbirliğine gittiklerini görecekler. Verner sanatoryumlara yatırılan, sanrılardan mustarip bir bilim insanı. Ota Benga’dan önceki ilk denemesinde Verner, Kongo’dan 2 çocuklu bir kadını getiriyor.

Soranlara “Çocuklara babalık yapıyorum” diyor. “Afrikalılar ve yamyamlık” gibi isimler verdiği tezlerini Amerikan dergilerinde yayımlatıyor. Kendisine verilen 8 bin 500 dolarlık bir bütçeyle “egzotik ırkları” araştırması için görevlendiriliyor, Kongo’dan ilk mektubuna şu satırla başlıyor: “İlk pigme kurtarıldı!” Hizmetleri karşılığında Verner’e altın madalya takılıyor.

SADECE BİR RAHİP KARŞI ÇIKIYOR

Şehirde herkesin sağır, dilsiz, kalpsiz olduğu bir zamanda sadece Rahip James H. Gordon sesini çıkarıyor: “Irkımızdan olan bir kişinin maymunlarla sergilenmesinden hoşnut değiliz.” Rahibin sesi duyuluyor. Ota Benga serbest kalıyor. Hikâyenin sonu ne mi? Benga’ya önce kıyafetler giydiriliyor, bir işe sokuluyor. Yok yapamıyor. Niye yapsın ayrıca? Adamı vatanından koparıp getirmişler. Girdiği depresyonu hiçbir zaman atlatamıyor ve nereden bulduğu bilinmeyen bir silahla tam kalbine ateş edip intihar ediyor.

Bugün Bronx Hayvanat Bahçesi arşivine bakanlar, Ota Benga’nın orada geçirdiği 20 güne dair tek bir kayıt göremiyor. Newkirk, “Kayıtları sildiysen bir daha bu utançla yüzleşemezsin ki!” diyor. Prof. Newkirk’e Yeşilçam’da benzer bir Ota Benga hikâyesinin çekildiğini söylemeye çekiniyorum. Müjde Ar’ın Vahşi Sevgili filminde bir kafesin içinde ormandan şehre getirilip sokaklarda gezdirilerek para karşılığı gösterildiğini, herkesin ona “Ayı kız, ayı kız” diye bağırdığını nasıl anlatayım, uyduruyorum sanır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —