Trump´ın ABD askerlerinin Suriye´den çekileceğini açıklamasının hemen ardından bu köşede, açıklamayla ilgili tereddütlerimi dile getirmiş, bu çekilme kararının ABD askerlerinin bölgeyi terk etmesi anlamına gelmeyeceğini, araziden Irak ve Suriye´deki ABD üslerine döneceğini belirtmiştim. Son gelen haberlerde ABD askerlerinin Irak´a çekilmekte olduğu belirtiliyor. Yani, maşa olarak kullandığı terör örgütlerini yalnız bırakmak niyetinde değil. Hatta Suriye´nin kuzeyinde bulunan askerlerin Irak´taki üslere geçişinin kendi kullandıkları silahlarla olduğu, terör örgütüne dağıtılmış silahların toplanmadığı da haberlerde yer alıyor. Belli ki oyun içinde oyun sergileniyor.
ABD ister Irak´a, ister araziden Suriye´deki üslere çekilsin belli ki teröristlere dağıttığı silahları toplama niyetinde değil. Kaldı ki böyle bir niyeti olsa bile dağıtılan silahların ne kadarı toplanabilir? Depolardaki silahların bundan sonra da teröristlere ulaştırılmayacağını söylemek mümkün mü? Bu arada Münbiç ile ilgili bir takım haberler geliyor. Bu haberlerde bir yandan ABD Suriye´den çekilinceye kadar Münbiç yol haritasının tamamlanması için mutabakat sağladıklarını açıklanırken aynı anda YPG ile Suriye rejimi arasında bir takım temasların başladığı belirtiliyor. Bu temasların ABD´nin bilgisi dışında geliştiğini söylemek mümkün olmayacağına göre sanki Türkiye ABD´nin çekilmesi ile birlikte Suriye rejimi ile karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını düşünmek yanlış olmaz. Bu noktada Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu´nun, ?Çekilme süresince PYD/YPG´nin bölücü gündemine hizmet etmemesi gerektiği net bir şekilde ilettik. Rejim gelse de operasyon yapılır? açıklaması da gösteriyor ki, ABD aylar önce Münbiç konusunda varılan mutabakatın gereğini yerine getirmemiş. Yani, Münbiç´in teröristlerden boşaltılması yönünde bir şey yapmamış. Bunun da ötesinde belli ki rejime de cesaret verilmiş. Özellikle terör örgütüne ABD desteği eskiden olduğu gibi sürerken, aynı zamanda İsrail´den yapılan açıklamada, ?YPG müttefikimiz ve umarım Türklere karşı verdikleri savaşı kazanırlar? deniliyor olması da bölgemizdeki ABD-İsrail birlikteliğini gözler önüne sermektedir. Bir başka ifadeyle bölgemizdeki karışıklığın ve iç çatışmaların hedefinin İsrail´in güvenliği olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu arada ABD-İsrail dayanışmasında bir değişiklik söz konusu olmadığına göre ABD´nin Suriye´den çekileceğini açıklaması, bu çekilmenin de bölgeyi terk etmek olmayıp Irak´taki üslere dönmek şeklinde olacağı düşünüldüğünde bölgemizin her an yeni çatışmalara sahne olabileceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Hatta Esad´ın bunca yıldır iktidarını korumasında ABD desteği dikkate alındığında, buna bir de İsrail´in YPG´den müttefikimiz olarak bahsetmesi eklendiğinde İsrail bölgede varlığını koruduğu sürece Ortadoğu´ya barışın gelmesini beklemek hayalcilikten öte geçmeyecektir.
Diyebiliriz ki, uzun yıllardan beri Ortadoğu´nun bir ateş çemberi halinde bulunuşunun gerekçeleri ortadan kalkmış görünmüyor. Yıllardan beri İsrail terör örgütleri ile ilgisini açık etmemeye dikkat ederken gelinen noktada bir terör örgütünden bir İsrailli bakanın müttefikimiz olarak bahsetmesi gösteriyor ki, bu ittifaklar devam edecektir. Buna bir de terör örgütü ile Suriye rejiminin ilişki kurmakta olduğu dikkate alındığında bölgemizde Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından kartların yeniden karılmakta olduğunu gösteriyor. Söylenenlere bakarak harekete geçmek ülkemiz açısından ciddi sorunlara yol açabilecektir.
Bu bakımdan bölgemizde huzur ve barışın sağlanması İslam Birliği´nden geçiyor. Bazı ülkelerin yöneticilerinin ABD ve İsrail ile dirsek teması halinde oluşları, hatta özellikle ABD´nin bölgemizi karıştırma ve işgali sırasında harcadığı parayı misli ile karşılamayı sürdürmeleri devam ettiği sürece acılar devam edecektir. Bazı ülke yöneticileri koltuklarını korumak adına Müslümanların akan kanına destek verdiklerinin farkına vardıklarında zulüm son bulacaktır.
