ABD Dışişleri Bakanlığı´nın her yıl tüm ülkeler için hazırladığı ?insan hakları uygulamaları? raporları yayımlandı. Raporda, Türkiye´ye yönelik ifade ve basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, gözaltı koşulları, cinsiyet ayrımcılığı, çocuk ve LGBT hakları ile çalışma koşulları hakkında eleştiriler yer aldı.
Rapor, 24 Haziran´da yapılan son seçimlerde muhalif adayların eşit oranda yarışamadığı, medyada adaylara eşit yer verilmediği ve cumhurbaşkanlığı adaylarından birinin tutuklu bulunduğu bilgisiyle başlıyor.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra binlerce polis ve askerin, 130 binden fazla da memurun görevden azledildiği bilgisine yer verilen raporda, Gülen yapılanmasıyla ilişkili olduğu şüphesiyle 80 binden fazla vatandaşın gözaltına alındığı ya da tutuklandığı, 1500´den fazla sivil toplum örgütünün de kapatıldığı belirtiliyor.
Gözaltında şüpheli ölümlerin, keyfi öldürülme olaylarının yaşandığı, cezaevlerinde ?? şüpheli ölümün meydana geldiği, aralarında avukat, gazeteci, milletvekili, yabancı ülke vatandaşlarının da bulunduğu binlerce kişinin de kanuna değil kişisel karara bağlı olarak tutuklu bulunduğu bilgisine raporda yer veriliyor.
Hükümet politikalarını eleştiren yetkililerin, akademisyenlerin siyasi tutuklu olduğu, aynı sebeple bazı internet sitelerinin kapatıldığı, toplanma ve gösteri hakkının zaman zaman verilmediği, ancak insan hakları ihlalleri iddialarının araştırılması ve şüphelilerin yargılanması için hükümetin yeterli adım atmadığı yönündeki görüşler de raporda yer alıyor.
?Terör örgütü PKK ile yaşanan çatışmalar, geçen yıllara göre azalmış olsa da, yıl boyunca devam etti ve sivillerin, güvenlik güçlerinin ve PKK teröristlerinin ölümüne yol açtı? ifadesine yer verilen raporda, güvenlik güçlerinin de PKK2nın da yol açtığı sivil ölümleri olduğu belirtiliyor.
Türkiye İnsan Hakları Örgütü, yılın ilk 11 ayında 33 sivilin, 185 güvenlik gücünün ve 311 PKK´lının çatışmalar sebebiyle hayatını kaybettiği bilgisini verse de, İçişleri Bakanlığı´nın 1451 PKK´lının öldürüldüğü bilgisini kamuoyuyla paylaştığına da raporda yer veriliyor.
Gözaltındaki kötü uygulamalarla ilgili Türkiye İnsan Hakları Derneği´nin 2018 boyunca 538 şikayet aldığının belirtildiği raporda, eylemler sırasında protestocuların 2260 kere güvenlik güçlerinin kendilerini istismar ettği gerekçesiyle şikayette bulunduğu bilgisi yer alıyor.
Rapora göre Türkiye´de bazı avukatlar PKK ve Gülen yapılanmasıyla ilgili davaları almaktan kaçınıyor. Çünkü bu gruplarla bağlantılı kişilerin davalarını alan avukatların bir kısmı da tutuklandı.
Yıl sonunda, 10 mevcut vee ski HDP milletvekili ile 46 HDP eş belediye başkanı cezaevindeydi. Medyada yer alan haberlerden derlenen bilgiye göre, 99 belediye başkanı görevden alındı. 94´ü HDP´li ve DBP´li belediye başkanıyken, 4´ü AKP2li ve 1´I de MHP´liydi.Rapora göre 2018 sonunda, toplam 102 olan HDP´li belediyeden 4´ü dışında tümüne kayyum atanmıştı.
Basın ve ifade özgürlüğü bölümüne yer verilen raporda, özellikle Doğan Medya Grubu´nun Demirören Grubu´na satışının ardından, hükümetin en fazla izlenen haber kanalları ve en fazla okunan gazetelerin yüzde 90´ı üzerinde gücünü kullanabildiği yazılıyor.
Kürtçe gazete ve televizyon kanallarının neredeyse tamamının kapatıldığı medya ortamında, Amed Radyo-Televizyonu´nun Temmuz´da OHAL kaldırıldıktan sonra yeniden açılmasına izin verildi.
Raporda, İçişleri Bakanlığı´nın 2018 boyunca 631,233 dijital materyali, 110 bin sosyal medya paylaşımını incelemeye aldığı ve 7 bin kişiyi de sosyal medya paylaşımlarından dolayı gözaltına aldığı yazıyor.
Yolsuzluğun yasalara göre cezalandırılması gerektiği belritilen raporda, bazı yetkililerin yolsuzluk yaptığına dair güçlü iddialara rağmen hükümetin bunları araştırmak için kanunları devreye sokmadığı da yazılıyor.
Hatta yetkililerin yolsuzluk yaptığıyla ilgili iddiaları araştıran hakim, savcı ve polislerin yargılandığı, Gülen yapılanması bağlantısı olduğu iddia edildiği, bunları haberleştiren gazetecilerin de cezalandırıldığı bilgisi raporda yer alıyor.
Kabul edilemez, kınıyoruz
Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklama ile raporun kabul edilemez olduğunu vurguladı. ?İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ülkemizin vazgeçilmez önceliklerindendir.? denilen açıklama şöyle:
?Yalnızca vatandaşlarımızın değil, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insanın sahip olduğu hakların korunması ve karşılaştıkları insan hakları ihlallerinin önlenmesi için gösterdiğimiz çabalar bunun en büyük kanıtıdır.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından her yıl 190´dan fazla ülke için hazırlanarak ABD Kongresine sunulan mutat belgelerden olan ve 13 Mart 2019 tarihinde yayımlanan 2018 Türkiye İnsan Hakları Raporu, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, ülkemizle ilgili asılsız iddialar, gerçekdışı bilgiler ve önyargılı yorumlar içermektedir.
ABD´nin bu yılki raporunda da ülkemizin PKK, FETÖ/PDY, DEAŞ ve DHKP-C başta olmak üzere azılı terör örgütleriyle olan haklı mücadelesini idrak edemediğini hayal kırıklığı ile görüyoruz. Raporda, ülkemizin ve bölgemizin güvenliğinin sağlanması için uluslararası hukuk ve insan haklarına saygı çerçevesinde yürütülen terörle mücadele çabalarımız insan hakları ihlali gibi yansıtılmıştır. Bu yaklaşımı reddediyoruz.
Teröre destek verenleri ve 15 Temmuz terörist darbe girişiminin arkasında olanları ?siyasi tutuklu? olarak niteleyen görüşlere yer veren raporun ne denli tarafgir olduğu açıkça ortadadır. FETÖ elebaşına evsahipliği yapan bir ülkede hazırlanan bu rapor, malum çevrelerin görüşlerine alet olmak suretiyle, ülkemize yönelik 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin arkasında kimlerin bulunduğu algısını güçlendirmektedir. İnsan haklarını siyasileştirmekten ve böylece insan hakları ilkeleri için mücadeleye zarar vermekten başka hiçbir işlevi olmayan bu nitelendirmeyi kınıyoruz.
Dünyanın birçok bölgesinde yaptığı operasyonlarda binlerce sivilin ölümüne sebep olanların, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında sivillere herhangi bir zarar gelmemesini sağlayarak bölge halkının dahi takdirini kazanan Türk Silahlı Kuvvetleri´ni sözde sivil ölümlerle itham etmesi kesinlikle kabul edilemez.
Karanlık insan hakları tarihi tüm dünyanın malumu olan ve hatta daha geçtiğimiz yıl boyunca, çocuklar dahil, göçmenlere yaptığı zulümle gündeme oturan bir ülkenin, ironik şekilde Türkiye´yi suçlaması en hafif deyimiyle ciddiyetsizliktir.
Olağanüstü hali geride bıraktığımız geçtiğimiz yılda, Reform Eylem Grubu toplantılarında da teyit edilen, yargı ve temel haklar alanındaki reformlar çerçevesinde atılan adımlara raporda yer verilmemesi ise iyiniyetli değerlendirilemez.
Objektiflikten tamamen uzak olan bu raporun siyasi saiklere göre şekillendirildiği açıktır. 2018 raporu, bu haliyle ABD´nin on yıllardır dünyadaki insan haklarının durumu hakkında bir izleme mekanizması işlevi gördüğü iddiasında olan yıllık insan hakları raporu geleneğinin güvenilirliğine de zarar vermektedir.
Önümüzdeki dönemde de terörle mücadelemizi en başta vatandaşlarımızın insan haklarını korumak gayesiyle kararlılıkla sürdüreceğiz. Bunu yaparken temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ve demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde daha da güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımızı kesintisiz olarak sürdüreceğiz.?