12. 09. 2018 Çarşamba
12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında ABD´nin Ankara Büyükelçisi olan James Spain, darbeden birkaç saat sonra ABD´ye gönderdiği diplomatik notta askeri lideri iyi tanıdıklarını ve Türkiye´nin gerek dış politika gerekse de savunma politikalarının değişeceği yönünde endişe yaratacak bir neden olmadığını söylüyor.
BBC Türkçe, 2011 yılında Bilgi Edinme Yasası kapsamında yapılan bir başvuru üzerine gizliliği kaldırılan ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine ulaştı. İlk kez kamuoyuna açıklanan bu belgeleri bugün, yarın ve Cuma olmak üzere üç gün boyunca haber dizisi halinde yayınlayacağız.
BBC Türkçe´nin ulaştığı, arasında 12 Eylül 1980 ile 5 Kasım 1980 tarihleri arasında ABD´nin Ankara, İstanbul ve İzmir´deki diplomatik temsilciliklerinden Washington´daki Dışişleri Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki temsilciliklerine gönderilmiş 10 adet yazışma yer alıyor.
İlk kez kamuoyuyla paylaşılan bu yazışmalardan biri gizlilik sıralamasında en yüksek ikinci derece olan "Gizli" ibaresini; yedi tanesi üçüncü gizlilik derecesi olan "Özel" ibaresini taşıyor. İki yazışma da kamuya açık bilgiler taşıdığı için "Tasnif Dışı" olarak sınıflandırılıyor.
Yazışmaların ilkinin tarihi 12 Eylül 1980 günü. Darbeden kısa bir süre sonra yazıldığı anlaşılan ve dönemin Ankara Büyükelçisi Spain imzasını taşıyan bu yazışma, "Gizli" ibaresine sahip. Dışişleri Bakanlığı´nın bu belgeyi paylaşmadan önce bazı kısımlarını çıkarttığı görülüyor.
"Ordunun (yönetime) el koymasının ardından ABD-Türkiye ilişkileri" başlıklı yazışmada Spain, darbenin hemen ertesinde şu değerlendirmeleri yapıyor:
"Mevcut askeri liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye´nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok.
"Buradaki esas mesele, bu çıkarları etkin ve hızlı bir şekilde yeniden tesis edilen demokratik ortamda da korumak olacak. Ancak bunun olmayacağına inanmak için de herhangi bir neden bulunmuyor.
"Bu ilk günlerde daha da önemli olan ise bizim kamuoyu önündeki tutumumuz. ABD devleti adına konuşan sözcülere, durumu yakından takip ettiklerini söylemelerini ve yorumlarını Türkiye´nin NATO üyeliği gibi dış politika yaklaşımlarında herhangi bir değişim görmeyi beklemedikleri yönündeki ifadelerle sınırlı tutmalarını öneriyoruz."
- BBC
Büyükelçi Spain´in kaleme aldığı yazışmanın askeri liderlerle ilgili değerlendirmeleri içeren paragrafının başlangıç kısmının ise belgelerin gizliliği kaldırılmadan önce ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından metinden çıkartıldığı görülüyor.
"Türkiye´de yaşanan Latin Amerika cunta darbesi değil"
1970´lerin ortasında ABD´nin Ankara Maslahatgüzarlığı görevini yürüten Spain, 1979´un sonunda da büyükelçiliğe atandı. Spain´in görevi 1981 yılının yazında sona erdi.
Spain, 1984 yılında ´American Diplomacy in Turkey´ (Türkiye´de ABD Diplomasisi) adında Türkiye´de görev yaptığı dönemi anlattığı bir kitap yazdı.
Spain´in darbe günü gönderdiği yazıda, Türkiye´de ordunun yönetime el koymasının diğer birçok demokratik ülkenin aksine "daha köklü ve daha kabul edilir" bir durum olduğu ifade ediliyor.
Yazışmada, "Kısacası, bu bir Latin Amerika cunta darbesi değil? El koymayla ilgili yapılan açıklamada da ifade edildiği gibi terör ve kamu düzeni alanında yaşanan son gelişmeler, her ne kadar gönülsüz de olsa Türk ordusu üzerinde harekete geçme baskısı yarattı" ifadeleri kullanılıyor ve şu değerlendirmeler yapılıyor:
"Hükümetlerle değil, devletlerle ilişki kurma temeline dayanan olağan politikamıza uygun olarak, bu durumda (askeri yönetimi) tanıma gibi bir sorunun ortaya çıkmadığını düşünüyorum.
"Bunun ötesinde, mevcut durumla ilgili ABD´nin iki önemli ulusal çıkarı söz konusu. Bunlardan ilki Türkiye´nin uzun vadede demokratik bir ülke olarak korunması. Diğeri de savunma ve ekonomik işbirliği anlaşmasının uygulanmaya devam etmesi de dahil olmak üzere güvenlik alanındaki ilişkilerimizin sürmesi."
SEİA Nedir?
Spain´in yazışmasında bahsettiği Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması (SEİA), 29 Mart 1980 tarihinde imzalandı. Bu anlaşma ile NATO sorumlulukları kapsamında ABD´ye Türk Silahlı Kuvvetleri´ne (TSK) ait bazı tesislerdeki ortak savunma önlemlerine katılma izni verilirken, ABD de Türkiye´nin kalkınma çalışmalarına "mali ve teknik yardım sağlamak için elinden gelen her türlü çabayı" gösterme taahhüdünde bulunuyor.
ABD Hesap Verilebilirlik Kurumu tarafından 1982 yılında hazırlanan bir raporda, SEİA anlaşmasıyla ABD´nin Türkiye´deki askeri tesislere erişiminin ambargo dönemi öncesindeki düzeylere döndüğü ve bu sayede "askeri tesislere, istihbarat tesislerine ve uzun menzilli bir navigasyon istasyona daha serbest şekilde erişmeye" başladığı belirtildi.
"Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş´in gözaltısına tepki için bekleyelim"
ABD Büyükelçisi, gerek Milli Güvenlik Konseyi´nin (MGK) oluşumunu ve yayımladığı bildirileri gerekse de darbenin hukuki temelini inceledikten sonra daha detaylı bir yorum yapabilecek hale geleceklerini belirterek, 12 Eylül 1980 tarihli yazışmada şu ifadelere yer veriyor:
"Demokrasinin en hızlı ve mümkün olan en eksiksiz şekilde yeniden tesisinin sağlanması için çalışmalar yürüteceğiz. Ve yeni devlet yöneticilerini gereksiz yere küstürmediğimiz ve aşağılamadığımız sürece bu amacımızı gizlemeye de gerek görmüyoruz.
"(Örneğin; Demirel, Ecevit, Erbakan ve muhtemelen Türkeş´in gözaltına alınmaları konusunda tutumumuzun ne olması gerektiğine dair tavsiyede bulunmadan önce birkaç gün beklemek istiyorum.)
Dönemin Başbakanı ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi´nin Genel Başkanı Bülent Ecevit ve azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Milli Selamet Partisi´nin lideri Necmettin Erbakan, darbe gecesi gözaltına alındı. Demirel ve Ecevit eşleriyle birlikte Hamzaköy´e; Erbakan ise Uzunada´ya götürüldü.
Bu yazışmanın yapıldığı sırada ise azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Milliyetçi Hareket Partisi´nin (MHP) Genel Başkan Alparslan Türkeş ise aranıyordu. Darbe gecesi evinde bulunamadığı için gözaltına alınamayan Türkeş, 14 Eylül Pazar günü Ankara´da teslim oldu ve Uzunada´ya götürüldü.
- BBC
Spain, yapılan ilk açıklamalarda demokrasiye dönüş vurgusunun yeterince güçlü olmadığını temas kurduğu kişilere aktardığını belirterek, şunları yazıyor:
"Ben halihazırda bir inisiyatif alarak, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri olan ve aynı zamanda Milli Güvenlik Konseyi toplantılarına da katılan Büyükelçi (İlter) Türkmen´e, şu ana kadar sadece 1 numaralı (MGK) bildirisinde demokratik süreçle ilgili çok genelgeçer bir ifade bulunduğunu ilettim.
"Türkmen, görüşlerimi hem (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan) Evren hem de (MGK Genel Sekreteri Haydar) Saltık´a aktaracağını ve aynı zamanda bugün için NATO büyükelçileriyle planlanan toplantıda da demokrasinin yeniden tesisi konusunun üzerinde yoğun şekilde durulacağını söyledi."
Yine aynı yazışmadan, 12 Eylül günü akşamüstü TSİ 15:00´te ordu komutasıyla NATO üyesi ülkelerin büyükelçileri arasında bir toplantının planlandığı da anlaşılıyor.
Spain, anılarını yazdığı "American Diplomacy in Turkey" kitabında da Evren´in aynı gün içerisinde öğlen saat 13:00´te bir kez daha televizyonların karşısına çıktığını ve bu kez demokrasiye dönüş meselesine daha çok vurgu yaptığını belirtiyor. Spain, bunda kendi önerisinin etkili olup olmadığını bilmediğini ancak yine de memnun olduğunu ifade ediyor.
Eski büyükelçi kitabında ayrıca, Türkmen´in de NATO büyükelçileriyle yapılan toplantıda bu konuya ağırlık verdiğinin altını çiziyor.