ABD-ASEAN DENİZ TATBİKATI VE BÖLGEDE GÜVENLİK SORUNU

ABD ile Güneydoğu Asya Ülkeleri İşbirliği (ASEAN) arasında, 2-6 Eylül günlerinde Güney Çin Denizi’nde gerçekleştirilen deniz tatbikatı, bölgede güvenlik ve ittifak oluşumları konusunda yeni bir gelişme olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.

ABD-ASEAN DENİZ TATBİKATI VE BÖLGEDE GÜVENLİK SORUNU

Mehmet Özay'ın Dünya Bülteni'nde "konu ile ilgili" olarak yayyımlanan analizi...

ABD ile Güneydoğu Asya Ülkeleri İşbirliği (ASEAN) arasında, 2-6 Eylül günlerinde Güney Çin Denizi’nde gerçekleştirilen deniz tatbikatı, bölgede güvenlik ve ittifak oluşumları konusunda yeni bir gelişme olarak değerlendirilmeyi hak ediyor. 

Bölgenin yeni konsepti: deniz tatbikatları 

Bu tatbikatı, yakın dönemde gerçekleştirilen iki tatbikatla birlikte değerlendirmek gerekiyor. Bunlardan ilki, geçen yıl 22-28 Ekim tarihlerinde Çin’in önderliğinde ASEAN ülkelerinin iştirakıyla yapılan deniz tatbikatının ardından, bu sefer ABD’nin aynı birliğe mensup üye ülkelerin tamamıyla benzer bir tatbikat gerçekleştirmiş olmasıdır. 

İkincisi, geçen Mayıs ayı başlarında, yine ABD öncülüğünde Japonya, Filipinler ve Hindistan’ın katılımıyla uluslararası sularda seyir güvenliği konseptiyle Güney Çin Denizi’nde gerçekleştirilen tatbikattır. 
Hindistan’ın söz konusu bu tatbikatta yer alırken, ABD yönetiminin uluslararası denizlerde seyir güvenliğini, sadece Doğu ve Güney Çin Denizi ile Malaka Boğazı ekseninde değil, Hint Okyanusu da içine alacak şekilde değerlendirdiğini ortaya koyuyor. 

Dolayısıyla bu gelişme, ABD’nin güvenlik çemberini Asya-Pasifik’ten Hint-Pasifik’e kaydırması ve/ya genişletmesi anlamına geliyor. Öyle ki, ABD yönetimi, geçen Haziran ayının hemen başında, yayınladığı Hint-Pasifik Strateji Raporu’nda bu stratejik gelişmeye dikkat çekerek, Hint-Pasifik bölgesinin ülkenin savunma öncelikli alanını oluşturduğu konusunu dünya kamuoyuyla paylaşmıştı.

ABD’nin Hint-Pasifik eksenli stratejisinin, Çin’in 2017 yılında Afrika’nın doğusunda Cibuti’de askeri üs varlığını hayata geçirerek, Hint Okyanusu’na doğu sahilleriyle bağlı olan Afrika’daki ticari varlığını askeri bir nitelikle desteklemesine karşılık geldiği görülüyor. 

Bu bağlamda, ABD yönetimi, bir yandan Çin-Japonya ve Çin-Hindistan çekişmesinden kaynaklanan çatışması ortamı kendi jeo-stratejik ve hiç kuşku yok ki, ekonomik hedefleri için sürekli yapılandırıyor.

ABD-ASEAN askeri işbirliği 

ABD’nin ASEAN ile -birliğe üye on ülkenin katılımıyla-, ilk defa gerçekleştirdiği geçen haftaki tatbikat, bölgede son iki yıldır süren ticaret savaşlarına ilâve olarak, bölgesel güvenlik konusunda da çatışmacı ortamın en azından potansiyel olarak sürdüğünü ortaya koyuyor.

ABD donanmasının ağırlıklı desteği ve katılımcı ülkelerin çeşitli düzeylerden bin iki yüz altmış kişilik askeri personelin varlığı, kimi çevrelerde bu tatbikatın sembolik olduğu izlenimi uyandırsa da, tatbikatın komutasını yürüten ABD’li komutan, ilgili ülkelerin ortak hareket kabiliyetini ve bilgi paylaşımına olanak tanıyan etkinliğin önemli olduğunu vurguluyor. 

Katılım noktasında görülen bu sınırlılıkla ilgili olarak şu hususların belirleyici olduğu söylenebilir. Bunlar sırasıyla, ABD ile ASEAN arasında stratejik ortaklığın boyutları; ASEAN içerisinde siyasi liderliğin olmaması; Birlik içerisinde örneğin Kamboçya ve Laos gibi Çin’e yakın duran ülkelerin varlığı; bölgenin askeri bir yapılanmaya konu olmamasını düşünen Malezya gibi ülkelerin siyasi duruşları öne çıkan faktörlerdir. 
Tüm bu sınırlılıklarına rağmen, ABD öncülüğünde gerçekleştirilen bu tatbikatın bölgenin güvenlik ve mevcut ve potansiyel ittifaklar çerçevesinde sürekli yenilenen ve yapılandırılmaya muhtaç bir dinamizmle bağlantılı olduğu da aşikâr. 

ASEAN’da bölgesel güvenlik 

ABD öncülüğünde ve Birlik’e mensup on ülkenin çeşitli düzeylerde verdiği askeri destekle, Tayland Körfezi ve Güney Vietnam’da Güney Çin Denizi’nin uluslararası sularında gerçekleştirilen tatbikatı birkaç açıdan ele almak mümkün. 

ABD’nin Tayland ve Filipinler ile olan stratejik ortaklığının, bu iki ülke ile ortak askeri faaliyetlerini daha rahat gerçekleştirebilmesine olanak tanıyor. Öte yandan, birliğe üye diğer ülkeler içinse, bölgedeki teritoryal hakimiyet peşinde koştuğunu açık bir şekilde ortaya koyan Çin’in varlığı karşısında, dengeleyici bir unsur olarak ABD ile böylesine önemli bir tatbikatta biraraya gelebiliyorlar. 

Çin’in, Güney Çin Denizi’nin yüzde doksanına tekabül eden bölümünde siyasi egemenlik hak iddiasının, aralarında ASEAN’a üye beş ülkenin yani Vietnam, Filipinler, Bruney, Malezya ve Endonezya’nın kıta sahanlıkları konusunda anlaşmazlığa yol açması nedeniyle, tatbikat birliğin doğal sınırlarının korunması konusunda bir kararlılık olarak anlaşılabilir.

Bu noktada, ASEAN’ın yeni bir döneme ve yapılanmaya evrilmekte olduğunu gizli/açık kendini ortaya koymaktadır. Kaldı ki, bunun ipuçlarını bir ekonomik işbirliği örgütü olarak görülen ASEAN’ın tüm üye ülkelerin katılımıyla son bir yıllık süre zarfında önce geçen yıl Ekim ayında Çin ile, ardından geçen hafta ABD ile gerçekleştirdiği ve her ikisi de ilk olma özelliği taşıyan deniz tatbikatlarında bulmak mümkündür.

Küresel kapitalizmde hegemonya 

Bu tatbikatın da ortaya koyduğu üzere, ABD ve Çin arasında, örneğin tarihi, ekonomik ve günümüz küresel kapitalizm yapılaşmasında kimin hakim konumda olacağı ve gelişmeleri yönlendireceği olgusu can alıcı noktayı oluşturmaktadır. 

Küresel ekonominin ilk iki sırasını paylaşan ABD ve Çin arasında Güney Çin Denizi ve bağlantılı suyolları üzerindeki egemenlik mücadelesi sürerken, ASEAN noktasından konuya bakıldığında ise, bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. 

Bu noktada, bölgenin coğrafi ve ulus-devlet yapılanması bağlamında asli unsuru teşkil eden Filipinler ve Endonezya’nın üzerinde yükseldiği Takımadalar ülkeleri ile, Myanmar-Vietnam-Tayland-Kamboçya ve Laos’un bulunduğu Hint-Çin’i bölgesi ve Malaya Yarımadası bağlamında Malezya ve Singapur’un -ve de Bruney- varlığı birbirinden bağımsız ele alınabilmesi kadar, iç içe geçen katmanlı bir siyasi ve ekonomik bağımlılığı da ortaya koymaktadır. 

Bu temellendirmede, Myanmar, Kamboçya ve Laos’u parantez içine alarak değerlendirmek gerekir. Bunun nedeni, Kamboçya ve Laos’un ASEAN içerisinde Çin’le doğrudan ideolojik ve stratejik işbirlikleri ile ayrışması, hem de ekonomik modernleşmede diğer üye ülkelerin ulaştığı seviyeye henüz ulaşmamış olmalarıdır. 

Myanmar’ı ise tamamen kendine özgü tarihsel şartların bir neticesi olarak gerek ASEAN gerekse -kimi bağlamlarda bir yakınlaşmasından söz edilebilse bile- Çin ile ilişkileri sürdürülebilir bir yapılaşmaya konu olmamasıyla dikkat çekmektedir. Siyasi reformlar ve Batılı liberal ekonomiye geçişte sorunlarla boğuşan Myanmar sıçrama yapabilmesi için daha süreye ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Sırasıyla Singapur, Malezya, Vietnam, Filipinler ile son beş yıldır yaşadığı siyasi bunalıma karşın Tayland’ın diğer üye ülkelere kıyasla ekonomik kalkınmada elde ettikleri süreklilik; birliğin ekonomik büyüklük olarak ilk sırasında bulunan Endonezya ise, 2015 yılı sonunda kabul edilen ASEAN ekonomik işbirliği çatısı ile ekonomik süreçleri yönetebilme arzusundadırlar. 

Bu hususlar, birliğin genel itibarıyla ekonomik kalkınmaya odaklı eğilimlerine karşılık güvenlik ve istikrar noktasında dış aktör/ler/e ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır.

Çatışmasızlık halinin sürdürülebilirliği

ABD-ASEAN deniz tatbikatının, bölgedeki gelişmeler bağlamında neye tekabül ettiğine dair bazı hususları tek tek sıralamakta ve ardından biraz daha detaylı bir şekilde ele almakta fayda var. 
İlki, Çin’in özellikle Şi Cinping’in devlet başkanlığına geldiği 2013 yılından itibaren ve giderek tedrici olarak tonu artan bir bağlamda Güney Çin Denizi’ni ulusal egemenlik sahası ilan etmesine karşı bir gelişme olarak görülmelidir. İkincisi, ASEAN ile ABD arasında askeri işbirliğinin geldiği noktayı göstermesi dikkat çekicidir. 

Üçüncü husus, ABD devlet başkanı Donald Trump’ın bir önceki dönem yani, Barack Obama dönemi ile kıyaslanmayacak ölçüde Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesi’yle ekonomik yatırımlar ve askeri işbirlikler noktasında ortaya koyduğu geri çekilme politikalarına rağmen, ABD içerisinde bazı güç odaklarının bölgenin önemini başkan Trump’a kanıtlamakta olduklarıdır. 

Her ne kadar, ASEAN içerisinde siyasi liderlik konusunda bir belirsizlikten söz edilse de, ABD yönetimi, birliğe mensup üye ülkelerden bazılarıyla sahip olduğu stratejik işbirliğini de kullanmak suretiyle, bölgede askeri varlığını ispatlamak ve bunu geliştirme konusunda kayda değer bir çaba sergiliyor. 

Bu son tatbitakın da ortaya koyduğu üzere, ASEAN, ABD ve Çin gibi iki ekonomik gücün çatışma alanı olmaya devam etmektedir. Bu durum, ASEAN’da bölgede siyasi ve askeri istikrarsızlıklar bağlamında bazı endişelerin yaşanmasına yol açsa da, siyasi birlikten yoksunluğuna rağmen ASEAN bu çatışmacı ortamda denge arayışları çerçevesinde belirleyici olabilme imkânını elinde bulundurmaktadır. 

ASEAN’da, özellikle 1980’lerden itibaren Asya-Pasifik bölgesinde Japonya modelini örnek alarak gelişme gösteren ekonomik modernleşme süreçlerinde elde ettiği kazanımı bertaraf edecek her türlü girişime karşı, bazı istisnalarla birlikte, ortak bir ses çıktığı söylenebilir. 

Birlik, bölge ülkelerinin de katılımıyla Çin ve ABD ile yapılan, akamete uğrayan yakın gelecekte icraata geçirilecek olan ticari işbirliği anlaşmalarının da ortaya koyduğu üzere ekonomik kalkınmalarını sürdürülebilir kılacak tüm girişimlerde yer almaktadır. 

İşin güvenlik boyutunda da, Birlik içerisinde ortak bir askeri yapılanma olmadığı ve yakın vadede de ortaya çıkacağına dair ipuçları bulunmadığına göre, ASEAN önümüzdeki dönemde de ABD ve Çin yönelimli askeri tatbikatlara konu olmaya devam edecektir.