Tarih: 07.11.2018 13:33

ABD Ara Seçimlerinin Muhtemel Sonucu Bölünmüş Kongre

Facebook Twitter Linked-in

Adam MCCONNEL, İstanbul

Donald Trump´ın başkanlığa seçildiği iki sene öncesinden bu yana ABD siyasetinden gelen sinyaller giderek olumsuzlaşıyor. Tam kapasiteye yakın istihdama rağmen ABD´deki yeni konut satışları düşüyor. Ücret artışları konusu ise kangren olmuş vaziyette. FED, düşük enflasyona rağmen faiz oranlarını yükseltmeye devam ediyor. Trump´ın vergi indirimleri, federal gelirleri biçerken Kongre´deki Cumhuriyetçiler de sosyal yardım programlarına aktarılan fonları kesme tehdidinde bulunuyorlar. Doların yüksek seyri yüzünden ABD´nin ticaret açığı genişliyor. En büyük ABD piyasa indeksleri olan Dow Jones, S&P ve NASDAQ son iki aydır ciddi seviyede değer kaybına uğradı. Hepsinin üstüne de, çok büyük önem taşıyan ara seçimlerden önceki iki haftalık süreçte, aralarında eski Başkan Obama´nın da bulunduğu, ABD´nin halka mâl olmuş bir dizi önde gelen şahsiyetine boru bombaları kargolanırken, azınlık gruplarına yöneltilen ve açıkça Başkan Trump´ın saldırgan söylemlerinden ilham alan silahlı saldırılar tavan yaptı.

Normalde iyimserimdir. Fıtratım gereği, hangi sebeple olursan olsun, bardağın boş tarafını değil, dolu tarafını görme eğilimindeyimdir.

Fakat ABD´nin 2018 ara seçimlerinin gelip çattığı şu günlerde tünelde pek bir ışık seçemiyorum. Kasvet ve kargaşanın yeni nizam haline geldiği bu günde ufukta hiçbir ferahlık görünmüyor.

Anketlere göre Demokratlar önde

ABD ara seçimlerine dair temel soru (Amerikalılar bu seçimlere, bir başkanlık döneminin tam ortasında gerçekleştikleri için "ara seçimler" diyorlar), Demokrat Parti´nin Kongre bünyesindeki her iki yapıda da çoğunluğu kazanıp kazanamayacağı. Halihazırda kamuoyu yoklamalarının işaret ettiğine göre Demokratlar, Temsilciler Meclisi´nde muhtemelen çoğunluğa ulaşacaklar (ABD Temsilciler Meclisi´nin 435 üyesi var ve bunlar 50 eyalete, her bir eyaletin nüfusuna orantılı bir şekilde dağıtılmıştır).

Bununla birlikte aynı anketler, Demokratların Senato´da çoğunluğu kazanma ihtimallerinin neredeyse sıfır olduğunu da gösteriyor (Senato´nun 100 üyesi her bir eyalete iki senatör düşecek şekilde eşit dağıtılmıştır). Böylece 6 Kasım´dan sonra ABD´yi, kuvvetle muhtemel, bir partinin Başkanlığı ve Kongre´deki meclislerden birini, diğer büyük partinin ise Kongre´deki diğer meclisi kontrol ettiği bir siyasi manzara bekliyor.

Önemli yasaları siyasi husumet nedeniyle her iki Kongre kanadından geçirmenin neredeyse imkansız olması nedeniyle bu tür durumlar, 1990´ların başından bu yana siyasi çözümsüzlük anlamına gelmiştir. Bunun sebebi, ABD siyasetinin, Cumhuriyetçi Parti´nin Clinton hükümetlerine yönelik çok sert saldırıları yüzünden içinden çıkılmayacak derecede partizanlaşması, o zamandan beri de iki parti arasında istikrarlı veya uzun ömürlü bir işbirliğinin hiçbir zaman yeniden sağlanamamış olmasıdır. Ancak, önümüzdeki iki yıl içinde görmemizin muhtemel olduğu sonuçlara geçmeden evvel, imkan dahilinde olmakla birlikte gerçekleşme ihtimali daha düşük olan iki seçim sonrası senaryosuna şöyle çabucak bakalım.

İki düşük ihtimalli senaryo

Birinci ihtimal, Kongre´nin her iki kanadında da Cumhuriyetçi Parti kontrolünün devam etmesi. Bu ihtimalin gerçekleşmesi, Başkan Trump ve Kongre´deki şürekasının kendi tayin ettikleri istikamette en az iki yıl daha inatla yürüyerek, ABD siyasi sistemi ve dış politikasının son 200 senedir payandası olmuş yapıları tuğla tuğla sökmeye devam edecekleri anlamına geliyor. Yani, Ocak 2017´den (ve daha geniş bir kapsamla değerlendirirsek, Reagan yönetimlerinden) bu yana yaşadıklarımızı en az iki yıl daha yaşamaktan söz ediyoruz. Cumhuriyetçilerin kısa vadeli hedefleri, Başkan Obama´nın sağlık sistemini olabildiğince zayıflatmak ve ´Social Security´, ´Medicare´ ve ´Medicaid´ gibi sosyal yardım programlarını da adım adım kaldırmak olacaktır.

Artık tamamen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton´ın habis etkisi altında bulunan ABD dış politikası, uluslararası seviyede siyasi ve ekonomik huzursuzluk pahasına, ABD´nin avantajına olacak şeyleri saldırgan bir şekilde destekleyip teşvik ettiği mevcut güzergahında kalacaktır. Gözlemciler şunu anlamalı ki Bolton faktörü, Suudi Arabistanlı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın Suudi Arabistan´ın İstanbul Konsolosluğu´nda acımasız ve korkunç bir şekilde ve bu denli cesaretle katledilebilmesinin en önde gelen bir sebebidir. Ancak, Kongre´nin her iki meclisinde hâkimiyeti Demokratlar ele geçirse dahi, Trump başkan olarak kaldığı sürece, ABD´nin dış politikasında büyük değişiklikler beklenmemeli.

Bu da bizi ikinci düşük ihtimalli sonuca getiriyor. Demokratların her iki Kongre meclisinde de çoğunluğu alması, arzu ettikleri yasaları geçirerek Trump´ın başkanlık onayına sunabilmesi anlamına gelir. Fakat Trump sunulacak bu yasaların büyük çoğunluğunu muhtemelen veto edecektir ve Demokratlar da başkanlık vetosunu aşacak çoğunluğa ulaşamayacağı için yasama gündemleri boş bir çaba olarak kalacaktır. Netice olarak bu ara seçimlerden ortaya çıkacak sonuç, büyük ihtimalle neredeyse hiçbir işe yaramayan iki yıllık Kongre faaliyeti olacaktır.

En muhtemel netice: Bölünmüş bir Kongre

Peki, Kongre üstündeki kontrolün iki parti arasında bölündüğü bir senaryoda neler olabilir? Cumhuriyetçi Parti´nin Kongre liderlerinin niyeti, her iki Kongre meclisinde hâkimiyeti sağlasalar da sağlayamasalar da agresif bir şekilde partinin ideolojik hedeflerini takip etmek. Tek olumlu senaryo, her iki partinin de birlikte çalıştığı bir dönem olabilir, fakat Cumhuriyetçi Parti artık kültür savaşlarına ve ırkçı mesajlar veren ´köpek düdüklerine´ çok bağlı olduğu için iki partinin de bir tasarı ya da karar üstünde anlaşmış olmasını tahayyül etmek dahi son derece güç.

Bu da Demokrat Parti´nin iki seçeneği olduğu anlamına geliyor. Bir yandan Cumhuriyetçi Senato liderliğini (daha doğrusu, Senato´daki çoğunluğun lideri olan Kentucky Senatörü Mitch McConnell´ı) doyurmaya yetecek derecede tavizler verilmesine mesnet teşkil edebilecek hayati meseleler tespit edebilirler; bu tespitler de daha sonra seçmenlere gerçek siyasi başarılar olarak pazarlanabilir. Bu ihtimal, Amerika´nın dökülmekte olan altyapısını tamir edebilmek için çok gerekli olan fonların artık en sonunda tahsis edilmesi konusunda olumlu bir Kongre icraatının ortaya çıkabileceği yegâne senaryo olarak duruyor.

Öte yandan Demokratlar, mevcut durumun özünü tam olarak takdir ederek Cumhuriyetçilerin gündemini güçleri yettiği kadar sekteye uğratmaya da razı olabilirler. O zaman da odak noktaları Başkan Obama´nın sağlık alanındaki başarılarını muhafaza ederken hem Beyaz Sarayı hem de Senato´yu 2020´de yeniden ele geçirmek için vites yükseltmek olur. Açıkçası her iki seçenek de ideal değil, fakat hem her iki Kongre meclisinde hâkimiyet sağlanmadan hem de Başkanlık elde edilmeden Demokrat Parti, muhatapları, kendileriyle anlaşmaya çalışan pragmatik insanlar değil de ideolojisine saplanmış bir yığın bağnaz olduğu için -mantık hudutları dahilinde söylersek- bir sonuç üretme beklentisinde olamazlar.

Kolaylıkla fark edilebileceği gibi, yukarıda anlattıklarımızın hepsi, Temsilciler Meclisi Demokrat Parti´ye geçse dahi, ABD´nin siyasi manzarasının önümüzdeki iki sene boyunca hiç de iç açıcı bir durumda olmayacağı anlamına geliyor. Amerika´nın Cumhuriyetçi Partisi´nin içine düşmüş olduğu ideolojik bataklık, genelde ABD iç siyaseti açısından tahlil ediliyor, fakat hakikatte bu, küresel siyaset açısından da bir felaket. Dünya görüşüne artık tamamen hâkim olan aşırıcı görüşler, Cumhuriyetçi Parti´yi gerçek dünyayla yapıcı bir zeminde etkileşime giremez hale getirmiş bulunuyor. Fakat, 60 milyondan fazla seçmeni harekete geçirebilecek kadar güçlü bir medya mekanizmasına sahip olduğu için, gerekli görüldüğünde ABD yasama süreçlerini felce uğratma ve fırsat doğduğunda radikal politikaları yürürlüğe koyma yeteneğini koruyor. Bu da büyük ihtimalle şöyle bir nefes almak için 2020´yi beklemek zorunda kalacağımız anlamına geliyor.

Mütercim: Ömer Çolakoğlu




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —