661´de Hz. Ali´nin hariciler tarafından öldürülmesinin ardından Muaviye önderliğindeki Emeviler devlet yönetimini ele alır. Yaklaşık doksan yıl süren Emevi hâkimiyeti, bir takım uygulamalarıyla ve yanlı yönetim anlayışı ile İslam devlet anlayışının değişime uğradığı, özünden uzaklaştığı bir dönem olarak tarihe geçer.
Emevi Devleti, Muaviye´nin ölmeden oğlu Yezid´i kendisinden sonra tahtın varisi olarak tayin etmesinden dolayı, daha sonra saltanatla yönetilir hale gelir.
Zaman içinde yönetimdeki zaafları, Arap milliyetçiliği yapmaları, Emevi halifelerinin bizzat ordunun başında savaşa katılmamaları, Şii ve Harici propagandaları sebebiyle Emevi Devleti iyice zayıflar. Abbasoğullarının da yaklaşık otuz yıl süren güçlü muhalefeti ve gizli-açık yürüttükleri propagandaları sonucu H.750 yılında Emevi Devleti son bulur.
Emevi yönetimi zaman zaman dini ya da siyasi bazı isyanlarla da karşılaşmıştır. Bunlardan en önemlileri Muaviye´nin ölümünden sonra oğlu Yezid´in halifeliğine biat etmek istemeyen Hüseyin b. Ali (686 öl.)ve Abdullah b. Ez-Zübeyr´in (692 öl.) isyanlarıdır. Bu başkaldırı hareketleri, her iki liderin de öldürülmesiyle son bulur.
Emevi devletinin yıkılıp yerine Ebu´l Abbas önderliğinde Abbasi devletinin kurulması sadece yönetimin el değiştirmesi değildir. Bundan ziyade devletin el değiştirmesi, planlı bir biçimde ve bilinçli bireylerce organize edilmiş bir ihtilal niteliği taşımaktadır. Hz. Muhammed´in amcası Abdilmuttalib´in torunlarından Muhammed b. Ali´nin liderliğinde başlayan ve yürütülen ihtilal girişimi sonuç itibariyle başarıyla neticelenir. Bu girişimde Muhammed b. Ali´nin liderliği kadar, pratikte Ebu Müslim´in katkısı da azımsanmayacak derecededir.
Öte yandan, Abbasoğullarının bu kadar güçlenip Emevi hanedanına son verebilmesi, Emeviler´in kayırmacı politikaları sonucunda dışladıkları tüm unsurların, Abbasilere destek vermesiyle de mümkün olur. Emevi devletinde Arap olmayan Müslümanlar arap kabilelerce mevali olarak adlandırılırdı. Arapların onları küçümsemesi, mevalilerin gayr-ı müslimler kadar çok vergi vermeye zorlanması, askeri ve idari kadrolarda göreve getirilmemeleri, savaş gelirlerinde Araplarla-arap olmayanların eşit haklara sahip olmaması, halkın emevi idarecilerinin elinde zulüm görmesi gibi bazı nedenlerden dolayı rahatsız olan toplulukların desteği de Abbsoğullarının güçlenmesine katkı sağlar. Dolayısıyla uygulanan bu sosyal ve ekonomik eşitsizlik propagandaya uygun bir zeminin oluşmasını temin eder ve ihtilalcilerin işini kolaylaştırır.
Her ne kadar Ömer b. Abdülaziz döneminde yapılan bu haksızlıklar ve sıkıntılar azalmışsa da 717?720 yılları arasında, Ömer b. Abdülaziz´in yapmış olduğu üç yıllık halifelik Emevi Devletini düzeltmeye kâfi gelmez. Ömer b. Abdülaziz döneminden sonra devlet yönetimde eskiden yapılan hatalar tekrarlanmaya devam edilir ve Emevi Devleti´nin sonu kaçınılmaz olur.
İhtilalin baş mimarı olarak kabul edilen Muhammed b. Ali´nin, dindar, hoş görülü, sabırlı, mantığı kuvvetli, sağlam görüş sahibi, tedbirli ve beliğ sözlü biri olmasının yanı sıra böyle bir önderliğe uygun görülmesinin nedenlerini kaynaklar farklı farklı ifade ederler. Tarihçilerin üzerinde en çok ittifak ettikleri görüş ise: hilafetin Hz. Hüseyin´in yeğeni Ebu Haşim vasıtasıyla Muhammed b. Ali´ye verildiği yönündeki bilgidir. Bundan dolayı propaganda boyunca zihinlere ?Peygamber ailesinden razı olunan kişiyi´ iktidara taşıma fikrinin aşılanmaya çalışıldığı görülür.
Muhammed b. Ali almış olduğu kararları ve belirlediği stratejileri üç bölge üzerinden hayata geçirmeye başlar. Bunlardan ilki Humeyme´dir ki burası küçük bir kasaba olmasına rağmen Muhammed b. Ali´nin yaşadığı yer olması dolayısıyla ihtilalin idare ve organizasyon merkezi durumundadır. İkincisi Kufe Hz. Ömer zamanında askeri karargâh olarak kurulan şehir bu dönemde de Mekke ve Horasan ile Humeyme arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Ayrıca zamanla Abbasi ihtilalcileri için önemli bir saklanma yeri de olmuştur. Üçüncü ve en önemlisi ise Horasan´dır. Buraya ihtilalcilerin verdikleri önemin daha iyi anlaşılabilmesi için bizzat Muhammed b. Ali´nin daveti kendi adına yürütecek olanlara hitaben yapmış olduğu konuşmasından bir bölümünü verecek olursak;
Muhammed b. Ali konuşmasında:
??Kufe ve çevresi, Ali ve evladı taraftarıdır. Basra ve çevresi Osman ahlakındandır. Bir şeye engel olmama inancındadırlar. Allah´ın maktul kulu ol, katil kulu olma derler. Cezire Haricidir. Oradakiler Hıristiyan müslümandırlar. Suriyeliler Emevilere itaatten başka bir şey bilmezler. Mekke ve Medine´ye Ebu Bekir ve Ömer hâkim olmuştur. Fakat bir de Horasan´a bakın. Orada kalabalık bir toplum ve sağlam bir kuvvet var. Orada sağlam yürekler, basit arzuların parçalamadığı, atıyyelerin bölemediği temiz kalpler var. Onlar güçlü vücutlara, omuzlara ve pazılara sahip gür sesli bir ordudur. Ben doğuyu, dünyanın ve halkın ışığının doğduğu yeri uğurlu sayıyorum.´´ der.
Ayrıca merkeze uzaklığı ve merkez tarafından takibinin zor olması, kozmopolit bir yer olması da Horasanı cazip hale getiren unsurlardan bir diğeridir.
Abbasi ihtilali İslam tarihinde, ne istediğini bilen kişilerce ve idealist bir kadroyla, sağlam bir strateji ve yoğun bir çalışma eşliğinde atılmış güçlü bir adımdır. Bu girişim dayandığı temel felsefeyi ? Allah´ın kitabına ve peygamberin sünnetine bağlılık´ olarak ifade eder. Sonuna kadar da bu alt yapısını korumuştur. İslam tarihinde üstlendiği görev itibariyle de bir kırılma noktasını ve ilki temsil eder.
Konuyla ilgili bir çalışması bulunan Doç. Dr. Nahide Bozkurt´un ??Oluşum Sürecinde Abbasi İhtilali´´ adlı çalışması da ihtilali ayrıntıları ile ele almaktadır.
Kaynak: dunyabulteni.net