ÜMİT AKTAŞ'IN KALEMİNDEN: GELECEĞE SESLENENLER...

Geleceğe Seslenenler adlı eser yazar Ümit Aktaş imzalı olup, Çıra Yayınları “Düşünce” kategorisi içerisinde yayınlanmış bulunmaktadır.

 ÜMİT AKTAŞ

Sait Alioğlu Yazdı;

Geleceğe Seslenenler adlı eser yazar Ümit Aktaş imzalı olup, Çıra Yayınları “Düşünce” kategorisi içerisinde yayınlanmış bulunmaktadır.(*) Eser epey hacimli olup 640 küsur sayfadan oluşmaktadır. Kitap aynı zamanda adı geçen yayınevinin 610. Kitabı olarak raflarda yerini almış bulunmaktadır.

Bu eserin, Türkiye’de Kemalist devrimler bağlamında yasaklı hükme tabi kılınan ve ancak yetmişlerin sonu ile 12 Eylül’ün akabinde “yer altından” çıkıp insanların ilgi alanına girmeye başlayan İslamcı düşünce skalası içerisinde İslamcı şahsiyetin düşünsel ve zihni planda oluşması ve olgunlaşmasına yönelik tercüme ve telif eserlerle vücuda gelmesine bağlı olarak; hem Müslüman ve hem de birçok batı orijinli ideoloji mensubu insanın “düşünce adına” ortaya koyduğu müktesebatı, bir eleştiri süzgecinden geçirerek alma çabasını içerdiğini söyleyebiliriz.

Biz, şimdi “Geleceğe Seslenenler’e bir göz atalım…

Yazar geleceğe sesleniş babında ilk etapta şu ifadeleri kullanmakta: “Olumlu anlamdaki bir geleceğe sesleniş, bir iktidar dilinin seslenişi ya da ütopik bir beklentiye dayanmaz. Bu, bir seferilik halinin dilidir ve belli bir geleneğe dayansa da, gelenek bekçiliği de değildir. Tolstoy’da olduğu
gibi İncil’e, Benjamin’deki gibi Tevrat’a veya Kapital’e, Gandi’deki gibi Bhagavad Gita’ya, Şeriati, Kutub…daki gibi Kuran’a veya Garaudy’deki gibi Incil, Kapital ve Kuran’a dayanabilir. Bu tür kök-metinlerin üzerlerine yüklenen anlamlar, farklı istismarlara maruz kalan ideolojiler (İslamcılık, sosyalizm, liberalizm….) olarak da tezahür edebilir. Bir seferilik halinin ifadesi olan bu ideolojik yorumlar, belli bir geleneği eleştirerek buradan
kendilerini kökensel başlangıca teyelleyen gelecek çağrıları olarak da temayüz edebilir.” 
(S. 9 )

Yazarın, bu çalışmasından önce, konuya temel teşkil etmesi açısından prototip bir çalışma olan “Çağımızın tanıkları”(**) adlı, hacmi küçük, ama içerik açısından önemi bulunan bir eseri yayınlanmıştı. O eserde, çağdaş İslam dünyasından, ülkemizden ve Batı’dan yaklaşık on, on iki şahsiyetle ilgili kısa, ama önemli bilgiler içeren makaleler bulunmaktaydı. O eserde olup “Geleceğe Seslenenler”de makale bazında yer almayan şahsiyetlerde var.

Adı geçen eser, yazar tarafından geleceğe seslendiği düşünülen, çoğu da doğu/İslam dünyasından olmak üzere Batı dünyasında öne çıkmış bir iki tarihi şahsiyetin düşünceleri ve eylemlilikleri çerçevesinden birçok “ana” başlık altında, yine onlarca “ara” başlık sadedinde bir seyir çizgisi takip etmekte…

Bu şahsiyetlerden bazıları;

  • Batılılar ve özellikle de Marksistler açısından tarihte yaşamış ilk sosyalist ve ilk sosyolog olarak tanımlanagelen ve “coğrafya kaderdir.” cümlesi bir motto olarak dünden bugüne kıtalar dolaşan; hadariliğin(medeni oluşun) bedevatan(bedevilik, çöl insanlığı) üstün olduğunu söyleyen, ama beri yanda, onların hadairlerden güçlü ve savaşçı olduklarının da altını çizen, aslında birazda Araplar açısından bir hayli önemli olan asabiye kavramını kendi düşünce skalasının en önüne koyan, bazıları tarafından da “Türklerin tarihteki rolünü anlamadığı için” Osmanlıyı(aynı zamanda Türk’ü) anla(ya)madığı ve hakkıyla değerlendiremediği eleştirilerine maruz kalan İbn Haldun;
  • -Karl Marks gibi batı dünyasından “materyalist” temelli Marksist düşünce ekolünün oluşturucusu hükmünde bulunan; kendinden önceki dönemlerde batıda var olan sol düşünceye, bir nevi “Alman ideolojisi” de denilebilecek olan Marksizm’in oluşumuna katkı sunan; insanları sınıf temelinde iki ana gruba ayıran ve düşünceleri açısından çokça dillendirilmesinin yanında çokça eleştirilen ve yerine göre de yanlış anlaşıla geldiğinden dem vurulan ve ona ait olan ”din, kitlelerin afyonudur” cümlesinin sahibi de olan Karl Marks;
  • Doğu’ya ait olup en azından Hindistan’da Müslümanlarla birlikte ve bir arada yaşamanın yollarını “silahsız, kansız ve sivil” bir tarzda yaşama modeli üzerinden duran bir Hindu olan Mahatma Gandi;
  • Mahatma Gandi ile birlikte, silahsız yaşamayı adeta hayatın olumsuzluğu gibi algılayan Peştun aşiretine mensup insanların kısa bir süre içerisinde yüz bin civarında “silahsız” insandan koca bir ordu oluşturan ve İngilizlere karşı silahsız bir şekilde kendi toprağını ve değerini korumayı ve savunmayı düşünen Afgan asıllı Abdülgaffur Han;
  • Son Osmanlı sultanlarından 2. Abdülhamid Han’ın yeğeni olması hasebiyle saraylı bir hayatta doğup büyüyen, ama İslamcılığı Abdülhamid gibi salt “devleti korumaya yönelik” siyasi bir form olarak değil de, “buhranlarımızın çözümünde esaslı bir düşünce formu olarak gören ve bu uğurda mücadele eden “yeniden” İslamlaşmaya önem veren, daha sonra, sürgünde bulunduğu sırada Roma’da bir Ermeni komitacı tarafından katledilip şehitlik mertebesine eren Said Halim Paşa;
  • Her şeyden ziyade ahlakı önplana alan, onu adeta işin merkezine yerleştiren, batıda eğitim görmesine rağmen, orada elde ettiği bilgiye rağmen, doğuyu da es geçmeyen; birazda ahlak eksikliğinden kaynaklandığı için kapitalizme karşı Müslüman Anadolu insanı için öngördüğü türüne özgü bir sosyalizmi öneren Anadolucu fikirleri ile bilinen düşünce adamı Nurettin Topçu;
  • “İdeolojiler insanlara giydirilmiş birer deli gömleğidir” diyebilen ve dergileri “hür tefekkürün kaleleri” olarak vasfeden, bu uğurda düşünce üreten, belli bir yaştan sonra gözleri görmemesine rağmen okuma ve düşünce üretme eyleminden vazgeçmeyen, bilgi birikimi bir hayli yoğun olan ve hem sol cenahın  ve hem de İslamcı cenahın ilgi alanında bulunan,ama bunlara rağmen “ne Musa’ya, ne İsa’ya” kabilinden her iki tarafa da bir türlü yaranamayan Cemil Meriç gibi şahsiyetlerle birlikte;
  • Türkiyeli olup seküler zeminlerde bulunmalarına rağmen, yüzleri birlikte yaşadıkları Müslüman topluma dönük bulunan; Kemal Tahir ile şaşılacak bir şekilde, ama işin doğrusuna işaret ederek ve maksadı vurgulama açısından “sağcıların(Müslüman toplum) solcu; solcuların ise sağcı olduğunu söyleyecek derecede cesur çıkışları olan İdris Küçükömer; fikirleri ve yapıp ettikleri açısından eserde yer almaktadırlar.

Bunlara ek olarak; Rusya ikliminden Tolstoy, Walter Benjamin, İslam dünyasından Seyid Kutub, Roger Garaudy, bilge insan Aliya İzzetbegoviç, Malcolm X, Ali Şeriati, Cevdet Said eserlerinden, düşüncelerinden ve yapıp ettiklerinden mütevellit olarak eserde yer almakta olup onlar bu eserde çeşitli yönleriyle ele alınmakta, işlenmekte ve onlardan miras kalan düşünceler ve eylem biçimleri; dünden bugüne ve geleceğe seslenme yoluyla bizlere ve “gelecek kuşaklara” aktarılmaya çalışılmaktadır.

Yazar, bunca insanın, düşünürün çabalarının karşılığı olarak, oluşturulan düşüncelerin –tabii ki eylem boyutu ile birlikte- ayakta kalabilmesi için şu ifadeleri kullanmakta; “…bu dile gelişler, anlayışı kıt olan ya da bakışları iktidarsal güc temerküzüne daralmış nadanlar elinde tüm özgünlüklerini ve özgüllüklerini kaybederek salt bir iktidar arayışının araçlarına ve hatta silahlanma da dönüşebilir.” (S 10)

(*) Ümit Aktaş, Geleceğe Seslenenler, 1.Baskı, Mayıs 2022, Çıra Yayınları, İstanbul

(**)Ümit Aktaş, Çağımızın Tanıkları, Mayıs 2014, Okur Kitaplığı, İstanbul

 

Kaynak: Farklı Bakış