“Bir insan özgürlüğe doğru dürüst önem verdiğinde, güneşin altında, o özgürlüğü elde etmek için yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Ne zaman birinin özgürlük istediğini söylediğini duyduğunuzda, ama sonraki nefesinde onu almak için ne yapmayacağını veya onu almak yolunda yapılmasına inanmadıklarını anlatacaksa, o kişi özgürlüğe inanmıyordur. Özgürlüğe inanan bir adam özgürlüğünü elde etmek veya onu muhafaza etmek için güneşin altında her şeyi yapacaktır. Şiddet kullanmamak iyidir, işe yaradığı sürece. Huzuru özgürlükten ayıramazsınız. Çünkü hiç kimse özgürlüğüne sahip olmadan huzur içinde olamaz.”
Gecenin karanlığında beliren masum yüzlü aydınlık, ihanetleri ardı sıra yüklenen güneşinle dön yüzünü korunaksız dünyaya… Zulüm dinsin, hürriyet peşin sıra gelsin diye dön yalnız kaldığımız diyarlara… Lanetlenen sınıfların yüzü yere düşmesin diye beyaz yalancıların maskesini düşürensin sen… Yitmiş inançların, tükenen ümitlerin sönmeyecek ışığı sensin… Sen hürriyeti omuzlarına yüklenip, esaretin bedelini acılarıyla ödeyen ve ödetensin. Sen renkleri aynı olmayan insanların dünyasında tenin siyah olsa da yüreği en beyaz olansın. Sen ümitlerin ışığı, Malcolm X’sin…
19 Mayıs 1925'te Omaha'da dünyaya gelmişti Malcolm… Baptist Hristiyan vaizi, Amerikalı siyahların hiçbir zaman gerçek bağımsızlığa ve itibara kavuşamayacağına inanan bir babanın oğlu olarak… Malcolm ve ailesi önce Milwauke'ye sonra da burada fazla durmadan Lansing'e taşınmışlardı. 1929 yılında 4 yaşındayken, evleri tenleri aynı renkten olmayan iki adam tarafından yakılmıştı. Bir gece babası bir suikasta uğramış, adamlar onu ölünceye kadar dövmüş kafasını parçalamış, sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atmışlardı. Polisler gece yarısı evden gelip annesini almışlar ve babasının vücudunun yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette kendisine göstermişlerdi. Eğer renkleri beyaz olsaydı Malcolm’un ailesinin başına bunlar gelmeyecekti. Artık Malcolm, annesi ve sekiz kardeşi ortada kalmıştı. Aile Refah Kurumu, aklını babasının ölümüyle yitirmiş annesinin çocuklarına bakamayacağını anlayarak aileyi dağıtma kararı almıştı. Bütün kardeşlerini bir yere vermişler, Malcolm'u da durumu iyi olan bir aile almıştı. Annesini ise akıl hastanesine yatırmışlardı. Siyah adamın çok erken yaşta hayatı da karartılmıştı.
Siyah günler hayatından henüz çekilmemişti. En sevdiği İngilizce öğretmeninin ideallerine kilit vurmaya çalışması ile bir çıkmazın başlangıcına girmiş oldu. Okul hayatındaki ayrımcılık ve aşağılama onun için dayanılmaz noktalara ulaşınca on üç yaşında okuldan da kovulmuştu. Artık mahkeme bir ıslah evinde kalmasına karar vermişti. Boston'a ablasının yanına taşınan Malcolm serserilerle takılmaya, esrar, eroin alkol ve kumara başlamıştı.
1942 yılında 17 yaşındayken demir yollarındaki işinden şikayetler üzerine atılmış. Harlem'de hayran kaldığı bir barda işe başlayarak burada seyyar eroin satıcısı olmuştu. Sonra ani bir kararla esrar satma işini de bırakmıştı.
Onun hayatındaki çizgiler düz değildi. Hayatında inişler yoktu henüz. Zorluklar peşini bırakmıyordu, yüzü de gönlü de siyaha çalıyordu hala…
Amerika'da yaşayan siyahîler için üniversite mezunu olmak iyi bir iş imkânı sağlamıyordu. Ayak işleri siyahîlere layık görüldüğünden onlar da erdemli iş olarak çete kurmayı tercih ediyorlardı. Malcolm da öyle yapmış çetesin kurarak hırsızlığa başlamıştı. Yakalanıp on yıl hapse mahkûm edildiğinde henüz yirmi bir yaşında bile değildi. Yıl 1946 yılının Şubat ayında, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildiğinde… Uyuşturucu kullanamadığı için İncil’e ve Tanrı’ya küfürler yağdırdığından iblis olarak anılmaya başlamıştı.
Hapishanede çok güzel konuşan ve devamlı kitap okuyan Bimbi ile tanışmasından sonra Malcolm artık dine, kitaba v.s. küfretmez olmuştu.
1948 yılında Malcolm, Concord Hapishanesine nakledildiği günlerde küçük ağabeyi Philibert'ten aldığı mektupta: "Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini" ve "İslam Cemaati" diye bir şeye katıldığını öğrenmişti. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah'a dua etmesini istiyordu kardeşi… Sonra kardeşi Reginald'dan da bir mektup almıştı. Bir sürü havadisle birlikte "Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sana" diyordu kardeşi… Malcolm kardeşlerinin dediklerini hayatında uygulamaya koymaya başlamıştı. Siyah günlerin üzerine güneşin doğmasına az kalmıştı. Ve beyazların yüzünün kararacağı günler artık çok yakındı. Kardeşi Reginald’in bir gün hapishaneye ziyarete gelmesiyle ve Elijah Mıhammed’i anlatmaya başlamasıyla değişmeye başlamıştı hayatı Malcolm’un… “şeytan bir insandı ve beyazlar şeytandı.” Reginald, Malcolm’a "Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiğini. Şeytan beyazların bunu gizlediğini, Beyaz şeytanın aslıyla ilgili bütün bilgileri çekip elinden aldığını, katlederek, tecavüz ederek, atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumunda" olduğunu anlatmıştı ona…
Artık Malcolm eğitimini yarıda bıraktığı için zayıf olan diline rağmen bütün doğu ve batı felsefesini okumaya başlamıştı. Beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika ve Asya ülkelerine saldırışını, Haç'a hiçbir zaman İsa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlıksız olarak el atmadıklarını; alçak gönüllüce, insanca sarılmadıklarını öğrenecekti.
Elijah Muhammed, Malcolm'un gözünde ve gönlünde mucizevî bir kurtarıcıydı. siyahi bir kahramandı o… emsalsiz bir lider olarak şekillenmeye başlamıştı Malcolm’un gözünde…
Malcolm, 115 milyon Afrikalı'yı öldürdüğünü veya köleleştirdiğini, hamile siyah kadınların hastalandıklarında kollarından tutulup denize fırlatıldıklarını, siyah erkeklerin bir kısmının beyaz erkekler tarafından hadım edildiğini, siyah kölelerin çiftliklerde, mutfaklarda, çalıştırıldığını, siyahların çektiği yoksulluğu, açlığı, vahşi işkenceleri ve beyaz adamın, siyahların emeğinden, sırtından ve alın terinden edindiği o devasa zenginliği öğrenmişti artık tarih kitaplarından. Beyaz adamın gerçekten bir şeytan olduğuna ve sürekli siyah tenlinin kötülüğü için mücadele ettiğine olan inancı daha da artmıştı.
1952 yılının baharında 7 yıl kaldığı hapisten çıktığında Detroit’teki kardeşinin yanına gitmişti. Orada gusül almayı ve namaz kılmayı öğrendi. Ve Bir gün, Bay Muhammed ve İslam meyveleri dediği ona bağlı müritleriyle tanıştı Malcolm. Bu arada soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş Elijah Muhammed’in tavsiyesiyle Allah’a dönünceye kadar kullanacağı bilinmeyeni simgeleyen “x” soyadını alacaktı.
Elijah Muhammed, yeterlilik kazandığına inanınca, Malcolm'u önce Boston'a sonra da Newyork'a yollayarak o bölgeleri teşkilatlandırma görevi vermişti.
Malcolm’un konuşmalarının özünde " Ben Amerikalı değilim, Amerikanizmin kurbanı milyonlarca insandan biriyim, herhangi bir Amerikan pembe düşünü görmüyorum, bir karabasan benim gördüğüm. Amerika'nın çok ciddi bir meselesi var. Amerika'nın meselesi biziz. Hakir görülüyorsanız siyah olduğunuz içindir. İkinci sınıf ve sadık köleleriz biz. Amerika'nın ahlakını, vicdanını değiştirmeye çalışmayın. Çünkü Amerika'nın vicdanı iflas etmiştir. Beyaz adamı değil, kendimizi değiştirelim. Geri dönmemek üzere yürüyeceğiz. Amerika'nın tek seçeneği vardır: "Ya kurşun ya oy; Ya ölüm, ya özgürlük. Kendisini özgürlük ve demokrasi timsali gösterirken, kendi yurttaşlarını oy kullanmak istemelerine rağmen, silah kullanmaya mecbur eden bir sistemden daha kokuşmuş bir sistem var mıdır? Bizim yalnız yurttaş olarak değil, birer insan olarak bile mevcudiyetimizi tanımadı; bir kadın, bir erkek, bir insan olarak bile saygı göstermedi. Amaç: "Hürriyet, adalet, eşitliktir." Biz, hepimizin insan olduğunun farkına varılmasını, bize saygı duyulmasını istiyoruz. Genç siyah adam öteki yüzünü çevirmeyi bıraktı, uysal olmaktan vazgeçti. Yeteri kadar beklediğimizi sanıyoruz. Oturarak, ağlayarak ve dua edip dilenerek kayda değer bir sonuç elde edeceğimize inanmıyoruz. Amerika'da siyah adam, demokrasi ülkesinde değil; polis devletinde yaşıyor. " diyordu.
Müslüman bir hemşire olan ve Müslüman bir teşkilat için çalışan Betty ile de evlenmişti Malcolm. Ne var ki 1963 yılında Elijah Muhammed’in İslam dinini nasıl çarpıttığına şahit olacak, John Kennedy suikastından sonra Elijah’ın kendisine koyduğu konuşma yasağından sonra onunla yollarını ayıracaktı.
Malcolm X’in, bu sırada Hac görevini yerine getirmek için Mekke'ye gitmesi ondaki değişimin başlangıcıydı. Mekke'den hanımına; "İnanamayacaksın ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır." sözleriyle yazdığı mektup ondaki değişimin boyutunu gözler önüne serecektir. O artık El-Hac Malik El-Şahbaz'dır.
Kabe'de bütün insanların renk farkı olmaksızın birlikte hareket ettiğini, aynı ideal için yüreklerinin çarptığını, aralarındaki kardeşlik bağını, ırk ayrımının zerresinin bulunmadığını görür ve bundan oldukça etkilenir. Malcolm'un beyaz adam hakkındaki olumsuz düşünceleri değişmiştir. Suud'da Kral Faysal ile görüşür devlet konuğu olarak karşılanır. Siyah tenli birinin gördüğü bu ilgi onu gerçekten şaşırtmıştır. Malcolm daha sonra Nijerya, Gana, Fas ve Cezayir'i de ziyaret eder. Gittiği her yerde Amerika'lı bir Müslüman olarak oldukça fazla ilgiyle karşılanacak. 23 Mayıs 1964'de seyahatini bitirip, Amerika'ya döndüğünde izlenimlerini ve İslam’ı siyahîlere, medyaya ve Amerikan halkına anlatacaktır.
Beyrut'ta bir üniversitede Amerikalı siyahlarla ilgili konferans verdikten sonra ise, ırkçılığı bıraktığını, kendisinin yeni bir örgüt kuracağını, beyazların bu örgüte katılabileceklerini açıklayacaktır. İslam dininin belki de ilk olarak, Amerikan basınında evrensel ve geniş boyutlarda yer bulması Malcolm X sayesinde olmuştur. Ne var ki onun Irkçılığı bırakması Elijah Muhammed ve çeşitli siyah kuruluşlar tarafından doğru bulunmayacak ve hayatında tehditli günler başlayacaktır.
Malcolm, 28 Haziran 1964 yılında İslam'ın topluma daha organize bir şekilde anlatılması ve bu yönde mücadele edilmesi için İslami anlayışa ve İslamî ilkelere dayalı Afro-Amerikalılar örgütünü kuracaktır. 9 Temmuz 1964'te ikinci dış seyahatine başlayarak Mısır, Tanzanya, Nijerya, Gana, Gine, Kenya, Uganda devlet başkanlarıyla görüşecek, ABD'deki meselenin bir insan hakları ihlali olduğunu, bu sorunun BM'de gündeme getirilmesi gerektiğini vurgulayacaktır. Malcolm’un Kahire bulunduğu sırada Harlem'de, Philedelphia'da ve öteki şehirlerde siyahîler birbiri ardına ayaklanacaklardır. Malcolm'u bu ayaklanmanın ardındaki isim olarak zikredilmesiyle Washington D. C ve New York City'de bulunan güç odakları, özel ve resmi tüm ajanslar, nüfuz sahibi kimseler Malcolm'un sözlerini dikkate almaya başlamıştır. Artık CIA ve FBI Malcolm'un peşindedir. Ve onun attığı her adım ve söylediği her kelimeyi kayıt altında olacaktır.
24 kasım 1964’teki seyahat dönüşü sonrası onun yaşamının başlangıcındaki zor günler yeniden başlayacak 13 şubat cumartesi gecesi saat 02.45 ‘te evine bombalar atılacaktır. Eşini ve çocuklarını zorlukla dışarı çıkarmıştır. Malcolm X, o gecenin sabahı sanki hiçbir şey olmamış gibi daha önceden kararlaştırılmış bir konuşma için Detroit'e gidecek ve 16 Şubat 'da yakın bir arkadaşına; "Önümüzdeki beş gün içinde infaz edilmek üzere ölüm fermanım imzalandı" diyecektir. 21 Şubat 1965 Pazar günü, 400 kişilik bir toplantıda konuşma yapacaktır. Toplantıya aynı zamanda başka bir rahip ve birkaç konuşmacı da davetlidir. Ama Malcolm dışındaki konuşmacılardan hiç birisi henüz gelmemiştir. "Hiçbirinin geleceğini sanmıyorum. İçimden bir ses diyor ki bu gün kesinlikle kürsüye adım atmamalısın. " sözleriyle Malcolm yaşayacaklarını hissetmiştir sanki… Konuşma saati geldiğinde Malcolm X, kürsüye çıkmış ve salondakilere selam vermiştir. O anda, beklenmedik bir karışıklık çıkmasıyla ön sırada oturanlardan en az üç kişi aynı anda ayağa kalkmış, nişan alıp Malcolm X'e hep bir elden ateş etmeye başlamışlardır. Hayatını adamış olduğu topluma konferans verirken Malcolm X tam on altı yerinden kurşunlanır. Yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda hayatını kaybeder. Bu memleketi kurtaracak olan tek şeyin kardeşlik olduğunu bilircesine yaşadığı gibi ölmüştür Malcolm X…
Kardeşlerini bir arada tutma azmi, adaleti, özgürlüğe meyli ve eşitlik mücadelesi hayatı boyunca peşinden koştuğu idealleri arasında yer almıştır. Şahadeti ile arkasında bıraktıklarına en güzel hitabını yapmıştır. Gecenin karanlığında beliren ve hiç batmayacak güneşe yüzünü dönen Malcolm X (El-Hac Malik El-Şahbaz) lanetlenen siyahîlerin artık yüzü yerde değil… Onlar tükenmeyen ışığının aydınlığında senin ülkeni yönetmeye aday oldular şimdi. Ruhun şad, mekânın cennet olsun.
Kaynak:dunyabulteni.net