Pazartesi günü olduğu için önce Almanya’dan başlayayım. Almanya iki tarafa da itidal çağrısı yapıyor. Yapıyor yapmasına da Süleymani’nin öldürülmesine üzüldüğünü ifade etmiyor.
Almanya, Irak’taki askerlerinin derdine düşmüş durumda aslında. SPD Eş Gen. Bşk. Saskia Esken, bölgede dengeler değişecek ama biz gene de askerlerimizi geri çekmeyi düşünmeliyiz, dedi.
Yeşiller Partisi ise Alman askerlerinin bir an evvel Irak’tan çekilmesi gerektiğini vurguladı.
CDU ise Alman askerlerinin Irak’taki misyonunun devam etmesi gerektiğini savunuyor.
Almanya’da durum nasıl belirsizse, bu belirsizlik her ülkede var. Türkiye, Irak, İran, ABD, Rusya, Suriye…
Neden?
Nedeni Süleymani. Çünkü çok yönlü birisi. Bakışınıza göre, İran’ın bölgedeki stratejisti, kılıcı, operasyon insanı, Halep kasabı, gözü kanlı bir cani, acımasız bir katil….
İran’ın en değerli madalyasına da layık görüldü: ‘Yaşayan şehit’. (Tabii bu da nasıl oluyorsa). Bu ödül aslında Süleymani’nin kimliğini belirliyor diyebiliriz. ‘Kutsal asker’.
Nedir bu kutsallık?
Bu kutsallık Velayeti Fakih’e dayanıyor. Bu kurum Humeyni tarafından ihdas edildi. Görevi de, 12. İmam yani Mehdi gelinceye kadar İran İslam Cumhuriyeti’ni sevk ve idare etmek. Aslında bu görev, imamları vekaleten din alimlerinindir, ama din alimlerinin operasyonel güçleri olmadığı için ve alan çalışmasında bulunamadıkları için onların yerine yapan kişi yani Süleymani. Daha açık ifadeyle aslında Süleymani 12. İmam (Mehdi) öncesi son basamak, bu sebeple kutsal.
İşte bu yüzdendir ki, İran tarihinde ilk defa savaş anlamına gelen ‘kırmızı bayrak’ Cemkeran Camisi’nin kubbesinde göndere çekildi.
Durum tespiti:
ABD: Bu çok bilinmeyenli denklemde ortalık toz duman. ABD’de savaş karşıtı yürüyüşler olsa da, iç politikaya da faydası olacağı için Trump kararlı. Yani bir bakıma Neoconlar kararlı.
Rusya: Rusya beklemede ve gelişmelere göre şekil alacak.
Irak: Irak, ABD güçlerinin çıkması yönünde meclis kararı aldı ama realiteler farklı yöne evrilebilir.
İran: Kızgın, hırslı ama kararsız. Sebebi de Süleymani’ye tapacak kadar sevenler olduğu gibi, ondan nefret edenler de az değil.
Türkiye: Türkiye için karar zamanı.
Cumhurbaşkanı gündeme dair açıklamalarda bulundu. Bölge çalkalanırken kendisinin ekonomiden ve Kanal İstanbul’dan bahsetmesi, ülkeyi yönetenlerin de belirsizlik sebebiyle kararsız olduklarını gösteriyor.
Neden kararsızlık?
Kararsızlığın sebebi kelimenin tam anlamıyla politika. Güç dengeleri, hesaplar ve menfaatler-çıkarlar.
Şu ülke şöyle yaparsa, bu ülke bunu yapar, biz de bunu yaparız.
Şu ülkeye çok kızıyoruz ama bu ülke de mezhep açısından farklı olsa da Müslüman.
‘Rusya, Çin bloğu İran derse, durum ne olacak?
Denge politikasi ilk defa çıkmaza mı girdi?’ gibi soruları ülkeyi yönetenler de şimdilerde çok sık ele alıyorlardır.
Bu gel-gitler yaşanırken çok iyi analiz yapılması gerekiyor. Ve bu analizlere göre oluşturulacak stratejiler…
İran, köklü bir devlet ama eskiden beri Müslüman olan bir devlet değil. Yani mollaların oluşturduğu İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulma aşaması, kurulması, Humeyni’nin durumu, kimler tarafından desteklendiği ve önünün açıldığı…
İran aynı zamanda Kürtleri kendi çıkarları için kullanan ve işine gelmediğinde de acımadan katleden bir ülke.
İran İslam Cumhuriyeti isminden dolayı vatandaşlarımıza yakın gibi gelebilir ama şunu da unutmayalım ki, mollalık İslam demek değildir.
Bu kadar belirsizlikten sonra ‘sen ne diyorsun kardeşim?’ diyenler olabilir.
Söyleyeyim.
Bana göre yapılması gereken şu: Ona, buna bakmadan; o ne yapacak, bu ne yapacak demeden doğru politika izlemek. Diplomasi yolunu kullanarak ve İslam Cumhuriyeti adından etkilenmeden karar vermek. Şianın terör estiren kollarını da hesaba katarak, adalet ve haktan yana olmak.
O nasıl yol alacak, bu nasıl yol alacak demeden; ‘bizim menfaatimiz ne ve biz nasıl yol alacağız’ diyerek kendi doğrularımız yönünde hareket etmek.
Çok eskilerden beri İran’la karşı karşıya olmuş bir milletin torunlarıyız. Molla yönetimiyle İslam Cumhuriyeti etiketi bizi bağlamaz….
Onlar mollaysa, biz de Osmanlıyız….
Sevgi ve Bilgiyle kalın