François Georgeon'un "Sultan Abdülhamid" Adlı Eseri Değerlendirildi

François Georgeon, Padişahı, hafiye ve jurnallerle oteriter bir biçimde iktidarını korunmaya çalışan bir Sultan, aynı zamanda muhafazakar modernleşmeci bir Sultan’ın imparatorluğu eski gücüne kavuşturma çabasını eş zamanlı olarak ele alır.

 François Georgeon

Hertaraf.com'dan İsmail Ünal Değerlendirdi; Sultan Abdülhamid...

Tarih başka türlü akabilir miydi?

Yıl, 17 Aralık 1908, Osmanlı vilayetlerinin tamamında seçimler yapılmış Meclis-i Mebusan'ın açılmasına karar verilmiştir.

“O tarihte dolaylı oyla düzenlenmiş seçimler ancak sona ermiş ve en uzak bölgelerin bazı mebusları henüz başkente ulaşamamışlardır. İmparatorluk ölçeğinde örgütlenmiş tek gerçek siyasi güç olan İttihatçılar mecliste ezici bir çoğunluğa sahiptir.”

“288 mebustan 147’si Türk, 60’ı Arap, 27’si Arnavut, 26’sı Rum, 14’ü Ermeni, 10’u Slav ve 4’ü Yahudidir.

Abdülhamid, epey tereddüt geçirdikten sonra, açılış merasimine bizzat katılmaya karar verir.”

“Abdulhamid saat 12.30’da Hamidiye marşı eşliğinde, Meclis binasının önüne gelir, göndere Osmanlı sancağı çekilmiştir. Mebus, ayan, ulema, subay, kalabalığı ile dolu meclis salonu, siyah redingotlu ve kırmızı fesli mebusları, yeşil ve beyaz sarıklı ulema ve hocaları, mavi üniformaları ile ordudan gelen bir düzine mebusuyla rengarenk bir manzara sunmaktadır.” Sade bir askeri kıyafet içindeki sultan, dinleyici kitlesinin karşısına çıkar. Mabeyn Başkatibi Ali Cevad, padişahın açılış nutkunu okur, Abdülhamid bu metinde Kanun-i Esasi’nın(Anayasa) kendi eseri olduğunu, halkın meşruti hükümete henüz hazır olmadığı kanısındaki müşavirlerinin tavsiyelerine uyarak meclisi tatil ettiğini ; artık imparatorluğun her yanında açtığı mektepler sayesinde eğitim düzeyi yükseldiği için, Meclis-i Mebusan’ın yeniden toplanmasının doğal olduğunu hatırlatır.”

Bir kaç gün sonra Sultan bir jest daha yapar ve 31 Aralık’ta mebusları Yıldız Sarayı'na davet eder.

“Halkın seçtiği ve içlerinde birçok Jön Türk muhalifin de yer aldığı vekillerin bir gün Şale Köşkü’nde, sultanın masasında davetli olarak oturacakları kimin aklına gelirdi? Bu tarihsel buluşma fikriyle çok heyecanlanan Abdülhamid, şölenin ayrıntıları ile bizzat ilgilenir: Teşrifatı o düzenler, menüyü seçer, masaların dizilişi ile ilgili emirler verir. Muzıka-yı Hümâyun'dan yemek sırasında milli havalar çalmasını ister. Mebuslar Muzika-i Hümâyun'un nağmeleri arasında gelir ve Merasim Salonu’nda toplanır. Abdülhamid yanında Sadrazam ve Dahiliye nazırı olduğu halde, tören üniforması ile içeri girer.”

“Masalar at nalı biçimde dizilmiştir ve Abdülhamid tam ortadaki masanın başında oturmaktadır. Sağında Sadrazam, solunda ise Meclis Reisi seçilen Ahmet Rıza (Jön Türkler'in liderlerinden ve fikir babalarından) vardır. Sultan mebuslara karşı çok cana yakın davranır, eski düşmanı Ahmet Rıza ile uzun uzun sohbet eder. Ahmet Rıza Jön Türk militanlığı döneminde Paris’teki sürgün yaşamını anlatır.”

Yemeğin sonunda Mabeyn Başkatibi, Abdülhamid'in nutkunu okur. Sultan Kanun-i Esasi’yi korumak için elinden gelen her şeyi yapacağı konusunda mebuslara güvence verir. Bu nutuk “Padişahımız çok yaşa!”, “Yaşasın hür bir halkın hür sultanı!” haykırışları arasında uzun uzun alkışlanır.”

“O zaman Ahmet Rıza padişaha cevaben bir konuşma yapmak üzere ayağa kalkar, Abdülhamid de Meclis reisinin konuşmasını ayakta dinler. Ahmet Rıza bunun ömrünün en mutlu anı olduğunu, Doğu halkının böyle bir mutluluğu on üç yüzyıldır, İslam’ın ilk günlerinden bu güne tanımadığını açıklar”...

Osmanlı imparatorluğunun tarihi ele alınırken üzerinde en çok tartışılan birisi kuşkusuz II. Abdülhamid'dir. “Ulu Hakan” ya da “Kızıl Sultan” sıfatlandırmaları ile kimi tarihçilerin Kahraman’ı kimisinin de Müstebit'i olmuştur.

François Georgeon, Osmanlı’nın son muktedir Padişahını, hafiye ve jurnallerle oteriter bir biçimde iktidarını korunmaya çalışan bir Sultan, aynı zamanda muhafazakar modernleşmeci bir Sultan’ın imparatorluğu eski gücüne kavuşturma çabasını eş zamanlı olarak ele alır.

Tarihe ilgi duyanlar için François Georgeon'ın kaleme aldığı “Sultan Abdülhamid”, tarihin ana konularının yanında ilginç detaylarını da barındıran roman tadında bir eser.