Şimdilerde sosyal medya hesabından iktidarın uygulamalarına yönelik eleştirilerine yine devam ediyor. Gündem yoğun olduğu için zaman zaman söyledikleri kaybolup gidebiliyor. Medyascopetv‘de katıldığı programda söyledikleri, sosyal medyada gündem oldu. Ancak ifade ettiklerinin üzerine yeterince bir tartışma yürütüldüğünü düşünmüyorum.
Düşünülseydi hatalardan geri dönüşler olurdu. En iyi siyaset ret ve inkârdır çünkü sorumluluk kabul edilmez.
Oysa söyledikleri gayet anlaşılırdı.
Yine bizler, anlamayı değil Yeneroğlu’nun geçmişi üzerinden yürümeyi tercih ettik. Neticede kimine göre AK Parti’den istifa ettiği için Erdoğan’a ‘ihanet’ etmişti ve o bir ‘hain’di. Kimine göre ise bugün savunduğu değerlere karşın geçmişteki açıklamaları zıtlık içerdiği için görüşleri değerlendirilmeye değmezdi.
Büyük bir iştahla, bu söylediklerinin karşısına eski açıklamalarının görüntüleri konuverdi.
İnsan, değişen bir varlık değildi; dünün söyledikleriyle yargılanmalıydı. Herkesin bir mahallesi vardı ve o mahalleden çıkışlar yasaklanmıştı. Dün konuşmamıştı bugün de konuşmaya hakkı yoktu.
Oysa Hz. Mevlana ne diyor: “Dün, dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
Sayın Mustafa Yeneroğlu’nun programda söyledikleri, içler acısı durumumuzun aynasıydı. İslami kesimin geldiği noktayı da özetler nitelikteydi. Gelin görün ki kimsenin aynaya bakacak yüzü kalmamış.
Açıklamaları, kendisini temize çıkarmak için söylemediğini vurgulayan Yeneroğlu, “Ben bu kâbusa ortağım, sonuçta biz bu kabusu yarattık. Bu ülkede işkence var, insanlar kaçırılıyor. Bunları söylerken bile bugün bile kendimi AK Parti’den soyutlayarak söylemiyorum. Bu noktada maalesef kendi adıma söylüyorum suç ortağıyız. Bunu da ahlaken söylüyorum. Niye; sesimizi yeterince çıkarmadık. Baştan beri sesimi çıkardım ama bunun yeterli olmadığını düşünüyorum.” diyor.
Derin bir sessizlik hâkim ülkede.
Twitter hesabından Yeneroğlu, en son şunları yazdı: “Maalesef Ankara Emniyeti’nde işkence ile ilgili somut iddialar var. Gözaltındaki kişileri kötü muameleden koruyan güvenceler acilen sağlanmalı, savcılık müdahale ederek bu iddiaları etkin bir şekilde soruşturmalıdır. Ayrıca hükümet bu iddialara karşı net bir tavır ortaya koymalıdır.”
Yine derin bir sessizlik.
Bana sorsanız ki sayın Yeneroğlu’nun konuşmasının “can alıcı cümleleri” hangisidir? Cevabım bu ifadeler olacaktır:
“Bugün İslami Hareket içerisinde bir tane Ahmet Altan çıkmadı. Cezaevinden çıktığı anda, ‘Ben içeriyi biliyorum, içeriyi gördüm. Hukuksuzluk yaptığınız sürece aynı şeyleri tekrar edeceğim, hukuksuzluğunuza karşı çıkacağım, sizinle mücadele edeceğim’ diyen bir tane Müslüman kanaat önderi çıkmadı bu ülkede.”
Bunun kendisi için “çok büyük bir acı” olduğunu belirten Yeneroğlu’na ben de diyorum ki bu acı, sadece sizin değil biz Müslümanların en büyük acısıdır.
“Facianın ne kadar büyük olduğunun farkında olmadıklarını düşünüyorum. Geri dönüşü olmayan, sonunda ışık olmayan bir tünelin içerisine girildiğinin çok fazla farkında olunmadığı kanaatindeyim. Ötekini görmüyorlar” diyen Yeneroğlu, bu ülkede yüzbinlerce insanın “terör örgütü üyeliği”yle suçlandığına dikkat çekiyor.
Mustafa Yeneroğlu iktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler söylüyor: “Bu ülkede inanılmaz, inanılmaz, inanılmaz zalimlikler oluyor. Bu çok net, kimse kusura bakmasın.”
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu başkanıyken işkence ve kötü muamelelerle ilgili 100’e yakın suç duyurusunda bulunduğunu ve hiçbirisinin ciddi manada takip edilmediğini anlatan Yeneroğlu, “Biz nasıl hukuk devletinde yaşıyoruz?” diye soruyor.
Bir saat süren programda Yeneroğlu’nun söylediklerinden daha vahimi ise iktidar mensuplarının bunların hiçbirini kabul etmemesidir. Bu nedenle sorunlara bir çözüm bulamıyoruz. Hastalığımızı kabul etmediğimiz için tedavi amaçlı ilaç kullanmayı da reddediyoruz.
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Yeneroğlu’na bu açıklamalarıyla tarihe not düştüğü için teşekkür ediyorum.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek, “Utansın” şiirinde ne güzel diyor:
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
Şehir Efsanesi
İstanbul Şehir Üniversitesi, ‘şehir efsanesi’ olmasın diyerek bir çözüm bulunması gerektiğini ifade etmiştik. Lakin yine en kolay yol seçildi ve üniversite Marmara’ya bağlandı.
Artık sevinebiliriz, çünkü bizim de bir şehir efsanemiz oldu.
Kriz devam ederken bir açıklama gereği duymayan YÖK, bir akşamüstü yaptığı açıklamayla tarih boyu konuşulacak bir çözüme imza attı.
Geriye ise cevaplanması gereken tek bir soru kaldı:
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, şayet bir parti kurmasaydı, İstanbul Şehir Üniversitesi yine efsane olur muydu?
Uygur Türkleri
Dünya, adaletsizlikte birbiriyle yarışıyor. Çin, dünyanın gözü önünde Uygur Türklerine soykırım uygulamaya devam ediyor. Türkiye başta olmak üzere İslam ülkeleri sessizliğini koruyor.
Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik saldırılar, çeşitli illerde STK’lar ve vatandaşlar tarafından protesto edildi. Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinin biran önce son erdirilmesi istendi.
İktidar mensupları ses vermese de “Sessiz Çığlık” eylemi, umutlarımızı korumamıza yardımcı oluyor. Organizasyonu yapanlara teşekkür etmeyi borç biliyorum.