Yöntem, bir şeyi bütünlüklü ve sağlıklı bir şekilde anlama ve yorumlama imkânı sunan bir teknik özelliği ile birlikte belirli bir çerçeve içindeki bakıştır. Herhangi bir yöntem olmadan bir meseleyi ele aldığınızda onu tam olarak neye göre değerlendirdiğiniz hep saklı kalır. Bu durum, meseleye vukufiyeti hep eksik bırakır ve anlaşılmayı da zorlaştıran bir durumu oluşturur. Elbette ki yöntemde kendi içinde farklı boyutlar taşıyabilir. Bir olgu, durum veya metafizik bir ilkeyi değerlendirirken farklı yöntemlere yönelmek mümkündür. Bakışı belirleyecek olan şey; olgu, durum, metafizik veya felsefi bir ilke ya da dini görüşleri değerlendirme biçimi söz konusu olduğunda yöntemdir ki, kişinin kendi kişiliğini de belirgin kılacak meta bir yöntem ihtiyacı hasıl olur. Bilim, Felsefe ve Din farklı yöntemleri işaret eder. Sanat için farklı yöntemler, farklı felsefi disiplinlerden kaynaklanabilir. Ancak kişinin hayata karşı, varlığa karşı, değere karşı, anlam arayışına karşı ve kendi kişiliğine karşı bir duruşunu ifade bağlamında yöntem hepsini kapsayacak bir özelliği taşımalıdır.
Doğru kavramı da birden fazla anlamı taşımaya istidadı olan bir kavramdır. Ancak kullanıldığı cümle ve bağlam içinde anlamını belirgin kılar. Yöntem için kullanıldığında, bir meseleyi hakikati içerecek şekilde anlama ve yorumlama imkânı sunabilecek bakışa doğru yöntem deriz. Ve burada doğru yöntemin hakikat ile bağımızı kurabilecek bir özelliğe sahip oluşuna gönderme olduğu açıktır. Her doğru kavramı kendi bağlamı içinde doğrulanabilecek bir ölçüyü de içermektedir. Bu yüzden matematiksel doğru, işlemin doğruluğuna, metafiziksel doğru, varlığın açıklanmasındaki hakikate dair yoğun vurguyu taşımasına, dini doğru, dinin sahip olduğu bilgiye dayalı oluşuna göre vesaire çoğaltılabilir.
Doğru yöntemden kastım, hayata, anlama ve varlığa dayalı bir bakışın hakikat ile ilişkisinin kurulabileceği bir bağlama ve ilişkinin (Allah, insan ve doğa) ne’liğini açığa çıkaracak bir düzleme işaret etmektir. Bu yöntemin diğer yöntemlerden fazlası olmalı ki bizi bu meselede doğruya taşımayı sağlasın. Her yöntemin böyle bir iddiası olabilir. Bize düşen bu yöntemlerin arayışımızı sağlama alacak ve bizi anlamla buluşturacak bir özelliği taşıyıp taşımadığını sormak ve aramaya konu edebilmektir.
Bazı sorularla yola çıkmak önemli. Çünkü arayışımızın hem yönelimini, hem niteliğini, hem de hedefini belirleme konusunda sorular anlamlıdır. Bu yüzden soru sormayı temel bir aktivite haline getirmek kişi açısından arayışının sonucunu almasına yardımcı olacaktır.
İlk düşünmen gereken şey, ne aradığını sormandır. Sonra nereye gittiğini sor. Ardından hangi niyetle yola çıktığını sor kendine ve iç sesini, kalbinin sesini, yüreğinin sesini dinle... Orada şeytandan uzak ilahi nefhaları bulursun...
Meselenin saflık ve safiyet ile ilişkisini kurmadan yola çıkma. Yöneliminin safiyetine tam bir güvenle sahip çık. O zaman ilahi yardımı görebilme imkânını elde edersin. Çünkü çaba bizden Tevfik ise Allah’tandır. Yani iki yönlü bir çaba gereklidir. Niyetin saflığı ve samimiyeti ile arayışın doğru bir yöntemle yapılması, sonucun mazhariyeti ise ilahi bir lütuftur. İnsanın kibirden uzak durması ve çabaları sonucu elde ettiği şeyi kendisine hamletmeden ilahi yardımı görmesi onun kişiliğinin olgunlaşmasının da göstergesi olacaktır.
Ne yapmalı?
Bu sorunun cevabını vermek için meseleyi ele almayı sağlayacak bir sürece ihtiyaç var. Ve bu sürecin oluşum aşamalarını da dikkatli bir şekilde belirlemeye…
Doğru bilgi… İnsan neye yönelirse yönelsin, önceliği, o yöneldiği alanla ilgili doğru bilgiye sahip olmasıdır. O alanda var olan bilginin sağlamasını yapmalı ve doğru ile yanlış bilgiyi birbirinden ayırmalı. Bu yüzden yöneldiği alanın sınırlarını ve ufkunu doğru bir şekilde tasviri şarttır. Bilginin bu alana ait olup olmadığı, alana ait ise ne kadar işlevsel olduğu, birinci dereceden bilgi mi? Yoksa ikincil, üçüncül dereceden bilgi olup olmadığı konusunda bir arayış kişiyi bu konudaki doğru bilgiye ulaştırabilir. Yanlış bilgi, zaten mesele ile ilişkisi olmayan bilgi veya meseleye yama yapılmış bilgiye atfen kullanılır.
Doğru tecrübe… Bilginin elde edilmesi ve o bilginin içselleştirilmesini ifade ettiği gibi farklı yönelimler ve bu yönelimlere ait olan alanlara yönelik bilgi ve süreçlerine dair ön tecrübe, yaşanmışlık veya gözlemlemedir. Tecrübe bilfiil yaşandığında ve sonuçları test edilebildiğinde doğru sıfatını taşımaya hak kazanır. Yani tecrübe ile olay arasındaki bağ önemlidir. Farklı tecrübelerden hareketle tecrübesine sahip olmadığın bir alana yönelik yaklaşım zaaf taşır. Bu zaafın farkında olarak meseleye yönelmek ise ciddi bir yanlışa düşmekten koruyacağı gibi doğruya ulaşmaya da vasıta olabilir. Tabi ki her olayda tecrübe önemlidir. Tecrübeyi önemli kılan o konuda içsel bir bakışa sahip olmadır. Salt bilgi sahibi olmak ve tecrübeye konu edinmemek, bilginin kendi doğal zemininde kullanılmasına zarar verebilir. Bu yüzden bilginin tecrübe ile buluşması ve oradan yolculuğuna devam etmesi arzulanır bir olgudur.
Doğru dil… Bilginin muhataba aktarılmasının doğru bir şekilde gerçekleştirilebilmesi bilgiye eşlik edecek doğru bir dili kullanmaya bağlıdır. Dil, öteki ile bağ kurmanın yegâne aracıdır. Dil, ortak, anlam, ortak algı, ortak idrak, ortak duyuş ve ortak sezişin dile gelmesine zemindir. Karşılıklı ilişkiyi anlaşılır kılacak ortak bir sembolü taşır. Bilgiyi tecrübe üzerinden içselleştiren kişi dil ile onu muhatabına aktaracak zemini kurar. Ayrıca dil, salt ilgili meselede de önemli bir özelliğe sahiptir. Yani dilin bir boyutu kuşatıcı olurken, diğer boyutu ise lokal bir zemine dayalıdır. Doğru dil, burada artık ilgili alanın kendisine ait kelime ve kavramların neşet ettiği zemine göndermedir.
Doğru kavramsal şema… Bilgi, tecrübe üzerinden kelimelere, kelimeler ise kavramlara dönüştürülür. Kavram olmadan bilgi aktarımı sağlanamaz. O yüzden dil, kavramlar üzerinden iletişimi sağlar. Bu yüzden kavramların oluşum şemasına ihtiyaç her şeyden daha fazladır. Doğru kavramsal şema ise; bilginin dil aracılığı ile tecrübeye konu edinen şeyin kelime üzerinden anlam yüklenerek bilgiyi sahip olduğu alanın belirleyici konumuna ulaştırılması anlamını taşır. Yani alanın tam olarak algılanabilmesi için gerekli olan kavramların şema içinde anlamlı bir şekilde dizilişini sağlamaktır. Bu alan, siyaset, sosyoloji, psikoloji, din, dinin farklı alanları, kelam, irfan, fıkıh olacağı gibi Allah’ın sıfat ve isimleri kadar helal haram ve emir ve nehiy gibi kulluğa dair yaklaşımları içinde geçerlidir. Bir alanın kavramını ve kavram şemasını bir başka alan için kullandığınızda sorunlar oluşturur, yanlış anlama ve yanlış yönlendirme yapılmış olur.
Doğru düşünce… Doğru bilgi, doğru tecrübe, doğru dil ve doğru kavramsal şema üzerinden doğru bir düşünce oluşturulması kaçınılmaz olanı gösterir. Doğru düşünce, düşüncenin konusu olan şeyi tam olarak ifade edecek bir zemini inşa edecek olan düşüncedir. Tabi ki doğru düşüncenin de genel bir anlamı gibi özel bir anlamı taşıdığını belirtmeliyim. Düşünce kelime ve kavramlardan örülü sistematik olarak düşünme edimini ifadeye kavuşturmadır. Bilgi, bilinç ve eylem arasındaki bağı sistematik açıklamayı sağlayacak düşünmenin dile gelmesine doğru düşünce denir.
Doğru şahitlik… Düşünceye dönüşen sürecin doğru bir şahitlik üzerinde düşüncenin eylemde karşılığını görmek, zaafı veya fazlası varsa onu tespit edip, süreci tersinden yeniden bir denetime tabi kılmanın adımıdır. Uygulamaya dönüşmeyen her düşünce teoride kalır ve gerçekliği tartışılır halde bulunur. Doğru şahitlik, düşüncenin doğruluğunu test etme ve bir başkası içinde örneklem üzerinden gözleme açık tutma işlevi görür. Bu yüzden çift bir işleme sahiptir. Hem düşüncenin sahibinde bir itminan, güven sağlar, hem ötekinin gözlemine açık tutularak bir başka göz açısından eleştiriye açık kılınarak muhkemliği belirgin kılınır. Böylece dışarıdan gözlem, doğru düşüncenin doğruluğunu ve şahitliğin tamlığını veya zaafını açığa çıkartır. Doğru şahitlik kendisinden önceki sürecin sağlıklı olup olmadığını da belirgin kılar.
Doğru ifade… Bütün süreç doğru bir şekilde devam etse bile ifadeyi doğru kurgulamazsa insan, düşüncesini tam olarak ifade edemez ve yanlış anlamalara kapı aralanmış olur. Bu yüzden doğru ifade, doğru düşüncenin tanıklık üzerinden doğru kavramlarla kurulu yapıyı ifadeye yansıtmak ve anlamını doğru bir şekilde izah edecek bir söylem ve diskuru meydana getirmektir. İfade, iletişim ve ilişkinin niteliğini belirgin kılar. Yanlış ifade büyük bir kaosa sebebiyet verir. Doğru bir ifade ise büyük bir kıyımı durdurabilir, felaketi engelleyebilir. İfade deyip geçmeyin. Bütün süreci doğru bir şekilde getirir ve ifade de yanlışa düşerseniz yaptığınız iş eksik kalır. Bu yüzden sürecin tamamlanması doğru bir ifadenin varlığına dayanır.
Bütün bu sürecin işleyişinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli bir şartı dile getirerek konuyu hitama erdirelim: ilk başından itibaren doğru bilginin doğru sıfatına sahip olabilmesi için bilgi ile ve ondan sonraki süreçte de dikkat edilmesi gereken şey; ret ve kabulün ötesinde anlamayı öncelemektir. Bu bizi bilgi ve onun devamı olan sürece karşı nesnel bir tavra taşır. Böylece yanlı tutumdan uzak kalacağımız için sağlıklı bir ilişki kurmanın ve doğruya ulaşmanın kapısı sonuna kadar aralanır. Yani sürecin başından sonuna kadar nesnelliğini muhafaza etmenin yolu ve yordamı, ret ve kabul etmenin dışında anlamayı öne çıkarmak ve önceliği anlamaya vererek nesnelliğimizi ilan etmektir. O zaman bütün sürecin sağlıklı bir şekilde hitama ermesine zemin oluşturulur. Ve böylece bilgi, tecrübe, kavramsal şema, dil, düşünce ve ifade hep doğru bir zeminde kurulacağı için şahitliğini yaparak başkaları için görünür kılınır.