Bir Ülke Nasıl Yönetilemez? Biyografi

Hasan Fehmi ERDOĞMUŞ'un Yazısı;

 Bir Ülke Nasıl Yönetilemez? Biyografi

Rivayete göre halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede bir sultan yaşıyormuş. Sultan halkın vergileri ile kendisine ihtişamlı bir saray yaptırmış. 'İtibardan tasarruf olmaz' iddiası ile masraftan kaçınmamış. Sonra da sarayının salonlarının birinin duvarına 'Hadis-i Şerif' olduğu iddiası ile bir sözün yazıldığı yine ihtişamlı bir tablo astırmış: 'Sultan, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir. Ona ikram eden ikram görür, Ona ihanet eden de ihanete maruz kalır.' Sarayı ziyaret eden dönemin 'Şeyhülislam’ı' (aynı zamanda bir hadis profesörüymüş), tablonun önünden geçerken durmuş, tabloya bakmış sonra da Sultan’a: Sultanım! Bunu hadisi şerif diye asmışsınız ancak 'bu hadis sahih değil' demiş. Sultan da bunun üzerine 'Sen işine bak!' demiş. Şaşkınlığı geçtikten sonra Hadis profesörü de, işinin bildiğini söylemek değil, susmak olduğunu anlamış. Bu yazının yazılma gayesini oluşturan sorunun cevabını baştan belirteyim. Ehil insanların sözlerini dikkate almak yerine, 'Sen işine bak' diyerek işine geleni almak ile bir ülke yönetilemez. Yöneticilik önemli bir meseledir. Özellikle devlet, çok farklı kurum ve kurullardan oluşur. Bunları sevk ve idare edecek insanların liyakati ne kadar önemli ise hepsini yönetecek bakanların, yetkililerin ve hepsinin yönetiminden sorumlu Başbakan, Başkan veya Cumhurbaşkanının da liyakatli olmaları ve insanları, kurumları yönetme liyakatine sahip olmaları gerekir. Bir insanın donanımı ne kadar üst düzeyde olursa olsun bütün konuları bilmesi, her alanda bilgi ve fikir sahibi olması mümkün değildir. Toplumun belli bir kesiminin, yöneticilerini, liderlerini, başkanlarını, şeyhlerini veya hocalarını bu tür insanüstü yeterlilikte görmesi normal karşılansa dahi, bir yöneticinin kendisini bu yeterlilikte görmesi muhtemelen psikiyatrinin konusuna girer. Bu nedenle devlet yönetimi, işin uzmanlarından gerekli bilgilerin alınarak ona uygun kararlar almayı zorunlu kılar. Bütün dünyanın ciddi zorluklarla yüzleştiği, sağlık sistemlerini, toplumun psikolojik sağlığını, ekonomilerini korumak için gayret gösterdiği hassas bir dönem yaşıyoruz. Bu kadar zor şartlarda devlet idare etmek şüphesiz ciddi sorumluluk ve beceri gerektirmektedir. Bu nedenle, yöneticilerin, öncelikle alanında uzman kişilerden oluşturulmuş Bilim Kurulu üyelerine itibar etmeleri gerekir. İhtiyaç durumunda, bilgi sahibi olmadıkları ya da az bilgi sahibi oldukları konularda başka uzman kişilerden de destek almaları bir yönetim sorumluluğudur. Ayrıca ihtiyaç durumunda destek almak ve yardıma başvurmak bir gereklilik olduğu gibi bunu kabullenerek tavsiyeler doğrultusunda hareket etmek de erdemdir. Türkiye de, ihtiyaç durumunda başvurabileceği Bilim Kurulu’na sahip ülkelerden biri. Kurul üyelerinin farklı açılardan meselelere bakan insanlar olması da doğru karar almayı kolaylaştıran unsur. Elbette olayın sadece sağlık boyutu da bulunmamaktadır. Toplumun ve bireylerin psikolojisini, ekonomiyi, sağlık sistemini ve daha birçok alanı bütün boyutları ile değerlendirip yönetmek ciddi bir liyakat gerektirmektedir. Bu hakikate rağmen kendi bakış açısına uymayan yaklaşım ve yorumları 'sen işine bak' anlayışı ile dışlayan yöneticinin ülke yönetmesi mümkün değildir. Üstelik bu kez 'Bize münhasır şartlar' bahanesi de geçerli değildir. Türkiye, virüs kendisine gelinceye kadar 3 aylık bir süreye sahipti ve özelikle İtalya, İspanya ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde ciddi ölümler başladığında dahi henüz vaka sayısında çok gerilerdeydi. Yani bu salgın ile mücadele konusunda örnek alınabilecek farklı yaklaşımların hepsi zaten denenmekteydi. Albert Einstein 'Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.' der. Salgının hızla yayılmasının en önemli sebebi globalleşme, mesafelerin kısalması, insanların dolaşım hızı. Buna karşılık yaşadığımız çağın en önemli özelliği ise bilgi paylaşım hızımız ve ortak akıl. Yüzleştiğimiz zorlukları 'Siz bilmezsiniz, ben bilirim' yaklaşımı ile değil, bilim insanlarının tavsiyeleri doğrultusunda ortak akıl ile çözmemiz gerekmektedir. Gerçekleri örtmek için toplum mühendisliği gibi yeteneklerinize güvenebilirsiniz ancak bir ülkenin tek bir insan aklıyla yönetilemeyeceği çok açıktır. Bir ülke 'sadece ve sadece ben bilirim' anlayışı ile yönetilemez.

Sivil Siyaset Hareketi