"Eee babanne bize fotoğrafçıları anlatacaktın." "Dedeniz çavustu. Ah ah Çanakkale 'de cephede çavuş demek oranların padişahı demekti. Bir gün askerleri topladı dedi ki 'bugün payitahttan bir heyet geldi, bizim resmimizi çekecek. Herkes hazır olsun gelsin. O gün fotoğrafçılar geldi ve herkesin fotoğrafını çektiler. Fotoğrafçıların başındaki adam beni görünce çok şaşırdı. Hemen yanıma geldi. Dedeniz de seğirtti o da geldi. Dedeniz, o benim karım dedi burada sargıcılık yapıyor, icazetli sargıcıdır dedi. Tüfeği de vardır gerekirse tüfek atar çok cesurdur, iyi ateş eder diye beni övdü. Benim resmimi çekmek için izin istediler. Dedeniz bana baktı. Ben hiç sesimi çıkartmadım. Olur tabi, neden olmasın o da asker sayılır dedi. Ondan sonra bana asker gibi durmamı söylediler, elimde kendi tüfeğimle fotoğrafımı aldılar."
Ben yedi yaşındaydım ve bu fotoğraf işine pek akıl erdiremedim. "Babaanne o zaman fotoğraf makinesi var mıydı ki?" Diye sordum. "Vardı tabii" dedi. Genel kurmay başkanlığı "Çanakkale'de Sağlık Ordumuz "adlı harika bir albüm yayınlamış. Ben elli yıl sonra kitabın sayfalarını karıştırırken birden babaannemin fotoğrafı ile karşılaştım. Fotoğrafı incelerken gördüğüm her detay bana "Vallahi meğer her dediğin doğruymuş babanneciğim." Dedirtti.