Memleketimizde kısaca ‘Hürriyet’ mücadelesi olarak adlandırılan demokrasi mücadelesi birkaç yüzyıldır devam ediyor.
Ancak her ne hikmetse bir ileri bir geri gidiyor, bir türlü menzile varamıyor.
Patinaj yapan araba gibi sallanıp duruyor.
İş öyle bir noktaya geldi ki hepimize gına geldi, bu patinajdan bıktık usandık.
Namık Kemal’in dediği gibi;
‘Ne efsunkar imişsin ah ey didarı hürriyet,
Esiri aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten!’
Bu patinajdan bıktık usandık, lakin bazıları ‘Hürriyet kahramanı’ Resneli Niyazi pozları takınmaktan usanmadı.
Bu pozlar ne de olsa her dönem iş yapıyor!
Gariban halk nezdinde cesur, ilerici, yurtsever, demokrat… görünmenizi sağlıyor.
Bedavadan ‘kahraman’ oluyorsunuz.
Bu mevzuda Mehmet Akif Ersoy, Said-i Nursi, Hüseyin Avni Ulaş, Ahmet Kaya… gibi gerçek ve samimi demokratlara bir diyeceğimiz yok.
Bizim davamız Diyarbekir tabiri ile ‘Kablamalarla’
İçi bir çeşit, dışı başka bir çeşit olanlarla.
Sizin anlayacağınız altın suyuna batırılmış tenekelerle! Arsızca caka satan ‘artizlerle!’
Halkımız hemen her fırsatta kendini ortaya atarak kraldan fazla kralcılık yapan şarlatanlara tahammül etmez ve ‘Artizlik yapma!’ der.
Bu artizler sahneyi hiç kimseye bırakmazlar, her daim ve her yerde en öndedirler ancak en ufak bir risk gördüklerinde ise bir anda ortalıktan toz olurlar.
En önemli özellikleri sadece kendilerine Müslüman olmalarıdır!
Kendi çıkarları için ortalığı birbirine katar, karşıtlarını insafsızca vurur, topa tutarlar.
Gerektiğinde yalan ve iftira atmaktan asla çekinmezler.
Kendileri ile ilgili en ufak bir eleştiriye ise tahammülleri yoktur.
Dünya yıkılsa en küçük bir eksik ve yanlışları olduğunu kabul etmezler.
Bugün de siyaset meydanı bu ‘kablama’, ‘Artiz demokratlarla’ dolu.
Bunları kabaca iki ana grupta toplamak mümkün.
Birinci gruptakiler iktidar yanlısı olanlar.
Tüm gazete ve televizyonlarda sabahtan akşama, akşamdan sabaha boy gösteren bu zevat, başta CHP olmak üzere İyi Parti, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Deva Partisi, HDP, PKK… aklınıza kim gelirse vatan, millet, din iman, beka… söylemleri ile yerden yere vuruyorlar.
‘Ne var bunda?
Muhalefetin iktidarı eleştirdiği gibi, iktidarın da muhalefeti eleştirmesi üzerine gitmesi normal değil mi?’ diyebilirsiniz.
Mesele eleştirmede değil.
İktidar bu eleştirilerinin önemli bir kısmında haklı da olabilir ancak normal olmayan şey iktidarın ve iktidar yanlıların en ufak bir eksik ve yanlışlarını kabul etmemeleri.
Kendilerini sürekli olarak sütten çıkmış ak kaşık olarak görmeleri, tüm eleştirilere ve denetimlere kapalı olmaları.
Aynı durum muhalefet silahşorları için de geçerli.
Gece gündüz durmadan dinlenmeden AK Parti’nin yanlışlarından; hırsızlıktan, yolsuzluktan, israftan, haksızlıktan, hukuksuzluktan, diktatörlükten bahsedenler; kendileri ile ilgili en ufak eleştirilere bile kapalılar ve daha da önemlisi asla özeleştiri yapmıyorlar.
Kendilerini eleştirenlere ‘hain, işbirlikçi, rantçı, iktidar yanlısı…’ damgası vurmaktan, çoğu kez de yalan ve iftira atmaktan çekinmiyorlar.
Bir anda Bülent Ecevit’in Merve Kavakçı’ya yaptığı gibi ‘demokratlıktan’ ‘faşistliğe’ geçiş yapabiliyorlar.
En son yaşanılan ‘And’ tartışmalarında Meral Akşener’den, Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar ortalıkta demokrasi kahramanı olarak dolaşanların tümü bir anda 1930’ların savunucusu oldular.
Meral Akşener hızını alamayarak, Meclis grubunda bile ‘and’ okudu.
Fikri Sağlar başı örtülü kadın hakimlere taktı.
Kürt sorunu ile ilgili Kürt hamiliğine soyunanlar, hendek meselesi ile ilgili ağızlarını açmadılar, PKK’ye bir şey söylemediler/söyleyemediler.
Çözüm sürecinde PKK’ye ‘Ne elde ettiniz de silah bırakıyorsunuz?’ dediler.
Bu örnekleri her iki taraf için de yüzlere, binlere çıkarmak mümkün.
Adam odur ki doğruya doğru, eğriye eğri desin.
Yüreği yetsin de her türlü riske katlanarak ‘Kuran-ı Kerim’in ifadesi ile ‘Kınayıcıların kınamasına’ aldırmayarak diyebilsin. Gerektiğinde kendini ve ‘kendi tarafını’ da eleştirebilsin.
Yoksa tek taraflı atıp tutmak ve boş ahkam kesmek kolay, hem de çok kolay!
Bu konuda Nisa Suresi’nin 135. Ayeti çok açık ve net.
Ey iman edenler!
Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun.
(İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın.