ABD'nin 'terör' suçlamasıyla birçok kişiyi hapsettiği ve zor koşullarıyla tanınan Guantanamo'nun eski mahkumları dahi, Arap rejimlerinin egemen olduğu bölgelere geri dönmekten endişe duyuyor.
Eski bir Guantanamo mahkumu olan ve şu an aktivizm faaliyetlerinde bulunan Muazzam Begg, Mısır özelinde Ortadoğu'daki hapishanelerde gerçekleştirilen insan hakları ihlallerini kaleme aldı.
2011 yılında Kahire’yi ziyaret ettiğimde Muhammed Bedi (Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkanı) ile tanışmıştım. Bugün kendisi, idama mahkum edilmiş halde ve bir Mısır hapishanesinde yerde uyuyor.
Guantanamo’dan çıktığım günden itibaren, doğal bir süreç içinde kendimi dünyadaki siyasi mahkumların hikayelerine ilgi duyar halde buldum.
Bugüne kadar, Nelson Mandela’nın Robben Adasında hapis yatan arkadaşlarıyla, Bobby Sands ile açlık grevi yapan IRA üyeleriyle, aileleriyle beraber esir edilen Filistinlilerle, Libya’da, Suriye’de ve Mısır’da on yıllarca yıl hapis yatıp oradan birer lider olarak çıkan isimlerle görüştüm.
Tanıştığım adamlardan bir tanesi de Müslüman Kardeşler organizasyonunun lideri Muahmmed Bedi oldu.
Mısır: ABD’nin beni göndermekle tehdit ettiği ülke
Guantanamo’dan salınmamın ardından Kuzey Afrika’nın Arap devletlerini ziyaret etmekten bir süre sakındım.
Bu bölgeden olan Guantanamo’daki mahkumlar dünyanın farklı yerlerine yerleştirildi zira ABD dahi onların buralara hemen geri dönmeleri halinde keyfi tutuklamalara, işkenceye ve hatta idama maruz kalabilecekleri biliyordu.
Ben bizzat bazı Avrupa devletleri ile ikamet hususunda görüşmelerde bulundum ve daha önce mahkum edilip salınmış insanlarla görüştüm. Bunlardan bir tanesi Slovakya’ya yerleşmiş bir Mısırlıydı ve eve dönmemek için iyi nedenleri vardı.
Afganistan’daki Bagram’da CIA tarafından sorgulandığım mahkumiyetimin en kötü döneminde Amerikalılar diğerleri gibi beni de işbirliği yapmamam halinde Mısır'a veya Suriye’ye göndermekle tehdit ettiler.
Bu mahkumlardan birisi de CIA tarafından Endonezya’dayken kaçırılıp İngilizlere ait Diego Garcia adası üzerinden gizlice Mısır’a götürülen Pakistanlı kari Saad İkbal Madni idi.
Ben onunla Bagram’da tanışmadan önce Madni Mısır’da üç ay tutulmuş ve daha sonra oraya getirilmişti. Hatta Bagram’daki soruşturma ekibinin bir üyesi Mısırlıydı.
Madni kendisine resmi bir şekilde suçlama yöneltilmeksizin ve mahkemeye çıkarılmaksızın yıllarca mahkum olarak tutulduktan sonra Guantanamo’dan çıktı. Kendi ifadesiyle, “Beni koydukları yer mezardan küçüktü. 92 gün boyunca ayaklarımı dahi uzatamadan orada kaldım.” diye maruz kaldığı şartları anlattı.
“Bana Richard Reid (namıdiğer ayakkabı bombacısı) ile alakalı sorular sordular. 11 Eylül ile alakalı bir bilgim olup olmadığını sordular. Ben suçlamaları kabul etmeyince de dizlerimden elektrik verdiler. Şoktan dolayı birkaç kez bayıldım.”
İşkenceleriyle ünlü Mısır
Mısır, siyasi olarak aktif İslami hareketlere üye olduğu şüphesiyle Müslümanlara işkence etmesiyle ünlüdür.
CIA’in bir dönem Ortadoğu’da görevlendirdiği Robert Baer bu gerçeği herkesten daha iyi biliyordu ve kendisi ABD’nin bu durumdan nasıl faydalandığını da açıkladı: “Eğer ciddi bir sorgulama istiyorsanız mahkumu Ürdün’e yollarsınız. Eğer mahkuma işkence edilmesini istiyorsanız onu Suriye’ye yollarsınız. Eğer mahkumun ortadan kaybolmasını istiyorsanız da onu Mısır’a gönderirsiniz.”
Uzun yıllar önce Ali el Fahiri (İbn el Şeyh el Libi ) isminde Libyalı bir El Kaide şüphelisi CIA tarafından işkence edilmek üzere Mısır’a, Hüsnü Mübarek’in istihbarat şefi Ömer Süleyman’a gönderildi.
Libi ağır işkence altında Irak’ın yüklü miktarda kimyasal silah ürettiğini ve bunları El Kaide’ye verdiğini “itiraf etti.” Bu yanlış istihbarat daha sonra ABD’ye iletildi ve Irak’ın işgal edilmesindeki bir numaralı sebep olarak kullanıldı.