Üç yüz yıl önce öldürdüğümüz ‘Tanrı’, Tanrının öldüğünü kabul edemeyen hayaleti ‘Ahlak’, onların varisi olup toplumlara norm dayatan ‘Erdem Erkeği’ ve ‘insanı’ kutsallaştıran ‘hümanizm’ ideolojisi yeryüzündeki tüm şiddettin sorumlusudur. Onların şiddete boyadığı dünyayı, ahlaki bir KAOS var ederek yeniden kurabiliriz, diyorlar.
Kötünün iyi, iyinin kötü olarak tanımlandığı, geçmiş insanların inandığı değerlerin ters yüz edildiği, fakirlerin çevresinde toplanabileceği hiçbir ortak değerin bırakılmadığı, bireyin sığınabileceği son cemaatin de (ailenin) dağıtıldığı bir toplum inşa ediyorlar. Egemenler toplumları yeniden formatlarken yanlarında hiçbir ahlaki endişe- si olmayan, “orgazmı” tanrı edinmiş, erdemli insana nefret duyan, toplumların en dayanaksız ve kolay yönlendirilebilir kesimi var.
Queer kavramı, İngilizce “eşcinsel, sapık” anlamında bir aşağılama, hakaret cümlesi. Ancak kelimenin anlamı Queer Teori ile birlikte, “Querr (eşcinsel, homo, fahişe, sürtük, zenci, .bne vs.) diyerek aşağıladığın, hakaret ettiğin norm dışı, toplum dışı, kaybetmiş, tutunamamış, çuvallamış, başarısız, mülksüz, hor ve hakir gördüğün her kim ise, her ne ise “işte o benim, onun yanındayım” anlamında otoriteye meydan okumaya dönüşür. Bu anlamda Queer, yok sayılmış, görmezden gelinmişin; ezilmişliğine, onurunun kırılmışlığına itirazı olarak tanımlanabilir. En azından başlangıçta