Tarih: 21.06.2024 08:28

| Abdullah Gül yazdı: İslam dünyasında iyimserlik için bir sebep

Facebook Twitter Linked-in

Orta Doğu’nun geleneksel monarşilerinde son zamanlarda olumlu gelişmeler yaşandı. Körfez ülkeleri, vatandaşlarının katılımını güçlendirmek için yerel seçimler de dahil olmak üzere çeşitli kanallar aracılığıyla reformlar yaptı. Suudi Arabistan’ın sosyal ve ekonomik normları istikrarlı bir şekilde liberalleştirmesi – kadınların siyasi ve ekonomik hayatta tüm seviyelerde yer almasına izin vermesi– Krallık ve tüm Körfez bölgesi için büyük bir değişimin başlangıcı olabilir. Orta Asya'daki durum daha umut verici. Özellikle Özbekistan siyasi reform ve ekonomisini dışa açma yolunda kayda değer bir ilerleme kaydetti.

11. CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL

Bu dönemler dünya için, özellikle de demokrasi ve kalkınma için çalkantılı zamanlar. İnsanlığın maddi ve teknolojik ilerlemesi zirveye ulaşmış olsa da demokrasi gerilemekte, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmaktan çok uzaktayız.

İlk bakışta, dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Müslüman dünyasında (Orta Doğu, Asya, Avrupa ve Afrika’da) durum karanlık görünüyor. Ancak, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 57 üyesinin sosyoekonomik ve siyasi dinamikleri oldukça farklılık gösterdiği için, genel bir değerlendirme yapılmamalıdır. Bazı ülkeler zengin doğalkaynaklara sahip ve kendi bölgelerinde önemli oyuncular olarak tanınmışken, diğerleri trajik bir şekilde kıtlık, kronik yoksulluk ve ağır hastalık yükleriyle boğuşmaktadır.

Bu farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda, demokrasi ve kalkınmanın İslami değerlerle bağdaşmadığı tezi reddedilmelidir. İslam Altın Çağı boyunca Müslümantoplumlar sanat, bilim, tıp, felsefe, hukuk, ekonomi ve teknoloji alanlarında dünyaçapında ilerleme kaydetmiştir. Demokratik ve ekonomik kalkınma projesi modern çağda iniş ve çıkışlar yaşarken, en şiddetli dalgalanmalar hala sömürgeciliğin mirasından veya geçmişteki iç savaşlardan, etnik çatışmalardan, bölgesel anlaşmazlıklardan muzdarip olan ülkelerde yaşanmıştır. Bu ülkeler, hiçbiri oryantalist bir mercekle değerlendirilmemesi gereken farklı nedenlerden dolayı çeşitli siyasi rejimlere sahip olmuşlardır.

Nihayetinde önemli olan iyi yönetişimdir. Sağlıklı bir demokrasi özgür ve adil seçimlere sahip olmalıdır, çünkü “vatandaşların rızası” temel ilkesini kurumsallaştırmanın tek yolu budur. Büyük nüfusa sahip Müslüman çoğunluklu ülkelerde, seçimlerin düzgün bir şekilde yapılması ve ardından geniş çaplı iç çatışmalar olmadan barışçıl bir iktidar geçişi sağlanması başlı başına büyük bir başarıdır.

Ancak seçimlerin gerçekten çoğulcu ve rekabetçi olup olmadığı önemli bir soru olmaya devam etmektedir. Adayların onaylanma sürecinin kapsayıcı olması, şeffaf bir yasal çerçeveye bağlı kalması elzemdir. Aksi takdirde seçime katılım oranı düşecek ve dolayısıyla siyasi kurumların meşruiyeti de azalacaktır. Neyse ki, dünya nüfusunun yarısının sandık başına gideceği bu yılda, çoğunluğu Müslüman olan ülkeler şimdiye kadar bu turnusolu geçmeyi başarmıştır.

Ancak demokrasi sadece seçimlerle ilgili değildir. İktidara gelenlerin, kendilerini sıfır toplamlı bir oyunda geçici avantajlı oyuncular olarak görmemeleri de bir o kadar önemlidir. Bu da yine iyi yönetişime bağlıdır. Kapsamlı, katılımcı ve kapsayıcı bir siyaset; hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, ifade özgürlüğüne, sosyal uyuma, şeffaflığa ve liyakate dayalı yönetişime saygı gösterilmesini gerektirir. Müslüman dünyası – rejim türü ne olursa olsun – anlamlı kalkınma seviyelerine ulaşmak istiyorsa, bu taahhütleri benimsemelidir.

Durumu Değerlendirmek

Siyasi güç, doğası gereği istismara açık olduğundan, sağlam kurumlar hayati önem taşımaktadır. Aksi takdirde lider kültü, iyi yönetişim mekanizmalarını kolayca geçersiz kılabilir. Başkanlık sistemleri Müslüman dünyasında daha yaygın hale geldikçe, yürütme gücü daha da yoğunlaşmış, denge ve denetlemenin eksik olduğu demokratik süreçler zorlanmıştır. “Ömür boyu görev süresi” demokrasinin temel değerleriyle uyumlu değildir. Çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin bu konuda acilen daha ilerici bir yaklaşıma ihtiyaçları vardır.

Avrupa’daki Müslüman çoğunluklu ülkeler, Avrupa’daki kurumlarla daha fazla temas halinde olduklarından, siyasi süreçlerde daha kural temelli bir anlayışa sahipler. Avrupa Konseyi üyeliği ve benzeri kurumlar, demokratik dönüşüm için bir yol haritası sunar ve bu yolu seçen ülkeler uzun vadede olumlu sonuçlar elde edebilirler.

Ancak, eski çağların medeniyet beşiği olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da durum daha az ümit verici. 2010 – 2012 Arap Baharı, büyük beklentiler yaratmış olsa da, bölgesel bir demokratik dönüşümü sağlamayı başaramamıştır. Kuzey Afrika ülkelerinin çoğu şu anda iç siyasi çatışmalar, etnik çekişmeler, ekonomik türbülanslarla mücadele ediyor ve Sahra Altı Afrika’da durum, devam eden iç savaşların yıkıcı etkileri nedeniyle çok daha kötü.

ABD’nin Irak’ı işgali ve Suriye’deki savaş bölgenin siyasetini daha da karmaşık hale getirirken, İsrail-Filistin çatışması merkezi bir sorun olarak kalmakta ve Orta Doğu’da daha geniş bir demokratik dönüşümün önünde durmaktadır. İsrail, Filistin topraklarını uzun süreli işgali, oradaki yasadışı yerleşimleri haksız desteklemesi, uluslararası hukuku ihlalleri ve Gazze’deki Filistinli sivillere yönelik zulmüyle, bölgedeki demokratik değerlerin benimsenmesini engellemiştir.

Yine de Orta Doğu’nun geleneksel monarşilerinde son zamanlarda olumlu gelişmeler yaşandı. Körfez ülkeleri, vatandaşlarının katılımını güçlendirmek için yerel seçimler de dahil olmak üzere çeşitli kanallar aracılığıyla reformlar yaptı. Suudi Arabistan’ın sosyal ve ekonomik normları istikrarlı bir şekilde liberalleştirmesi – kadınların siyasi ve ekonomik hayatta tüm seviyelerde yer almasına izin vermesi– Krallık ve tüm Körfez bölgesi için büyük bir değişimin başlangıcı olabilir.

Tabii ki Suudi Arabistan modernleşmeyi kucaklarken, Afganistan’da kadınlar ve kız çocukları Taliban’ın yeniden iktidara gelmesiyle orta öğretime erişimden mahrum, diğer haklarından da yoksun bırakılmışlardır. Ancak, bu insanlık dışı muamele İslami değerlerle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır.

Afganistan bölge ve dünya için bir güvensizlik kaynağı olmaya devam edecek olsa da Orta Asya’daki durum daha umut verici. Çoğunluğu Müslüman olan bu ülkeler, otuz yıl önce bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana hem siyasi hem de ekonomik olarak uzun bir yol kat ettiler. Sovyet geçmişlerinin üstesinden gelerek bölge ve ötesinde kilit jeopolitik oyuncular haline geldiler. Özellikle Özbekistan siyasi reform ve ekonomisini dışa açma yolunda kayda değer bir ilerleme kaydetti.

Sonuç olarak, Asya’da nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin, vatandaşlarının taleplerini karşılamaya devam edebilmeleri ve ekonomik kalkınmaya eşlik eden kaçınılmaz dengeleri yönetebilmeleri için demokratik kurumları güçlendirmeleri gerekiyor.

Ortak Bir Hedef

Müslüman dünyası, çeşitliliğine rağmen, demokratik standartların gerilemesi, hukukun üstünlüğünde gerileme, ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar, ekonomik eşitsizlikler, yolsuzluk, potansiyel etnik veya mezhepsel çatışmalar ve terör faaliyetleri riskini arttıran güvenlik zafiyetleri gibi ortak zorluklarla karşı karşıya bulunmakta. 

Bu sorunları ele almak için hükümetlerin bir güven ve kamu refahı ortamı oluşturması gerekiyor. İnsan haklarına öncelik veren yeni nesiller yetiştirmek için eğitim sistemini güçlendirmek iyi bir başlangıç olabilir. Başka yerlerde daha iyi fırsatlar arayan milyonlarca insanın ülkeden kaçışını ancak temel nedenleri ele alarak durdurabiliriz. Gerçekten de demokrasi ve kalkınma için gerekli olan ilke ve kurumların benimsenmesi, şu anda Batı ülkelerinin iç siyasetini domine eden düzensiz göçe karşı en umut verici çözümdür. 

Evet, iyi yönetişim sadece retorik taahhütler değil, sağlam kurumlar ve mali araçlar gerektirir. Neyse ki iyi düşünülmüş, politika odaklı bir yaklaşımla bu amaçlar, çoğunluğu Müslüman olsun ya da olmasın, bu amaçların peşinden gitmeyi seçen her toplum için tamamen ulaşılabilir durumdadır.

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/magazine/muslim-world-democracy-and-development-mixed-picture-globally-by-abdullah-gul-2024-06




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —