İndependent Türkçe'den Ali Kemal Erdem'in "konuya dair" haberi...
Ayasofya Camii, 24 Kasım 1934'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla müze oldu, 1 Şubat 1935'te ziyarete açıldı.
Yaklaşık 85 yıl müze olarak kalan Ayasofya Müzesi, Danıştay’ın camiden müzeye çevrilmesi kararını iptal etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yeniden Müslümanların ibadete açıldı.
Ayasofya’yla ilgili tartışmalar ise halen sürüyor. Kararı destekleyenler olduğu kadar eleştirenler de vardı.
Bugün 95 yaşında olan Süheyda Ergenekon, neredeyse 85 yıldır Türkiye gündemini meşgul eden Ayasofya’nın müze yapıldığı güne tanık olmuş bir isim.
Kendisiyle avukat olan torunu Yankı Büyüksezer aracılığıyla ile görüştük. İlerlemiş yaşına karşın o güne dair hatıralarını aktardı.
Süheyda Ergenekon, Ayasofya'nın statüsü müzeye çevrildiğinde henüz 10 yaşındaydı.
Ayasofya’nın müze olarak açıldığı gün dedesi İzmirli Halil Efendi ile Fatih’teki evlerinde oturuyorlardı.
Tanınmış hukukçu, yazar ve din adamı olan Cemal Öğüt’ün hocası olan İzmir Halil Efendi eski bir saray kadısı ilen Cumhuriyet’in ilanından sonra Fatih'teki Derviş Ali Cami İmamı olmuştu.
"Eve gelerek dedemi de kendilerine katılmaya çağırdılar"
Süheyda Ergenekon, Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi kararının duyulmasıyla yaşananları şöyle anlatmaya başladı:
"Ayasofya'nın müze yapıldığı kararını radyodan duyduk. Dedemle evdeydik. O gün bir anda Fatih'ten başlamak üzere her yerden sarıklı cübbeli kişiler oluk oluk sokaklara aktı. İçlerinden bir grup eve gelerek dedem Halil Efendi’yi de kendilerine katılmaya ve destek olmaya çağırdı. Dedem yaşlı olduğundan ve şekeri olduğundan onu yatırmıştım ve gelenlere dedemin hasta olduğunu söyledim. Ancak grup ısrarcı olunca birini içeri almak zorunda kaldım."
Süheyda Ergenekon, henüz 10 yaşında olmasına karşın dedesini olayların dışında tutmak için elinden geleni yaptığını söyledi:"Dedemin cübbesini kuyuya saklamıştım ki ısrarla alıp götürmek isterlerse cübbesini bulamasınlar diye. Eve gelen kişi dedeme sıhhatini sordu. Hasta olduğu yanıtını alınca biraz eve bakınıp çıktı. Sonra bir başka gruptan biri daha geldi. O da aynı manzarayı görünce bir süre sonra vazgeçip çıktı."
Süheyda Ergenekon (sağda), Ayasofya'nın müze yapıldığı gün Fatih'te dedesi İzmirli Halil Efendi (solda) ile evdeydi. Sonrasında sokağa çıkarak tepkilere tanıklık edecekti / Fotoğraf:Twitter@yankibuyuksezer
“İnsan seli gibiydi, lüks arabalarla gelenler vardı”
Gösterinin merkezi ve hedef noktası ise Ayasofya’nın bulunduğu Sultanahmet Meydanı’ydı. Ergenekon sözlerine şöyle devam etti:
"Sultanahmet'e doğru kalabalık akıyordu. Dönemin lüks arabalarıyla gelenler de vardı. Gelenler daha çok dışarıdan mahalleli yani Fatih’li olmayanlardı. O günkü Fatih’te pek tepki olmamıştı müze kararına. Evden uzaklaşmalarının ardından bir süre sonra ben de ne olup bittiğini merak ettim. Dedemden 10 kuruş alarak, şapkamı da takarak Sultanahmet’e giden tramvaya bindim. O günlerde öğrenciler indirimden faydalanmak için şapka takarlardı."
"Hu Allah, kimse burayı alamaz diye bağırıyorlardı"
Süheyda Ergenekon'un anlatımlarına göre bundan sonrasında olaylar şöyle gelişti:
"Tramvay Sultanahmet meydanına bile varamadı. Uzun cübbeli sarıklı sakallı kişiler, kolkola girmiş ‘Hu Allah kafir inşallah, kimse burayı alamaz, kimseye vermeyiz’ diye bağırıyorlardı. Tramvayın geçişine bile izin vermediler. İnip yürümek zorunda kaldım Babıali tarafından. Halkın büyük kısmı çıkabilecek olaylardan dolayı evlerine çekilmiş, dükkanlar kapanmıştı. Bunu görünce ben de korkuya kapıldım şapkamı yanımdaki torbaya koydum. Protesto edenler namaz kıldıktan sonra Aksaray yönüne doğru yeniden yürüyüşe başladılar."
"Tepkiler iki gün sürdü, dükkanlar kapalı kaldı"
Süheyda Ergenekon, zar zor eve döndüğünü söyleyerek o güne dair anılarını şu sözlerle sonlandırdı:
"İki gün boyunca dükkanlar kapalıydı. İnsanlar tepkilerden dolayı korkuyordu. Ancak iki gün sonra tepkiler azaldı, eylemler sonra erdi. Herhangi bir çatışma olmadı."
"Bu yüzden kimse birbirine düşmesin"
Geçtiğimiz günlerde oğlunu kaybettiği için hayli üzgün olan Ergenekon’a Ayasofya’nın tekrar cami yapılması kararını duyunca ne hissetiğini sorduk. Cevabı kısa oldu:
"95 yaşındayım artık herkes için hayırlısıysa o olsun bu yüzden kimse birbirine düşmesin. Ayrılık gayrılık çektiğimiz ayrıştığımız yeter. En çok bu kavgalara çatışmalara üzülüyorum."