sveç'in Sundsvall kentinde yaşayan 92 yaşındaki Kerstin Hedman, kalp problemleri sebebiyle koronavirüs salgınında risk grubunda bulunuyor. Tek başına bir dairede yaşayan Hedman’a yardım edebilecek biri yok ve yaşlı kadın ihtiyaçlarını karşılamak için alışverişe gitmek zorunda. Pandemiye rağmen sokağa çıkan ve markete giden Hedman yetkililerin kendisine yardımcı olmamasından şikayetçi.
"Aç kalırım"
İsveç kanalı SVT'de yayınlanan haberde, 92 yaşındaki kadın, Sundsvall Belediyesinin para karşılığı ev hizmetlerine yardımcı olunduğunu ancak ücretlerin pahalı olduğunu söylüyor. İsveç'te vatandaşlar, 4 gıda torbasının taşınması için belediye yetkililerine 370 İsveç Kronu (250 TL) ödemek zorunda. Hedman, "Bayan görevliyle konuştum, 'evet, fiyat bu' dedi. Ben 'de O zaman ben aç kalırım' diye cevap verdim" ifadelerini kullandı.
Tarife sabit
Sundsvall belediyesinin kuralları olduğunu ve sabit bir tarifeleri olduğunu söyleyen Sağlık ve Bakım Hizmetleri Müdür Vekili Annika Backström ise Hedman'a başka çözümler bulmaya çalıştıklarını söylüyor. Kendisine yardım edecek kimsenin olmadığını, marketlerin internet üzerinden sipariş aldığını ve evlere servisi olduğunu söyleyen Hedman, "Bunun için bilgisayar gerekli ve benim bir bilgisayarım yok" diyor.
Türkiye'dek 'Vefa' kimsede yok
İçişleri Bakanlığınca, 65 yaş ve üstü ile kronik hastalığı bulunan vatandaşlarımızın evlerinden dışarı çıkmalarının yasaklanması sonrasında, temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere, il ve ilçelerimizde faaliyete geçen Vefa Sosyal Destek Grubu koordinasyonunda faaliyetlerimiz kesintisiz devam ediyor. Kaymakamlıkların koordinasyonunda oluşturulan, İlçe Vefa Sosyal Destek Grubunda görevli polis, jandarma, zabıta, AFAD, Kızılay ve gönüllü sivil toplum kuruluş çalışanları tarafından vatandaşlarımızın talep ve ihtiyaçları ivedilikle karşılanıyor.
___________________________________________________________________
(*) Türkiye’de altmışlı ve yetmişli yıllarda, aydınların salt entelektüel/zihinsel çabası olarak kalan, ama yetmişlerle birlikte, bu toprakların her açıdan kendine özgü yapısı görünmezden gelinerek, sosyalizm, salt entelektüel çabadan devrime kadar do, ilgilisince bir noktada değerlendiriliyordu.
Bunun olmayacağı varsayımından hareketle Kemalizm ile sosyal demokrasiyi bir noktada buluşturma, birleştirme gayretleri, Türkiye’ye ve “Türk’e özgü” aynı zamanda da acaip bir yapı oluşmuştu. Bu yapının en önemli figürü ise Bülent Ecevit idi.
Sosyalizm olmayınca, yerine sosyal demokrasi. Daha doğrusu, egemen güçler tarafından –anlaşma içre- Sovyet bloğu içerisinde kalınmaması istenen, ama kendini de avutacak sosyal bir sisteme ihtiyaç vardı. Bunu da sosyal demokrasi olarak tanımladılar. Bu sistem özellikle de İsveç’te uygulandı.
Şimdi ise, istisnaları olmakla birlikte, çeşitli açılardan epey zamandır gerileme ve çürüme yaşayan Batı’da var olan kapitalist düzen çökmeye yüz tuttuğu gibi o çok üzerinde titrenen ve kapitalist örgü içerisinde, iki kutuplu dünya anlayışını da vatandaşı bazında yaşatmak isteyen türüne özgü bir fikir skalası olan sosyal demokrasinin de artık, aynı çark içerisinde olunduğundan ötürü s.o.s verdiğini görmekteyiz…
Demek ki, o da derde derman olmadı, olamadı ve olamayacak… (Editör)