Bir ara Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak düşünebileceği isimler arasında sıkça anılan İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanı ile birlikte bulunduğu Ordu’da, bir esnafın malum konuda ağzını yoklaması üzerine, şu sözleri sarf etmiş:
“Endişe etme, altılı masa en doğru kararı verecektir.”
O öyle diyor ama endişe yerli yerinde duruyor.
Nasıl olacak da, doğal olarak birbirlerinin rakibi olmak üzere kurulmuş altı farklı partinin, yetişme tarzları, içinden geldikleri siyasi gelenekler, konulara yaklaşımları birbirine benzemesi mümkün olmayan liderleri, aynı masada ara sıra buluşmaları hatırına, bir isim üzerinde anlaşabilecekler?
Kolay ise şimdiye kadar neden o konuyu görüşmediler ve üzerinde uzlaştıkları ismi açıklamadılar?
“Açıklayalım da üzerine gelinsin ve seçime kadar geçen süre içerisinde yıpratılsın, bunu mu istiyorsunuz?” demek kolaya kaçmak oluyor. Sonuçta ismi açıklandığında korkulan yine olmayacak mı?
Seçime az bir süre kala isim açıklandığında yıpratılması için harekete geçecek çevrelerin tezviratlarına cevap vermek, itham ve iftiralarını cevaplandırmak için adaya vakit kalmaması daha kötü.
Gerekçenin işin zorluğunu perdelemek için kullanıldığı kanaatindeyim.
Liderlerin tek bir isim üzerinde uzlaşabilmeleri bugün zor, zamanı geldiği ve artık bir isim telaffuz edilmesi kaçınılmaz olduğunda işin zorluğu daha iyi anlaşılacak.
Masada liderler oturuyor ve kararı onlar verecek gibi görünüyorsa da, herbirinin arkasında onlardan kendi istedikleri bir ismin o masadan aday olarak çıkmasını bekleyen başkaları var.
Partilerinin yöneticileri, bazıları için destekçi konumdaki medya unsurları…
Bu akşamki yeniden buluşmalarının arefesinde ilginç mesajlar verme gayreti içerisinde bulunduğu fark edilen İYİ Parti lideri Meral Akşener, birkaç gün önce Habertürk ekranlarından duyurduklarına ek olarak, Cumhuriyet gazetesi üzerinden de yeni uyarılarda bulunma ihtiyacı duymuş.
Gazetenin “Cumhurbaşkanı adaylığına yönelik bir isim masanın gündemine gelir mi?” sorusuna verdiği cevap göz açıcı.
“Şu ana kadar hiç konuşulmadı. Bugün itibarıyla da böyle bir şey beklemiyorum. Fakat CHP’nin, özellikle medyada destekçisi olan insanlar var. Hem onlar, hem de CHP yöneticileri, doğal olarak genel başkanlarını aday olarak görmek istiyor. Parti yöneticisi arkadaşlarımız bu konudaki görüşlerini daha mutedil bir dille, dikkatlice ifade ediyorlar. Ancak medyada öne çıkan ve kendilerini CHP’nin sözcüsü gibi gören bazı isimlerin özensiz bir dil kullandıklarını görüyorum. Hassas bir dönemde, herkesin sözlerine dikkat etmesinde yarar görüyorum. Çünkü, partide bir sorumlulukları olmadığı halde, milletimiz o isimlerin sözlerini, partinin görüşü gibi algılıyor. İncitici bir dilleri var.”
CHP’de parti yöneticisi olanlar…
Medyada kendilerini CHP’nin sözcüsü gibi görenler…
Parti yöneticilerini ‘özenli dil’ kullandıklarını söyleyerek kollamış İYİ Parti lideri, ancak onlardan bazılarının açıklamalarının da rahatsızlığa sebep olduğu biliniyor.
Örnek istenirse, şu yakınlardan bir örnek verilebilir: Genel başkan yardımcısı sıfatı da bulunan CHP milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu dışında aday çıkarmak 6’lı masanın dağılması anlamına gelir” sözleri bütün ağırlığıyla ‘6’lı masa’da hissedilmiş olmalı.
“CHP’li medya” ise “Aday Kılıçdaroğlu olmalı” tezini kabul ettirebilmek için zaten düpedüz gidiyor.
Aralarında, aday görmek istedikleri ismin günümüz ülke şartlarında seçilme şansının riskli olduğunu bilebilecek donanımı bulunanlar da var, fakat yine de aksine bir söz, itiraz dinlemez görüntüsü veriyorlar.
Dedikleri gerçekleşir ve masadan aday olarak Kılıçdaroğlu ismi çıkar da seçimde hayal kırıklığı yaşanırsa?
Kemal Kılıçdaroğlu’na bir kez daha yenilgi mi yaşatmak istiyorlar veya esas istedikleri ağızlarından bir tek olumlu söz işitmediğimiz Cumhur İttifakı adayının kazanması mı yoksa?
Çok mu ters geldi bu sorum? Öyle gelmiş olsa bile sorumun üzerinde düşünülmesini isterim.
Bizde insanlara insan beğendirmek hiç kolay değildir. Hele günümüzde, sosyal medya çağında, bunu başarmak adeta imkansız. Geçmiş dönemlerden isimleri beğenir görünmekte yarış halinde bulunan nicelerinin, o kişiler sağ iken haklarında yazdıkları ve söylediklerini arşivlerden çıkarıp yüzlerine vurmak isterdim.
Necmettin Erbakan ile ilgili yazdıkları ve söylediklerini…
Bülent Ecevit için yazıp söylediklerini…
Şimdi de, hani olmaz ya, altı lider bir isim üzerine uzlaşıp “İşte adayımız bu” dediklerinde, eğer o isim istemedikleri biriyse, neler yazıp söyleyeceklerini hep birlikte görürüz.
İstedikleri aday olarak görünen CHP lideri Kılıçdaroğlu seçimden bir kez daha yenilgiyle çıkarsa, kendilerinin yürüttüğü kampanya sonucu aday gösterildiğini unutturmaya bile çalışmadan, onu da harcamak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Geçmişte bu tür tavırlarının örnekleri az değildir.
Bunu en iyi bileceklerden biri, kendisine soru yönelten esnafı,“Endişe etme, altılı masa en doğru kararı verecektir” cevabıyla yatıştırdığını öğrendiğimiz Ekrem İmamoğlu’dur.
Üç yıl önce, belirli bir çevre dışında ismi bilinmez bir siyasetçiyken, partisi tarafından İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterilmiş, karşısında yalnızca başbakanlık ve TBMM başkanlığı yapmış Binali Yıldırım değil, İstanbul’u kaybedenin ülkeyi de kaybedeceğine inandığı için bütün gücünü seferber etmiş AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bulunduğu halde seçimi kazanmıştı Ekrem İmamoğlu.
Hem de “Bu olmadı, bir daha yapılsın” denilerek seçim tekrarlandığı için iki kez kazanmıştı…
Başlarda ismi ‘aday adayı’ olarak geçiyordu, şimdilerde hatırlayan ve hatırlatan yok.
“İlhan Kesici aday olsun” denildiğinde, Kesici CHP milletvekili olduğu halde, ona da itiraz ediliyor.
“Kazanılsın isteniyorsa partili birini düşünmeyin, ‘Abdullah Gül gibi’ birini bulun” dediğimde de, birilerini hafakanlar basıyor.
Neden acaba?
Ben onu bilir, onu yazarım: ‘6’lı masa’nın işi hiç kolay değil.