Seçimlerin yaklaştığı konusundaki tahminler her geçen gün artıyor.
Artık seçimleri bekler olduk.
Hele MHP’nin barajın indirilmesi konusundaki çıkışından sonra herkes seçimlerin 2022 yaz sonunda olacağından emin gibi konuşuyor.
Hatta siyasi partiler gayrı resmi olarak seçim çalışmalarına başladılar bile.
Siyasi iktidarın icraatlarından memnun olmayanlar için zihinlerde hep aynı soru var: ‘İyi de kime verelim?’
Vatandaşlar oylarını kime vereceklerini düşünedursunlar önümüzde var olan başka bir sorunu sizlere aktarmak isterim.
Gelin sizleri 66 yıl öncesine götüreyim.
Sene 1955.
Demokrat parti yani Adnan Menderes iktidardaydı. Ancak Menderes hükümetinin işi zordu. Çünkü vaat edilenler gerçekleştirilemiyordu, ekonominin durumu kötüydü ama düzelmesi de mümkün değildi.
Ülke dışında ise Yunanistan’la yaşanan problemler artmıştı ama bunun da faydası vardı çünkü iç siyasette kullanılıyordu.
Vatandaşların ruhsal durumlarını sizler de tahmin edersiniz. Ekonomi kötü ve çıkış bulmak mümkün değil. Hele bir de siyasi iktidar ülkenin ekonomik zorluğunu yabancı ülkelere yükleyince artık düşman iyice belirmişti.
Sorun yaşanan Yunanistan ve onun işbirlikçileri…
Bu manzara siyasi iktidarın işine geliyordu çünkü bir düşman olmasa ülkede yaşayan vatandaşlar ekonominin çökmüş halinin faturasını iktidara yıkacaklardı.
Ama bir kıvılcım lazımdı.
İşte o kıvılcım da bir yalan haberle atıldı: ‘Ata’mızın evi bombalandı’.
Bu yalan haberin kaynağı siyasi iktidara yakın bir gazeteydi.
Kıvılcımla birlikte kin ve nefret ateşi bir anda alevlenmişti. Halk sokaklara indi ve başta Rumlar olmak üzere azınlıkların evleri ve işyerleri yağmalanmaya başladı.
Bir anda alevlenen bu ateş insanların akıllarını da yakmıştı adeta. Ne yaptıklarının farkında değillerdi sanki.
Kiliseler yani ibadethaneler yakıldı.
Sözde inançlı olduklarını söyleyen halk ibadethaneleri ateşe vermişti.
4200 eve,
1200 işyerine,
75 kiliseye,
Sinagog ve manastır ve okullara saldırıldı.
Irkçı saldırılar sebebiyle ölenlerin sayısı 15’e varmıştı.
Utanç verici bu saldırılar sebebiyle birçok Rum İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Kalanlar ise korku dolu anlar ve yıllar yaşadılar.
Ünlü futbolcu Lefter bile bu saldırıya maruz kalmış ve şunları söylemişti: ‘15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. Sonra çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim’.
Aynı iğrenç olayı tekrar yaşamak istemiyoruz.
Bu hain saldırının tekrar yaşanmaması için ülkemizde yaşayan azınlıkları bağrımıza basıyoruz.
Peki neden mi bu başlığı attım?
Çünkü gelinen nokta insanı ürpertiyor.
6-7 Eylül olaylarının yaşanması için kıvılcımı ateşleyenler şunu unutmayın: ‘Yapacağınız veya yapmayı düşündüğünüz her olay sizi kurtarmayacak ve hatta rezil olmanızı hızlandıracak’.
Sevgi ve Bilgiyle kalın
(6-7 Eylül olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerim)