Şu, üzerinden geçseniz de geçmeseniz de cebinizden parasını tıkır tıkır ödediğiniz, otoyollar, tüneller, köprüler var ya!.. Ha!.. Onlardan biri de İstanbul´daki Yavuz Sultan Selim Köprüsü... Duyduğuma göre bugünlerde fena halde sallanıyormuş!..
Yok... Yok... İstanbul´da kuvvetli bir rüzgâr çıktığından, üstünden kapasitesinden fazla kamyon veya araç geçtiğinden dolayı değil. Ekonomik krizden dolayı fena halde sallanıyor. "Nasıl olur canıım. Adamlar 1´i 3´e yapmadılar mı?.. Üstelik de Hazine garantisi yok mu?" demeyin!.. Geçenlerde medyaya düşen bir haberin özetini hatırlatayım;
"Yavuz Sultan Selim Köprüsü´nün İtalyan ortağı Astaldi konkordato ilan etti.
Astaldi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü´nde sahibi olduğu yüzde 33 hissenin satışını geciktiren Türkiye´deki finansal gelişmelerden dolayı şirketin geçici bir maddi dar boğaz yaşadığını belirterek Roma´da konkordato başvurusunda bulundu. Sermaye artırımı gereksinimi duyduğunu belirten Astaldi, bunun için 350 milyon Euro değer biçtiği köprüdeki hisselerin satışının şart olduğunu vurguladı."
Malumunuz, sizlerin de yüksek onayları(!) sayesinde Yavuz Sultan Selim Köprüsü, yapılan anlaşmaya göre 2026 yılına kadar özel sektör tarafından işletilecek. Gelgelelim bugünlerde Ankara´da çook sıkıntılı iş insanları dolaşıyor. Kusuruma bakmazsanız, isim ve unvan vermeyeceğim. Bilgilerine çok güvendiğim değerli bir dostumdan duyduğuma göre, 3´üncü köprü ortaklarından bir ünlü iş insanı köprünün satışı için görüşmelerde bulunmak üzere uzun süre damat Berat Albayrak´tan randevu almak için bekleyip durmuş. Bakmış ki olmuyor, bir yolunu bulmuş kayınbabaya ulaşmış. Oradan, "tamam ben konuştum. Damadım sizinle görüşecek. Gidin makamına" cevabı gelince, belirlenen gün ve saatte kutsal mekanın yolu tutulmuş. Odaya buyur edildikten sonra damat bey beklenilmiş. Damat bey gelmiş, dertlerin izahının hemen başında laf kesilmiş "tamam tamam!. Biliyorum. Çok işim var" deyip damat bey arkasını dönerek odadan çıkmış. Dostumun anlattığına göre "hayati görüşme" 5 dakika ya sürmüş ya da sürmemiş. Damat bey arkasını dönüp çıktıktan sonra o ünlü iş adamı ve yanındakiler sap gibi odada kalmışlar!...
Bu ilginç olayı, Ankara´yı çok iyi bilen bir dostumla konuşuyordum kahkahadan yerlere yattı ve dedi ki; "yanlış yere gitmişler. Keşke Berat Albayrak´a değil de McKinsey´e gidip görüşselerdi..."
***
Suriye ile Tahran´da görüşüldü
Başkentin derin kulislerinde dün, "Tahran ve Soçi zirvelerinin ardından, Tahran´da, Türkiye ve Suriye teknik heyetlerinin İdlib´i görüşmek üzere bir araya geldikleri... Görüşmede arabuluculuk yapan Tahran´ın, Fırat´ın doğusunda şimdilik askeri olmamak kaydıyla destek vermeyi taahhüt ettiği" iddiası dolaştı. Yabana atılmaması gereken bu iddiayı uzman isimlerle konuştum. YENİÇAĞ´a şu değerlendirmeleri yaptılar;
"Sonuçta o bölgeden Türkiye´nin istediği PYD ve ABD´nin çıkması. Tahran´ın istediği ABD´nin çıkması, Rusya´nın da istediği ABD´nin çıkması. Böyle bir fikir birliği olabilir. Bu konuda İran, Türkiye´ye yeşil ışık yakmış olabilir. Neyin karşılığında?.. Ambargonun desteklenmemesi ve Suriye ile iş birliği konusunda. İkincisi; görüşme ile ilgili bir pazarlık, Tahran´ın Türkiye´yi desteklemesi. Bu ABD ile işi bozar mı, bozmaz mı?.. Bir diğeri, Tahran´ın Rusya konusunda endişelerinin olması. Rusya, Suriye´nin çağırmadığı gruplar çıksın diyor. Türkiye, Rusya karşısında Tahran´ın yalnız kalmaması için böyle bir görüşme yaptırabilirler. Karşı taraf bu konuda söz verebilir. Suriye´nin bütünlüğünün sağlanması, kendi desteklediği gruplara anayasada yer verilmesi. Bunlar görüşülmüş olabilir. Suriye´nin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye´ye ihtiyaç var. Türkiye´nin politikasını devam ettirdiği müddetçe Suriye´nin toprak bütünlüğü sağlanmaz. Bir şekilde Suriye ile görüşülmesi gerekiyor. Buna yönelik bir şey de olabilir. Bu görüşme ABD´yi telaşlandırır. ABD oraya yeni bir üs yapmaya daha başladı. Alt seviyede bir heyet görüşmüştür. Asıl tabii İran´ın verdiği Fırat´ın doğusundaki destek. İran, o bölgenin kendine yönelik hazırlandığı, kendisinin dışarı çıkarılacağı, Suriye üzerinden Lübnan´a giden yolun kapatıldığını değerlendiriyor. Biz de o bölgede oluşacak tehdidin Türkiye´nin içerisine de geleceğini düşünüyoruz.
Bu tip görüşmeler olabilir. Hayati konular bunlar. Ufak ufak başlanır daha sonra devam eder. Her görüşme sonucunda illa mutabakat sağlanacak diye bir şey yok. Kimlerin görüşeceği konusunda karar alınır, ilan edilmez. Önümüzdeki dönem görürüz.
Suriye ile görüşme konusunda yumuşama var gibi. Karşı taraf da bekliyor. Bizim politikamızda bir değişiklik var gibi görünüyor. Fırat´ın doğusunda politik destek sağlanması önemli. Askeri harekat daha sonra olur. ABD orada dururken zor, gene de yapılır. Şartlar hazırlanır, bekleyip görmek lazım. Belki psikolojik amaçla sızdırılıyor bu tip görüşmeler. Karşı tarafa mesaj veriliyor, ´biz de bir şey yapıyoruz. Bu işlerle uğraşıyoruz, menfaatlerimizi korumak için.´ İdlib´den sonra o bölgeye yönelik askeri bir şeyler yapılacağı konusunda gerekli mesaj veriliyor, bölgede müttefik arıyoruz."
Zeytin Dalı operasyonundan beri Suriye ile Türkiye devletleri arasında teknik düzeyde görüşmelerin devam ettiğini biliyorum. Kaynaklar, Soçi´de varılan mutabakat üzerine radikal gruplardan El Bab´a geçiş başladığını bildiriyor. Bildiğim bir şey daha var!.. Arabulucular, R. Erdoğan ile görüşmeme konusunda Esad ailesinin inadını kıramıyor...