Sultan II. Abdülhamit dönemi istibdat yönetimi sosyal ve siyasal gerçeklerle bağdaşmamaktaydı. Mevcut sistemde yönetime çok az kişi katılabiliyordu. Özellikle okumuş aydın çevreler bu tutumu eleştiriyorlardı. Sadrazam ve Nazırların sık sık ve keyfi olarak değiştirilmesi, yönetimde istikrarsızlık yaratıyordu. Öyle ki; Sultan Abdülhamit, 33 yıllık iktidarında 28 farklı sadrazamla çalışmak durumunda kalmıştı. Entrika, yolsuzluk ve rüşvet siyasal sistemde olağan hale gelmişti. Özellikle despotizmin bir unsuru olan Jurnalcilik halkı huzursuz ediyordu.
İttihat ve Terakki cemiyeti ile diğer muhalif unsurlar sürekli toprak kaybeden imparatorluğun kurtarılması için anayasanın uygulanmasını ve yönetimde yer almak istiyorlardı.
Sultan Abdülhamit, 23 Temmuz’da taviz vermek zorunda kaldı. Parlamentonun Kanun-i Esasi’ye uygun olarak açılacağını açıkladı.
Yeni hükümeti kurma görevi 23 Temmuz 1908 günü Mehmet Sait Paşa’ya verildi. Ertesi gün yani 24 Temmuz günü ilk icraat olarak Meşrutiyetin ilanına karar verdi. 33 yıllık istibdat yönetimi kısmen de olsa sona eriyordu. İttihatçılar konuların derinliğini bilmeden her şeye karışmaya başladılar. Bazı konularda etkin olmak istiyorlardı ama bürokrasideki alışkanlıkların hemen değişmeyeceğini bilmiyorlardı.
Mehmet Said Paşa, Sadrazamlık makamına geldikten 13 gün sonra bu işi İttihatçılarla yürütemeyeceğini anladı ve 4 Ağustos 1908’de istifa etti. İstifasının bir nedeni de 1 Ağustos’ta padişahın anayasaya aykırı olarak Harbiye ve Bahriye nazırlarını atamasıydı.
Yeni hükümeti kurma görevi Kamil Paşa’ya verildi. Kamil Paşa kabinesi 5 Ağustos’ta yemin ederek göreve başladı. İlk icraat olarak adı yolsuzluklara karışmış olan eski dönem paşaları ve saray erkanını tutuklatmak oldu. Tutuklananlar arasında Serasker Rıza Paşa, Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Yıldız Sarayı Başkatibi Tahsin Paşa ve İstanbul Belediye Başkanı Reşit Paşa da bulunuyordu.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin atamalar konusunda hükümete sürekli telkinde bulunması, Kamil Paşa’nın da uzun süre devlet adamlığı etmiş olmanın gururu içinde bunlara hiç aldırmaması, ilk gerginlik nedeni olmuştu. Kamil Paşa Hükümeti, İttihatçıların gensoru vermesiyle düşürüldü, yerine Hüseyin Hilmi Paşa getirildi. Kamil Paşa’nın düşürülmesi liberallerin ittihatçılardan desteklerini çekmesine neden oldu.
Meclis çoğunluğu yoluyla iktidarı fiili olarak elinde bulunduran ittihat ve Terakki Cemiyeti giderek artan bir şiddetle yeni bir istibdat rejimi kurmakla suçlanıyordu.
5 Nisan günü Volkan Gazetesi’nin sahibi Derviş Vahdeti’nin Kurduğu İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’nin Ayasofya’daki genel merkezinin açılışı gerçekleştirildi. Açılış Hz. Muhammed’in doğum gününe bilinçli olarak denk getirilmişti. Ayasofya’daki açılış ve mevlit buluşmasına yüz bin kişi katılmış ve epey ses getirmişti.
6 Nisan gecesi Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi, azledilmiş kaymakamlardan Şakir beyle Galata köprüsünden geçerken bilinmeyen bir kişi tarafından tabancayla öldürüldü. Katilin yakalanmaması ya da yakalanamaması büyük tepkilere yol açtı. Kamuoyu cinayetin siyasi olduğu ve bundan İttihat ve Terakki’nin sorumlu olduğu sonucuna vardı. 8 Nisan’da yapılan cenaze töreni büyük bir gövde gösterisine dönüştü. İkdam’a göre 40 bin kişilik bir kalabalık toplanmıştı.
Derviş Vahdeti, Gazetesi Volkan’da ilk gün cinayete değinmedi. Cenaze töreninde oluşan tepkiyi dikkate alarak 10 Nisan tarihli sayısında Hasan Fehmi ile Muaviye tarafından öldürtüldüğü iddia edilen İmam Hasan arasında paralellikler kuran bir yazı kaleme aldı. Yazısında şöyle diyordu; “Hasan! Ey ibn-ı Fatıma’nın hemnamı olan Hasan! Onunla senin aranda büyük bir münasebet buluyorum. O; anadan babadan mahrum olarak şehid edildi. Sen de onun gibi öksüz, sen de garib olarak şehid edildin. O yezidiler (Yezitler olacak) tarafından şehid edildi. Sen de aynı fırkaya muarız idin.”
Volkan’ın artık kendine yeni bir misyon biçtiği söylenebilir. “Hükümet-ı Osmaniyye’yi gasp etmiş” olan bir cemiyete karşı mücadelenin bayraktarlığını yapıyordu. “Yezidilerden pek farkı olamayan” bu fırkaya karşı halk ve ulema, susmamaya davet ediliyordu. “Ya, şehid-i hürriyet Hasan Fehmi Bey’in katilini bulmalı, yahut -malum olan- beş kişiyi vatan haricine çıkarılmalı”. Beş kişiden kastettiği İttihat ve Terakki’nın önde gelen beş kişisidir.
31 Mart hadisesi, bu satırların yayınladığı günü takip eden gece yarısı başladı.
Ayaklanma başlıyor (31 Mart 1325 – 13 Nisan 1909)
12 Nisan gününü 13 Nisan’a bağlayan gece yarısında Taşkışla’da bulunan 4. Avcı Taburu’nun askerleri ayaklandılar. Subaylarını bağladıktan sonra sabaha karşı 02.45’te kışlalarından silahlı olarak çıkarak 03.45’te Sultanahmet’e geldiler ve Meclis-ı Mebusanı kuşattılar. Askerlerin ellerinde bir beyaz, bir kırmızı ve birçok yeşil bayrak vardı. Bu yeşil bayraklar İttihadı Muhammedi Cemiyeti’nin açılışında kullanılan bayraklardı. Sabah ezanı okunduğunda Sultanahmet Meydanı’ndaki asker sayısı 3 bini bulmuştu. Ortak slogan: “Gavurluk istemeyiz, şeriat isteriz.” İsyancıların başında Hamdi Çavuş bulunuyordu. Daha önce Hassa ordusundan emekli edilen 1400 subay üniformalarını giyerek isyana destek verdi.
Saat 12 civarında boru sesi eşliğinde ulema ile birlikte ilmiye talebeleri tekbirler getirerek meydana girdiler. Meydanda Serbesti, Mizan ve Volkan gazeteleri dağıtılıyordu. Derviş Vahdeti yeşil sarık ve yeşil cüppesiyle alana giriş yapanlar arasındaydı.
İlk cinayet Köprübaşında işlendi. Teğmen Trabzonlu İlyas Efendi, askerlerin açtığı ateş sonucu öldürüldü. İsyancı askerler rastgele ateş açıyorlardı. “Bir kafiri öldüren bin yıllık günahı affolunacaktır” deniliyordu.
Saraya çağrılan bakanlardan adalet bakanı Nazım Paşa, meclis girişinde kalbinden vurularak öldürüldü. Başka da birçok insan öldürüldü.
İsyancılar bir Muhtıra ile isteklerini meclise bildirdiler:
1. “Meşrutiyetin ilanından bu yana zarar görmüş olan ortamın, İslam şeriatına göre yeniden tesis edilmesi.
2. Bakanlar kurulunun istifası ve şeriat düzenini uygulayacak yeni bir bakanlar kurulunun kurulması.
3. Ahmet Rıza Bey, Hüseyin Cahit Bey, Evrenoszade Rahmi Arslan, Mehmet Talat Bey, Bahattin Şakir beylerin milletvekilliğinden ihraç edilip Osmanlı toprakları dışına sürülmesi.
4. Ordudan çıkarılmış olan alaylı subayların tekrar orduya alınması.
5. Bu isyandan dolayı hiçbir askerin ordudan atılmaması ve ceza görmemesi.
6. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin dağıtılması.
7. Kamil Paşa’nın sadarete getirilmesi.
8. Avlonyalı İsmail Kemal’in meclis başkanlığına seçilmesi”
Bu muhtıra üzerine Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti istifa etti, yerine Ahmet Tevfik Paşa atandı.
Diğer taraftan, zaman zaman Volkan Gazetesi’ne yazı gönderen Said Nursi, 17 Nisan 1909 tarihli sayısında; askerlere övgüler diziyordu. Hem 23 Temmuz inkılabını hem de 31 Mart isyanını destekliyordu. “Ey şanlı asakir-i muvahiddin! Ve ey bu milleti mazlumeyi ve mukaddes İslamiyet’i iki defa iki vartadan tahlis eden muhteşem kahramanlar” diye başlayan yazısında Saidi Nursi, “malumunuz ki otuz üç milyon nüfus, böyle iki inkılabı yüz senede yapmadı” sözleriyle de 31 Mart ile birlikte 23 Temmuzu da yüceltiyordu.
Ayaklanmanın haberi Selanik’e varır varmaz oradaki İttihat ve Terakki Cemiyeti ile 3. Ordu kesin tavır aldılar. 3. Ordu kumandanı Birinci Ferik (Orgeneral) Mahmut Şevket Paşa başkanlığında askeri kulüpte yapılan toplantıda, Rumeliden gidecek bir ordu ile ayaklanmanın bastırılması kararlaştırıldı.
Bu orduya Hareket Ordusu adının verilmesi, toplantıda bulunan Mustafa Kemal’in düşüncesiydi. Ordunun başına Mustafa Kemal’in kumandanı Selanik Redif Fırkasının kumandanı Ferik (Korgeneral) Hüseyin Hüsnü Paşa getirildi. Ordunun kurmay heyetine kolağası Mustafa Kemal de girdi. Ayrıca kamuoyunu harekete geçirmek üzere ertesi gün Selanik’te bir miting yapılması kararlaştırıldı.
14 Nisan 1909 günü Selanik’te yapılan mitinge 40 bin kişi katıldı.
III.Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa’nın İstanbul Harbiye Nezareti’ne çektiği telgraf İstanbul’da büyük etki yarattı. Telgrafın içeriğinde Hareket Ordusu’nun isyanı bastırmak için İstanbul’a gideceği bildiriliyordu. Sultan II.Abdülhamit, Mahmut Şevket Paşa’nın telgrafından hemen haberdar oldu ve Harbiye Nazırı Gazi Ethem Paşa’ya Selanik’e cevabi telgrafı çektirdi:
“III.Ordu Komutanlığı’na…
Ordumuz tarafından evvelce İstanbul’a gönderilen 2. ve 4. Avcı Taburları’nın isyan etmesi ile başlayan karışıklıklar son bulmuştur. Adalet Bakanı ile Lazkiye Milletvekili Emin Aslan Bey bu isyan sırasında öldürülmüştür. Olaylar son bulmuştur. Meşrutiyet düzeni emin ve güvenli olarak devam etmektedir. Bundan dolayı İstanbul’a herhangi bir kuvvet gönderilmesinin gereği yoktur.
Harbiye Nazırı Gazi Ethem.”
Hareket için 2. Ordunun tavrı önemliydi. Edirne’deki II. Ordu içinde İttihat ve Terakki yeterince örgütlenmemişti. Kurmay Yüzbaşı İsmet Bey, asker sevkine ve harekete hazır olduklarını Selanik’e bildirdi. 2. Ordu Komutanı Salih Paşa, Mahmut Şevket Paşa’ya bir telgraf çekerek bir Tuğgeneral komutasında bir Piyade Tugayı ile harekete katılacaklarını bildirdi.
İlk olarak Selanik’ten yola çıkan Kurmay Binbaşı Muhtar Bey komutasındaki 1700 kişilik öncü birlik Hadımköy’e vardı. Ardından 2.Orduya bağlı bir Tabur Kurmay Binbaşı Kazım Karabekir komutasında Hadımköy’e intikal etti.
Hüseyin Hüsnü Paşa’nın komuta ettiği Hareket Ordusu 19 Nisan’da Hadımköy’e vardı. Ardından Yeşilköy’deki karargahına geldi.
21 Nisan günü Kolağası Mustafa Kemal sefer planını hazırladı, İstanbul’a üç koldan girilecekti. Planını Hüsnü Paşa’ya takdim etti. Bu arada Mahmut Şevket Paşa da yanına Paris ateşesi Fethi Okyar’ı alarak İstanbul’a geldi.
24 Nisan günü 40 bin kişilik Hareket Ordusu 4 koldan harekete geçti. Bakırköy, Davutpaşa ve Rami kışlaları aynı gün ele geçirildi. Suriçi, Edirnekapı ve Saraçhane alanına Fethi Bey’in babacan tavrı sayesinde sorunsuz girildi. Mahmut Şevket Paşa da süvari olarak Beyazıt’taki Harbiye Nazırlığına gitti. Merkez kuvvetler komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa idi. Bu kuvvetlerin kurmay başkanı da Mustafa Kemal idi.
Binbaşı Enver’in Taşkışla’yı çatışmalı bir şekilde ele geçirmesinden sonra tüm kuvvetlerini toplayıp Yıldız Sarayı’na yürümesi Mahmut Şevket Paşa’yı çileden çıkardı. Hareket Ordusu, düşünce olarak Abdülhamit’i tahttan indirmek istiyordu ama bunu dillendirmiyordu. Mahmut Şevket Paşa bu konuda Mebusan Meclisi’nin karar vermesini bekliyordu.
25 Nisan günü sıkıyönetim ilan edildi. 26 Nisan günü asayiş sağlandı. İsyan tamamen bastırıldı.https://farklibakis.net/yazarlar/faysal-mahmutoglu-yazdi-31-mart-vakasi/
27 Nisan günü Meclis’te yapılan oylamada 274 milletvekilinden 273’ü padişahın azli yönünde oy kullandı. Padişahın görevden alınması için Şeyhülislam’ın fetvası da gerekliydi. Fetva Emini Nuri Efendi Fetva yazmamakta direnince Ankara milletvekili Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır fetvayı hazırladı, Nuri Efendi de imzaladı.
Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirildiğini tebliğ için bir heyet oluşturuldu. Bir heyet de Veliaht Mehmet Reşat Efendi’ye padişah seçildiğini tebliğ edip tören için Harbiye Nazırlığına getirmekle görevlendirildi. 5. Mehmet Reşat, 35. Osmanlı padişahı olarak göreve başladı.
Devamı >>>