31 Mart yerel seçimleri büyük oranda sakin geçti denilebilir diyecektik ki; maalesef üç seçim bölgesinde yaşanan acı olay halkımızın cehaletini üzülerek söyleyelim ki yine ortaya koydu. Gaziantep, Malatya ve son olarak da Diyarbakır/ Çüngüş´te yaşanan bu menfur olayların faillerinin adalete teslim edilmesi vicdanları teskin edecek adımların acilen atılması temennimizdir. Malatya/ Pütürge´de hayatını kaybeden İlyas ve Hasan Aktaş´a Allah´tan rahmet ve mağfiret, Rabbimize yolcu ettiğimiz bu iki insanın yakınlarına, bu menfur olayı sabır ve suhuletle yöneten Saadet Partisi Malatya Büyükşehir Belediye Başkan adayı Osman Marasalı kardeşime ve tüm Saadet Partisi mensuplarına sabrı cemil diliyorum.
Bu menfur olaydan hem oğlunu hem de yeğenini kaybeden ve o menfur saldırıda yaralanan Ali AKTAŞ kardeşimize acil şifalar ve baş sağlığı diliyor ve aynı zamanda Diyarbakır/ Çüngüş´te Belediye Başkanı seçilen Saadet Partili Ali Suat Akmeşe kardeşimize ve iki yakınına yönelik saldırıyla ağır yaralanan kardeşlerimize de acil şifalar diliyor, Saadet Partisi yöneticilerine geçmiş olsun diyorum. Rabbimiz ülkemizi bu gibi cehaletlerden muhafaza etsin.
Öncelikle 31 Mart seçimlerine nasıl bir atmosferde girdik, bu iklime kısa da olsa değinmekte fayda mülahaza ediyoruz. Seçimlerden yorulmuş Türkiye kamuoyu takriben altı aydır yoğun bir seçim gündemini yaşıyor. Bu seçim konusunu iktidar tarafı bilinçli mi gündemleştirildi ve öne alındı sorusunu anlamak ve cevap vermekte doğrusu zorlanıyoruz. Çünkü iktidar çok yönlü sıkıştırılmaktadır, bu sıkışmışlıktan kurtulmak için suni de olsa bazı gündemler lazım. İşte burada ?Yerel Seçimler? imdada yetişti diyebilir miyiz?
?İktidar çok yönlü sıkıştırılmaktadır´ noktasını biraz açacak olursak; bir NATO müttefiki olan Türkiye´nin Avrupa Birliği ve ABD ile yaşadığı bu ikircikli durum, dost mu düşman hali midir?
Erdoğan hükümetinin kırmızı çizgisi olarak bilinen, Suriye topraklarından oluşacak ?Kürt Koridoru? oldubittisine yönelik tutumu, ABD ve bazı Avrupa Birliği ülkeleriyle gergin bir süreci yaşanmasının en önemli gerekçesidir. Çünkü hem Suriye´de yaşanan ve Fırat´ın doğusu olarak bilinen bölgede hâkim güç YPG/PYD´nin varlığı ve Münbiç´in durumuyla ilgili belirsizlikler hem de Türkiye Hükümetinin Rusya´dan alacağı olan S-400´lere yönelik ABD´nin muhalefetini açıkça sürdürmesidir.
Türkiye Cumhuriyeti bölgesel bir güç olarak çok yönlü bir dış politika yürütmek istiyor ve bunun sonucu olarakta hem Rusya ile Suriye sorununa yönelik Soçi´den sürdürülen müzakereler hem de savunmasını sadece NATO standartlarına bağlı kalmadan sürdürebilme arzusu -yani hem ABD ve NATO ülkelerinde Patroit de alabilirim hem de Rusya´dan S- 400´leri de alabilirim politikası- küresel güçlerce hoş karşılanmıyor.
Başta ABD olmak üzere NATO müttefikleri ve Rusya Türkiye üzerindeki mengeneyi sıkıştırıyorlar.
İçte ise Erdoğan hükümeti ekonomik krizle boğuşuyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi henüz birinci yılını bile doldurmadan 16 yıllık AK Parti hükümeti en büyük ekonomik krizini yaşıyor.
Bu ekonomik krizin yaşanmasının gerekçelerinde dış baskıların payının olduğu vurgulansa da iç kamuoyu nezdinde Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın hükümet üyelerini seçerken ehil insanların bakanlıklara getirilmemesinin de büyük payı olduğudur. Özellikle Hazine Bakanlığına damadı Berat Albayrak´ın getirilmesi dış ve iç mali çevrelerce iyi karşılanmadığı açıkça ifade edilmiştir.
Erdoğan hükümeti bu şartlar altında 31 Mart yerel seçimlerine girmektedir. Erdoğan hükümetince bu seçimin hayati derecede önemli olmasının iki gerekçesi var. Birincisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin meşruiyetinin Türkiye halkıca onanmasıdır. İkincisi ise 16 yıllık AK Parti iktidarına devam mı tamam mı sorusunun cevabının ip uçlarını verecek olmasıdır.
Erdoğan hükümetince bu seçimin ana sloganını ?Beka sorunu? dur. ?Cumhur İttifakı? ve tüm bileşenleri bir koro halinde ?Beka sorunu? nu kabullendiler ve önemle her platformda bunu işlediler.
Seçime büyük oranda iki ittifakın bileşeni damgasını vurdu. Türkiye genelinde il ve ilçe bazında Saadet Partisi (SP) kendi adaylarıyla seçime girmiş oldu.
HDP açısında ise eş başkanlarının ifadesiyle ?Kürdistan? da kendi partilerinin çatısı altında, diğer bölgelerde ise AK Partiye rakip olacak partileri destekleyeceklerini deklare ettiler.
Bu seçim birtakım riskleri beraberinde getireceğinin işaretleriyle gerçekleşti. Öncelikle Devlet Bahçeli; iki büyük il (Ankara ve İstanbul) belediye başkanlıkları kaybedilirse ?Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi? meşruiyetini kaybeder ve ülke bir ?Beka? sorunu yaşayacaktır, dedi.
AK Parti açısından eğer bir ?Beka? sorunu varsa, yani AK Parti bir dağılma sürecine mi girecek yoksa kendini yenileyerek küllerinden yeniden mi doğacaktı? Aynı zamanda bu seçim AK Parti hükümeti açısından bir referandum niteliği de taşıdığını söyleyebiliriz.
Seçim sonuçlarına gelirsek; bu seçim bize ne öğretti ve ne sonuçlar çıkaracağız. Öncelikle genel tabloyu görelim; Seçime katılım bir önceki seçimle mukayese edildiğinde küçükte olsa bir farkın olduğudur.
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçiminde katılım oranı yüzde 86,24, parlamento ise yüzde 86,22 olurken, Recep Tayyip Erdoğan elde ettiği yüzde 52,59, (Cumhur İttifakı) ise yüzde 53,66, AK Parti yüzde 42,56´lık, MHP yüzde 11,10 oy oranına sahiptir. Buna ek olarak Erdoğan 63, AK Parti ise 64 ilde sandıktan birinci çıktı. Bu da AK Parti´nin siyasetteki tek ?Türkiye Partisi? kimliğini taşıyan aktör unvanının 24 Haziran için de geçerli olduğunu gösterdi.
31 Mart 2019 Mahalli Seçim Türkiye Genel Sonuçları ise genel katılım yüzde 84,7 Ak Parti yüzde 44,31, MHP yüzde 7,31 (Cumhur İttifakı yüzde 51,62), CHP yüzde 30,11, İyi Parti yüzde 7,45 (Millet İttifakı yüzde 37,56) HDP yüzde 4,24 ve Saadet Partisi 2,71 Bağımsızlar yüzde 1,1 ve diğerleri?
İl bazında Belediye Başkanlarının durumlarına gelince; AK Parti; 39, MHP; 11 (Cumhur İttifakı; 50), CHP; 21, İyi Parti; yok, (Millet İttifakı; 21), HDP; 8, TKP; 1 ve Bağımsız; 1 Bu tabloda yüzde 7,45 oranında İyi Parti ve yüzde 2,71 oranında Saadet Partisi oy aldıkları halde bu iki parti il düzeyinde Belediye Başkanı çıkaramadılar.
İlçe bazında partiler ne kadar Başkan çıkardılar, bu konuya girmeyeceğiz. Bize bu seçim ne mesaj verdi onu anlamaya çalışacağız. İktidar olan AK Parti ve ortağı MHP (Cumhur İttifakı) seçim öncesi ve seçim sürecinde ifade ettikleri vaatları yerine getirebilecekler mi, korkularını giderecek imkân kendilerine verildi mi?
Özellikle tüm Belediye Başkan adayları seçim sürecinde bol vaatlarda bulundular ve getirecekleri hizmetleri seçim bildirgeleriyle halka ulaştırdılar. Halkın bunları ne kadar inandırıcı bulduğunu seçim sonrası oylarıyla ortaya koydu diyebilir miyiz?
Bu çok zor bir soru çünkü hizmette yarışmaktan ziyade yukarıda da ifade etmeye çalıştık, başka sâikler daha öne çıkmaktadır.
Seçim sonrası başkanlıklar ülkenin milli güçlerinin mi yoksa iktidarın ifadesiyle şer ittifakının mı eline geçecektir.
Bu propaganda sözde ?beka? sorunu yaşayan bir ülke için dışarıda düşman aramaya gerek yok, çünkü düşman içimize kadar sızmış demektir. Bu anlayış hem çok yıkıcı hem de patolojik bir durumu yansıtıyor.
Bahçeli; üç büyük şehir yani Ankara, İzmir ve İstanbul kaybedilirse yeni hükümet sistemi (CHS) tartışılır bir konuma gelir demişti. Şu ana kadar bu üç şehrin ikisinde muhalefetin kazanması kesinleşmiştir. İstanbul da ise muhalefet mevcut şartlara göre kazanmış ama iktidar yoğun bir itiraz kampanyası başlatmış ve bu itirazlar YSK tarafından nasıl bir muamele görecek onu da önümüzdeki saatlerde göreceğiz.
Burada bir duruma işaret etmek lazım; AK Parti İstanbul teşkilatı, Binali Yıldırımı komik ve zor bir duruma sokmuşlardır. Binali Beyin ekranların karşısına geçerek; seçimi kazandım gibi bir açıklamada bulunması zamansız bir açıklamadır. Bunun arka planında ne yatıyor zaman bu olayı açıklayacaktır.
İktidar, öncelikle kaybedilen bu üç önemli şehir ve diğer kaybettiği şehir ve ilçeleri masaya yatıracaktır.
Görülen o ki Tayip Erdoğan mesajı aldığını ve özellikle gelenekselleşen balkon konuşmasında da bu mesajı net olarak vermiştir. Balkon konuşmasında dikkat çeken bir durum daha vardı; balkonda eşi Emine Hanım´ın dışında kimse yanında yoktu. Erdoğan daha önceki balkon konuşmalarında hemen hemen tüm kurmaylarıyla balkona çıkardı.
Gecenin ilerleyen zamanında gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve gerekse Devlet Bahçeli; ?seçimin galibi (Cumhur İttifakı) dır´ diyerek sonucu ilan etmişler ve birbirlerine yakın değerlendirmede bulunmuşlardır. Her iki lider hem AK Parti´yi hem de MHP´yi tebrik etmişler, Erdoğan ve Bahçeli; ?seçimler göstermiştir ki; (CHS) halkımız tarafından benimsenmiştir, 2023 Haziran´ına kadar bir seçim söz konusu değildir, artık hükümet önüne bakmalı, halka vaat ettiği hizmetleri vermek için var gücüyle çalışmalıdır?? temennisin dillendirmişlerdir.
Muhalefet açısından sonuçlara bakıldığında; onlarda seçimin galibi olarak kendilerini ilan etmişler, kurulalı henüz iki yıl dahi olmayan İyi Parti (İP) bu zaman diliminde iki genel seçim geçirmiş, her iki seçimde de başarılı çıkmıştır denilebilir.
Bu seçim, liderliğini koruma bağlamında değerlendirilirse ?Kılıçdaroğlu da başarılıdır´ diyebiliriz. İstanbul ve Ankara adaylarının tespitiyle ve bu adayların başarılı olması Kılıçdaroğlu´nun liderliğini tartışılır konumdan uzaklaştırmıştır.
Bu üç büyükşehrin başkan adaylarının seçimin galibi olduktan sonra verdikleri mesajlar da birleştirici ve uzlaştırıcıdır.
Geç saatlerde seçim sonuçlarını değerlendiren (Millet İttifakı) liderleri de birleştirici ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkmak için muhalefet olarak her türlü fedakarlığa hazır olduklarını beyan etmişlerdir. İktidarın ayrıştırıcı diline yönelik eleştirilerini de sürdürmüşlerdir.
Yine bu seçim sonuçları göstermiştir ki; muhalefetin diğer iki kanadı HDP ve Saadet Partisi de kendi varlık mücadelesini başarıyla vermişler. HDP´nin 2014 seçimlerinde kazandıkları belediyelerin biri hariç hepsine kayyum atanmış ve kayyumlar tarafından yönetilmiştir. Devlet kayyumlara gerekli imkânları vererek hizmeti onlar vasıtasıyla halka götürmüştür. AK Parti bu seçim sathı mailinde birçok kayyumu da kendi listesinde başkan adayı göstermiştir. Bunlardan sadece Şırnak adayı başarılı olmuş, diğerleri de AK Parti oylarını belli oranda yükseltmiştir.
Bu seçim sürecinde HDP bazı illeri AK Parti´ye kaptırmıştır. HDP´nin seçilmiş iki lideri bu iki genel seçim sürecinde cezaevinde olmasına rağmen HDP oylarında çokta bir düşüş olmadığı görülmektedir.
Bölge halkı HDP´ye yapılan muameleyi HDP adaylarına sahip çıkarak doğru bulmadıklarını kendi lisanlarıyla anlatmış oluyorlar. HDP´nin de handikabı sürmektedir, terörle anılan PKK ile arasına gereken mesafeyi koyamaması ve bu paradoksal hâlin HDP´yi bir Türkiye Partisi olmaktan uzaklaştırmaktadır.
Saadet Partisi(SP) son iki genel seçimde az da olsa bir canlılık alameti göstermektedir. Gerek ?Milletvekili Seçimleri? gerekse bu ?Yerel Seçimler? de kendi kalıplarını kırarak daha bütünleştirici adaylarla seçime girmesi halkta karşılığını bulmuştur. Bir istisna olan Ordu adayı ?İdris Naim Şahin?e yönelik hayli eleştiri sunulmuştur. Saadet Partisi bu yerel seçimin bir istisnasını gerçekleştirmiştir, her bölgede kendi adaylarıyla seçime girmiş ve 9 ilçede Belediye Başkanı çıkarmıştır.
Bu seçimin bir de başka belirleyici bir yönü var. Seçim sonucunda eğer iktidar partisi başarısız olursa Türkiye siyaseti yeni oluşumlarla tanışabilir, deniliyordu. Seçim yapılalı henüz 48 saat dahi geçmemiştir. Medyaya yansıyan haberlere bakarsak çelişkili haberler geliyor. Davutoğlu ekibinin hemen harekete geçeceği, Ali Babacanın ise biraz daha bekleyecekleri şeklinde duyumlar. Bunların ne denli doğru olduğunu zamanla göreceğiz.
Şu bir gerçek bu seçimin en kârlı partisi şüphesiz MHP´dir. MHP´nin ittifakla güçlendiği AK Parti´nin ise eridiğidir. AK Partiye yönelik yapılan eleştiriler; kaybeden 2002´nin AK Partisi değil 2019´un AK Partisi´dir. 2002´nin AK Partisi bir ?Türkiye Partisi´ydi?. Türkiye´nin anakronik sorunlarına çözüm arayan bir parti gittikçe milliyetçi ve muhafazakâr bir çizgiye evirilmiştir. Yeni Parti söylemini dillendirenlerde AK Parti hareketini bu noktadan eleştiriyorlar ve ?yeni bir oluşum? gereklidir, diyorlar. Zaman neyi gösterecek hep beraber takip edeceğiz.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: AK Parti her ne kadar büyük imkânlara sahip olsa da bunca uzun süren iktidar sürecinin tüm kirlenmişliğine, yorulmuşluğuna rağmen bu başarıyı göstermesi dikkatle incelenmeyi ve üzerinde çalışılmayı hak ediyor.