Tarih: 23.12.2020 17:43

30 yıl savaşları Müslümanlara ders olur mu?

Facebook Twitter Linked-in

İslam Dünyası uzun yılların sıkıntısını, yorgunluğunu üzerinden atamadı. Sanıyorum bu düşünce tarzıyla da pek atacak gibi görünmüyor. İslam Düşüncesi’nin tarihine baktığımızda çeşitli zamanlarda farklı olabilen yetkin insanlar olsa da genel itibariyle hala daha aynı bakış açısını barındırıyor.

Peki neden?

Neden hala Müslümanlar Batı’ya ve Hayat’a rağmen yaşamayı sevap ve bu yaşam tarzını kutsal sanıyorlar?

Aslında bu bütün Müslümanların sorunu olsa da, sanki bu grubun %90’ında böyle bir dert yok.

Evet, yok.

Çünkü onlar zaten kutsalı yaşıyorlar.

Kitap ve Sünnet’e ters olsa da İslam dışı yaşamayı dinsel ritüel haline getiriyorlar bana kalırsa.

En iyi olma düşüncesi ve kendi dışında olanların hepsinin yanlış olduğu imanı.

Sanki 30 yıl savaşları öncesi Batı gibi.

30 Yıl Savaşları’nda ne olmuştu?

Bu savaşta Avrupa din savaşını yaşadı. Aynı dinin içinde farklı olan mezheplerin savaşı. Tıpkı bugünün ya da biraz da dünün Müslümanları gibi.

1618’de başladı ve 1648’de son buldu. Bu yüzden 30 Yıl Savaşları dendi.

Peki kaç kişi öldü?

5 Milyon insan canından oldu.

Kimler ne için savaştı?

Roma-Germen İmparatoru ile Alman Prensler arasında başlayan bu savaşa daha sonra Danimarka ve İsveç de katıldı.

İlginç değil mi?

Bugün gelişmişlik göstergesi olarak sunulan İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkeler 1618’li yıllarda Hristiyanlığın iki mezhebi için canla-başla savaşmışlardı – deseniz, inanmazlar.

Aslında bu süreci başlatan isim 1517 yılında yaptığı bir eylemle tanınır. Kim bu kişi?

Martin Luther.

Martin Luther, kilisenin duvarlarına ‘protesto mektubu’ asmıştı.

Mesela böyle bir eylem henüz daha bizde olmadı.

Kabe’yi çevreleyen duvarlara böyle metinler asan yok. Ya da Diyanet’in Ankara’daki merkez binasına…

Martin Luther Protestanlığı başlattı.

Bundan 100 yıl sonra da 30 Yıl Savaşları yaşandı.

Katolik Hristiyanlar ile Protestan Hristiyanlar birbirlerini öldürdüler.

Hristiyanlar şu cümleyi ağızlarından düşürmediler: ‘Tanrı bizi cezalandırıyor’.

Bana çok tanıdık geliyor bu cümle.

İnsanın yaptığı her iş için Tanrı’nın mükafatlandırması ya da cezalandırması…

Bugünün Müslümanları demiş gibi aynı. Üniversiteler ‘fuhuş yuvası’ diyen kafa da aynı kafa.

Ya da kendini en ideal Müslüman sanan ve bütün diğerlerini dışlayan, şeytanlaştıran kafa.

Derler ki, ‘ya, bunlar birkaç örnek, bütün Müslümanlar böyle mi?’ değilse içimizdeki çürük elmaları temizleyelim.

Neyse 30 Yıl Savaşlarına dönelim.

Savaşta yer alan Fransa bir anda saf değiştirdi ve Protestanlar tarafına geçti. Bu davranışı Müslüman ülkelerden biri yapsa, hemen ‘Batı’nın oyunu’deriz. Ama durum öyle değil tabi.

Mesele ‘güç dengeleri’.

Nasıl güç dengesi?

30 Yıl Savaşları görünürde bir din savaşıydı ama işin özü başkaydı. Siyasi güç asıl hedefti ve bunu örten pseudo sebep ‘DİN’.

Güya mezhep için savaşan halk ve siyasi güçlerini arttırma hırsında olan yöneticiler…

Aynı bugünün İslam Dünyası ve Müslüman halkları gibi.

Yöneticiler, dini kullanarak siyasi güçlerini arttırmaya çalışırlarken; masum halklar da, din için mücadele ettiklerini sanıyorlar.

Müslümanların 30 Yıl Savaşları’ndan alacakları dersler çok diye düşünüyorum.

Sevgi ve Bilgiyle kalın




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —