Bundan tam 71 yıl önce 29 Kasım 1947´de Filistin´i Arap ve Yahudi olmak üzere iki devlete bölme planını kabul eden Birleşmiş Milletler (BM), 30 yıl sonra aynı günün "Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü" olarak kutlanmasına karar verdi.
BM Genel Kurulu iki aylık yoğun müzakerelerin ardından, 29 Kasım 1947´deki ikinci oturumunda, Filistin Özel Komitesi´nin çoğunluğu tarafından sunulan bölme planını 181 (II) sayılı kararıyla kabul etti.
O dönem "taksim" kararı olarak bilinen 181 sayılı karar, 33 devletin lehte, 13´ün aleyhte oy kullanmasıyla kabul edildi, 10 devlet ise çekimser kaldı.
Söz konusu karar, İngiliz mandasının kaldırılması ve ordusunun tedrici olarak geri çekilmesi ile Filistin topraklarının 3´e ayrılmasını öngörüyordu.
Arap devletinin kurulacağı bölüm, Batı Celil, Akka, Batı Şeria ile Aşdod´un kuzeyinden güneyde Refah kentine kadar uzanan güney sahili ve Mısır sınır şeridi boyunca uzanan çölün bir kısmını içine alan 11 bin kilometrekarelik bir alana tekabül ediyordu.
Yahudi Devletinin kurulacağı bölüm ise Hayfa´dan Tel Aviv´e kadar uzanan sahil şeridi, Doğu Celil, Taberiye Gölü, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef (Negev) Çölü´nü kapsayan 15 bin kilometrekareye yakın bir alandan oluşuyordu.
Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu diğer arazilerin yer aldığı 3. bölümün ise uluslararası vesayetle yönetilmesi öngörülüyordu.
Yahudi devleti kuruldu, Filistinliler beklemede
Söz konusu BM kararıyla, sayıları Filistin toplam nüfusunun yüzde 33´ünü geçmeyen Yahudilere tarihi Filistin topraklarının yüzde 56,5´lik kısmı verildi.
Nüfusun yüzde 67´lik kısmını oluşturan ve toprakların çoğunda mülkiyet hakkı bulunan Araplara ise bu toprakların sadece yüzde 43,5´lik kısmı verilmiş oldu. Doğal olarak Araplar bu karara karşı çıktı.
Uluslararası hukuk uzmanlarının ifadesiyle bu karar, "Filistinlilerin haklarını ellerinden almış olsa da" hayata geçirilmedi. Aksine Yahudi örgütleri, 1948´de Filistin topraklarının çoğunluğunu kontrolü altına aldı.
Filistin topraklarının dörtte üçü İsrail´in hakimiyetine geçerken Ürdün, Batı Şeria´da, Mısır da Gazze´de yönetimi ele geçirdi.
Ancak İsrail bununla yetinmeyip 5 Haziran 1967´de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Mısır´daki Sina Yarımadası ve Suriye´deki Golan Tepeleri´ni işgal etti.
BM Güvenlik Konseyi (BMGK) Kasım 1967´de aldığı 242 sayılı kararla İsrail´in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi.
Söz konusu kararın üzerinden 51 sene geçti ancak İsrail halen bu topraklardan çekilmeye yanaşmıyor; Batı Şeria´daki işgal ve Gazze´de abluka devam ediyor. Kudüs ve Golan Tepeleri de artık İsrail sınırları içinde yer alıyor.
İsrail yayılmacı politikalarına devam ediyor
İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1993´te Oslo Anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte Filistin topraklarının bir kısmı üzerinde Filistin Özerk Yönetimi kuruldu.
Oslo Anlaşması´nın "Filistin devletinin 1999 sonunda kurulmasını" öngören maddesi de henüz hayata geçirilmiş değil. Zira İsrail´deki koalisyon hükümeti, barış sürecinin üzerine bina edildiği "iki devletli" çözüm ilkesini kabul etmiyor.
İsrail bununla da yetinmeyip Batı Şeria ve Kudüs´te yayılmacı politikalarını uygulamaya devam ediyor. İstatistiklere göre, 220 bini Kudüs´te olmak üzere 670 bini aşkın Yahudi yerleşimci bu topraklarda yaşıyor.
Arap Araştırmalar Derneği Harita Dairesi Müdürü Halil Tüfekçi, bu yerleşimcilerin Batı Şeria´daki 127 ruhsatlı ve 116 kaçak yerleşim birimi ile işgal altındaki Doğu Kudüs´te ise 15 yerleşim biriminde ikamet ettiğini ifade ediyor.
Resmi istatistiklere göre, İsrail, 27 bin kilometrekarelik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85´ten fazla bir kısmını elinde bulunduruyor. Filistinliler ise sadece geriye kalan yüzde 15´lik kısımla yetinmek zorunda kalıyor.
Yüzyılın Anlaşması
ABD Başkanı Donald Trump´ın göreve gelmesiyle birlikte Filistin meselesi bir kördüğüme dönüştü.
Kudüs´ü İsrail´in başkenti olarak tanıyan Trump, geçen mayıs ayında da ülkesinin Tel Aviv büyükelçiliğini uluslararası arenadan gelen tepkilere rağmen Kudüs´e taşıdı.
Tüm bunlara ilaveten Trump, Filistin meselesinin çözümü için basında "Yüzyılın Anlaşması" olarak bilinen bir planı açıklayacağını söyledi.
İsrail ve uluslararası basına sızan bilgilere göre, söz konusu plan Filistinlilerin haklarını hiçe sayıyor. Zira söz konusu planın, Batı Şeria´daki Yahudi yerleşim birimlerinin çoğunu tanıyacağı, Filistinli mültecilerin evlerine dönüş hakkını ellerinden alacağı ve Kudüs dosyasını müzakere masasından kaldıracağı ifade ediliyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise her vesileyle bu plana karşı olduğunu belirtiyor ve "ABD´nin uluslararası kararlara aykırı atacağı adımların kabul edilemez olduğunu" ifade ediyor.
Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü
Bundan 71 yıl önce aldığı kararla İsrail´in, Filistin topraklarında kendisine meşruiyet bulmasına zemin hazırlayan BM, 2 Aralık 1977 ve 12 Aralık 1979´da aldığı 2 kararla da 29 Kasım´ın "Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü" olarak kutlanmasına karar verdi.
BM´nin kendi internet sayfasında "Uluslararası dayanışma günü, uluslararası camianın, Filistin meselesinin henüz çözülmemiş olduğu gerçeğine odaklanması için bir fırsat sunmaktadır." ifadesi yer alıyor.
BM, Filistin halkının, "kendi kaderini tayin etme, bağımsız ve egemen olma ve Filistinli mültecilerin evlerine geri dönme" gibi BM Genel Kurulu´nun tanıdığı haklarını henüz elde edemediğini kaydediyor.
BM, dayanışma günü etkinlikleri kapsamında her yıl, sivil toplum kuruluşları ve hükümetlerden, Filistin halkıyla dayanışma mesajları yayımlama, toplantılar yapma ve film gösterimleri gibi etkinlikler düzenlemelerini istiyor.