Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihine bir karabasan gibi çöken, tarihsel hafızamıza paslı bir çivi çakılan, bu ülkenin siyasal zeminlerinin nasıl kurgulandığını net şekilde özetleyen meşum bir süreçti 28 Şubat. Türkiye Cumhuriyeti´nin en başarılı hükümeti Refah-Yol´u alaşağı edebilmek adına militarist iradenin bürokrasiyi, yargıyı, medyayı, 5´li çeteyi arkasına alarak, Fadime-Emire-Müslüm haberleriyle insanların zihinlerinde örümcek ağları örülen, irtica zehirleri akıtılan, demokrasinin ayaklar altına alındığı postmodern bir darbeydi 28 Şubat.
İnsanın zihnine bir paslı hançer gibi çakılmış, her an hafızasında olan ve hatırlanıveren bazı görüntüler vardır. 28 Şubat sürecinde benim hafızamda kalmış paslı hançer, Reha Muhtar ve benzerlerinin ?her an darbe oluverecekmiş? gibi haberlerini sunduğu ve insanların zihinlerini dönüştürmeye çalıştığı haber bültenleri gelir.
28 Şubat sürecinde laiklik ve çağdaşlık teraneleriyle bir algı operasyonu yapıldı. Militarist irade, arkasına özellikle medyayı alarak toplumsal hafızamızda onulmaz yaralar açarak, seçilmiş hükümetin işbaşından uzaklaştırılmasına yönelik olarak antidemokratik bir tavrı ortaya koydu. Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti´nin en başarılı hükümeti Refah-Yol´un ve 11 aylık döneminde destanlar yazan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan´ın görevinden edilmesi için iç ve dış mihrakların birlikte organize ettikleri bir kumpas olarak demokrasimizin kara sayfalarına yazıldı.
28 Şubat belgeseliyle ilgili kendisiyle röportaj yaptığım merhum gazeteci ve televizyoncu Mehmet Ali Birand, ?Yatacak yerimiz yok? diyordu. Mehmet Ali Birand´ın dikkat çekmek istediği şey, seçilmiş hükümete o dönemde hiç kimsenin sahip çıkmaması, özellikle medyanın bu kumpasın bir kenarından tutarak, zihinlerde darbeyi meşrulaştırmaya çaba göstermesiydi aslında. Erbakan Hocamız, Cumhuriyet tarihinin en başarılı hükümeti olarak 11 ayda çok şeyleri başardı. İşçiye, memura, emekliye devletin kaynaklarını seferber ederek, yüzde 100´lere varan oranlarda zam yaptı. Hatta bu zamları yaparken ülkenin muhalefeti, bir ağızdan, ?Kaynak nerde?? diye bağırıyordu. Erbakan Hocamız, milletini çok seviyordu, halka hizmetin Hakk´a hizmet olduğu şiarından hareketle insanlarına hizmet edebilmek için gecesini gündüzüne katarak çalışmış, 11 ayda denk bütçe yapmış, Havuz sistemiyle devlete yüzde 125 oranında faizlerle para satan haramzadelerin, rantiyerlerin önünü tıkamıştı. Cumhuriyet tarihinde birilerinin iteklemesiyle hükümete gelenler gibi değil, kendi insanının problemlerini çözecek yöntemlerle çalışmış, devlet yönetmenin gereği neyse onu yerine getirmişti. O meşum süreçte andıçlanan, gazetesinden kovulan ve aylarca iş bulamayan rahmetli Mehmet Ali Birand, ?Eğer, iktidarda Erbakan dışında başka birisi olmuş olsaydı, inanın bu süreci biz hiç kolay atlatamazdık. Belki de kanlı bir süreç yaşardık? diyordu. Doğru söylüyordu? Erbakan Hocamızın amacı üzüm yemekti, bağcıyı dövmek değildi. Kendisine yapılan bu kumpasa rağmen, tabanının devlet otoritesine karşı kalkışması yönünde hiçbir şey söylemedi, hiçbir beyanatta bulunmadı.
Eğer bu dönem yumuşak bir geçiş olarak atlatılabildiyse, bunda Erbakan Hocamızın büyük rolü vardır. Zira Erbakan Hocamız büyük bir siyaset dehasıydı.
Bugün, onu her zamankinden daha çok arıyoruz. Mehmet Ali Birand, o röportajda, ?28 Şubat, aynı zamanda darbelerin duvara toslamasıdır? diye bir laf etmişti. Yani, bundan sonra bir daha darbe yapılamayacak anlamında.
Birand´ın temennisi ve ülkemizdeki darbe travması, inşallah bir daha gerçekleşmez!