27 Nisan 2007…
Saat 23.30’da Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine konulmuştu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 2009 yılında katıldığı bir televizyon programında metni kendisinin kaleme aldığını ama bunun bir muhtıra olmadığını savunmuştu.
Siz muhtıra dediğimize bakmayın.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da onu bir muhtıra olarak kabul etmiyor.
9 Haziran 2011 tarihli açıklamasında Erdoğan, şunları söylemişti:
“Onu bir muhtıra olarak kabul etmiyorum. Bu o zamanki Genelkurmay’ın bir yaklaşımı olarak değerlendiriyorum. Muhtıralar karşısında Türkiye’de siyasi iktidarların ne yaptığı bellidir. Eğer muhtıra olarak kabul ediyorsanız varın öyle kabul edin ama yok bir değerlendirme olarak kabul ediyorsanız hemen ardından ertesi gün biz iktidar olarak gerekli cevabı, gerektiği şekilde verdik. O şekilde de bitirdik. Bu, sivil siyasetin bir değişim, dönüşüm noktasında ortaya koyduğu tavrı gösteriyor. AK Parti’nin özelliği zaten burada.”
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir hükümetin cevap verdiğini ve bu sebeple muhtıra olması için yapılan bu girişimin kâğıt parçasına döndüğünü söylüyor.
Oysa bu bildiri sebebiyle Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilememişti ve seçime gidilmişti.
Buradan da anlaşılacağı üzere bildiriden maksat hâsıl olmuştu.
Hem de bir Genelkurmay Başkanının yaklaşımıyla.
Siyasi tarihe “27 Nisan e-muhtırası” olarak geçen bildirinin yayımlandığı dönem 59. AK Parti Hükümeti’nin Sözcüsü ve Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek, muhtıranın 15. yılında devletin ajansına konuştu.
Hayatını kaybeden Büyükanıt’ı 14 kez aradıklarını fakat ulaşamadıklarını anlatan Çiçek, “O bildiri, hiçbir demokratik ülkede olmaması gereken, ayıp, ahlak, kural dışı bir bildiriydi. Kayıt dışı siyasetin tezahürlerinden birini gördük.” diyor.
Çiçek’in “Sayın Abdullah Gül’ü aradım. Onu arayışımın sebebi, bir defa darbenin birinci dereceden muhatabı kişisel olarak kendisi. Çünkü cumhurbaşkanı adayı o.” demesine karşın anlaşılan TRT Haber aynı fikirde değil.
Çünkü konuya ilişkin hazırladığı haberinde Sayın Gül’ün ne ismine ne de görüntüsüne yer verdi.
Başkan sona Erdoğan görüntüleriyle hazırlanmış bir haber.
Bu da habercilik açısından çığır açıcı bir buluş olsa gerek.
Temmuz 2007 yılında yapılan erken genel seçimlerin ardından ağustos ayında Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
Bildiri de 29 Ağustos 2011 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının sitesinden kaldırıldı.
Bir de Dolmabahçe görüşmesi var.
Dönemin Başbakanı Erdoğan, bildiri sonrası Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile 5 Mayıs 2007 tarihinde İstanbul Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde 135 dakika süren görüşmeye ilişin şöyle konuşmuştu:
“Bir kez daha söylüyorum. Ben Başbakan olarak, bütün genelkurmay başkanlarıyla başbaşa görüşürüm, bunun da kimseye hesabını vermem. Bu benim yetkimdir. Ve baş başa yaptığım görüşmeler de benimle mezara gider. Genelkurmay başkanı da bunu açıklamak zorunda değil. Zaten eğer birisi açıklarsa herhalde diğeri de açıklar. Ama böyle bir şey devlet terbiyesine sığmaz. Biz televizyonlardaki gibi kamera şakalarına alışık değiliz. Biz gizli kamera ile gizli oda muamelesi yapan bir anlayışın mensupları değiliz, o hesabı onlar yapsın.”
Yaşar Büyükanıt da “Benimle mezara gidecek” karşılığını vermişti ve de öyle de oldu.
O günden bugüne ülke olarak yaşadıklarımız ise hepimizin malumu.
Şimdi baştaki soruyu bir de sonda soralım 27 Nisan, e-muhtıra mı yoksa Genelkurmay’ın bir yaklaşımı mı?