Haksöz haber'den Talha Erdem Kuloğlu'nun "konuya dair" analizi...
27 Mayıs öncesi İnönü bir konuşmasında Türk ordusunun en az Kore ordusu kadar “hürriyet sever” olduğunu vurgular. Şüphesiz bu vurgu, Kore ordusunun yakın zaman önce ülkede darbe yapmış olmasından dolayıdır. Nitekim 27 Mayıs 1960 günü, alt kademe subaylardan oluşan bir askeri cunta, "Demokrat Parti'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçesiyle, bir askeri darbeyle yönetime el koymuştur. ''İhtilal'', Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosu'ndan okunan bildiriyle duyurulur.
Darbe üzerinden çok zaman geçmeden Türkeş, Fransız Le Monde gazetesine bir röportaj verir ve ifadelerine göre 1955’lerde 6 kişilik bir subay grubu tarafından 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren “Milli Birlik Komitesi” kurulur. MBK, o tarihten itibaren devamlı olarak kuvvetlenir ve gelişir. 27 Mayıs 1960’ta ise darbeyi gerçekleştirirler.
38 kişilik “Milli Birlik Komitesi” idaresinin başına darbeyi yapan cunta tarafından asker içinde ağırlığı olan “Cemal Aga” lakaplı Cemal Gürsel geçirilir. Bilindiği üzere Yassıada’da gerçekleştirilen sözde yargılamalar sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edilir ve Demokrat Partili diğer isimler ise hapis cezası alırlar.
Türk Milliyetçilerinin “Başbuğ”u Alparslan Türkeş, 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren darbecilerin arasında önemli bir yere sahiptir. Türkeş, bilindiği gibi aynı zamanda darbe bildirisini Ankara Radyosu’nda okuyan isimdir. Darbe gerçekleştikten sonra, Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra -fiili başbakanlık olmadığı için- en yetkili koltuk olan Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğuna Türkeş oturmuştur. Bizzat kendisi, “27 Mayıs İhtilali’nin fiili lideri bendim.” ve Nazlı Ilıcak ile röportajında da belirttiği şekilde “Çünkü ben o günlerde ihtilal kadrosunun en güçlü kişisiydim. Ve ihtilal olur olmaz da Başbakanlık Müsteşarlığı''nı işgal ettim.” diyerek darbedeki “liderlik” rolünü açıkça ifade etmektedir. Lakin ilerleyen süreçte Alparslan Türkeş ve onunla beraber Orhan Kabibay gibi isimlerin başında bulunduğu “Ondörtler Grubu” çok partili demokrasi yerine sert ve askeri bir idarenin devamını savundukları için dış diplomatlar olarak yurt dışına sürgün edilerek tasfiye edilir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen sonraki darbeler gibi 27 Mayıs Darbesi’nde de gerekçe “demokrasiyi, Atatürk inkılaplarını ve laikliği” savunmaktır. 27 Mayıs darbesinin sebebi açıktır. İslam’ın yaşanmasına ve değerlerine bir kısım serbesti tanıyan Demokrat Parti, ezanın aslına uygun şekilde Arapça okunmasına dahi tahammül edemeyen özgürlük düşmanı darbeciler tarafından devrilmiştir. Bizzat Alparslan Türkeş’in görüşü de, memlekette “Atatürk inkılaplarının gerilediği” şeklindedir. “Çarşafın nasıl bir kara yangın halinde bütün yurdu sardığı”, “Atatürk’ün en faydalı hediyelerinden biri olan Türkçeciliğin gerileyip ezanın Arapça okunma ihaneti” ve “Türk camisinde Türkçe değil, Arapça Kur’an okunması” sorunları “Atatürk inkılaplarından gerilemeler”e başlıca örneklerdir.
Tüm bu tarihi arka planla birlikte Alparslan Türkeş’in 27 Mayıs Darbesi ve darbenin yapılma sebebi olarak sunduğu bu gerekçeler için hayatının ilerleyen dönemlerinde pişmanlık duyduğuna dair bir beyanatını bilmiyoruz.
Son olarak Türkeş’in kadınların tesettürü hakkında hakarete varan ifadeler kullandığı ve “Türkçe ezanı” savunup ezanın aslına döndürülmesini de “ihanet” olarak nitelediği, Cevat Fehmi Başkut ile Cumhuriyet Gazetesi’ndeki17 Temmuz 1960 tarihli röportajının “İnkılaplar” başlıklı kısmını aynen ilginize sunuyoruz:
Başkut: Atatürk inkılapları onun ölümünden sonra yerlerinde saymamış olsalardı, belki de bu davayı şimdiye kadar halletmiş olacaktık.
Türkeş: Atatürk inkılapları yerlerinde saymadılar, gerilediler. Din, kıyafet ve en mühimmi zihniyet sahasında gerilediler.
Başkut: Kıyafet derken Türk kadınını utanılacak kılığa sokan çarşafı kastediyorsunuz değil mi?
Türkeş: Son zamanlarda Anadolu’yu hiç dolaştınız mı? Çarşafın nasıl kapkara bir yangın halinde bütün yurdu sardığını gördünüz mü?
Başkut: İnkılaplar mevzuunda yalnız din, kıyafet ve zihniyette mi geriledik?
Türkeş: Hayır Türkçecilikte de… Türkçecilik bu millete Atatürk’ün en büyük, en faydalı hediyelerinden biri idi. Evvela ezanı Arapça okutmakla buna ihanete başladılar.
Başkut: Ya Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi teşebbüsleri? Sabıkların baltaladıkları bu teşebbüslere taraftar mısınız?
Türkeş: Mutlaka… Türk camiinde Türkçe Kur’an okunur, Arapça değil.
Başkut: Politikacıların dini istismar edenlere taviz vermelerinin bu millete büyük zararlar getirdiğine kanisiniz değil mi?
Türkeş: Şüphesiz… Tarih boyunca bu böyle oldu. Son devirde ise her iki parti de aynı şekilde taviz yolunu tuttular.
Kaynakça:
1- Karpat Kemal, Kısa Türkiye Tarihi 1800-2012(İstanbul: Timaş Yayınları, 2017), syf. 173-174.
2- https://www.yenisafak.com/yazarlar/kursatbumin/alparslan-turke-27-mayisi-anlatiyor-22538
3- https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiye-cumhuriyetinin-ilk-darbesi-27-mayis/578371
4- Başkut Cevat Fehmi, “Başbakanlık Müsteşarı Albay Alparslan Türkeş ile Görüşme”, Cumhuriyet, 17.05.1960.
5-- “Komitenin 5 Yıl Evvel Kurulduğu Açıklandı”, Milliyet, 05.06.1960.
6- Turgut Hulusi, Türkeş’in Anıları Şahinlerin Dansı(ABC Yayınları, 1995), syf. 129.
Kaynak: haksozhaber.net