Doğru Haber Gazetesi'nden gazeteci yazar Faruk KUZU'NUN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...
Hatta öyle ki yerel seçimler öncesi meydana gelen kavga gürültünün temelinde de bu rantı kimin alacağıyla ilgili olduğu konuşulurdu. Bir çok insan “Bu bir rant kavgasıdır, neden Milletvekili seçimlerinde bu kadar olay çıkmaz da belediye seçimlerinde sürekli olaylar çıkar?” diye sorar.
Yerel seçimlerden hemen sonra “Hemen hemen her partiden eş dost kayırmayla ilgili birçok haber gördük.”
Örneğin bu belediyelerden biri olan İzmir'deki Torbalı Belediyesi ile ilgili haber:
“Atatürk heykelinin yanına kendisinin ve karısının heykelini yaptıran CHP'li İsmail Uygur, oğlunu belediyeye ait şirkette 7 bin TL maaşla genel müdür yardımcısı yaptı
Başkan Uygur, 2006 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı öncesinde Atatürk heykeli yaptırmıştı. Atatürk'ün yanında bulunan heykellerden biri İsmail Uygur'a diğeri ise eşi Afet Uygur'a aitti.”
Eşini-oğlunu akrabasını belediyede genel müdür veya müdür yardımcısı yapıp basının takibine takılan o kadar çok yer oldu ki hepsini tek tek yazarsak liste bir hayli uzar gider.
Galiba böylesi bir listede dikkati en çok çekecek olan Ordu Belediye Başkanının hadisesidir. Haber şöyle:
“AKP’li Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler’in maaşı gündemden düşmüyor. 14 işçiyi atıp, aynı gün 65 işçi ilanına çıkan Güler’e tepki dinmiyor. Ordulu Mehmet Öztürk isimli vatandaş, ‘5 ayrı yerden yaklaşık 250 bin lira maaş alan başkan 2 bin 400 lira maaşla çalışan işçileri işten attı’ diye tepki gösterdi.”
Gerçekten bu iddia gerçek ise durum çok vahim. Her ne kadar Belediye Başkanı yasa dışı bir iş yapmamışsa da.
Ancak olayın ne etik ne ahlaki ne de İslami yönden elle tutulur bir yanı yoktur.
Basın olayın üzerine gidince Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler şu ilginç savunmayı yapmış:
“Aldığım para o kadar değil
Güler hem belediye başkanı, hem Turkcell hem Süperonlıne ve Çin bankası ICBC’de yönetim kurulu üyesi olarak, hem de emekli milletvekili sıfatıyla 5 ayrı maaş alıyor.
AK Parti’nin önemli isimlerinden Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, Hilmi Güler ile aynı dönemde başladığı Turkcell Yönetim Kurulu üyeliğinden, bakanlık koltuğuna oturunca istifa etmişti. Güler ise 2013’te Turkcell Yönetim Kurulu üyeliği, 22 Mayıs 2015’de de Çin bankası ICBC Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiş bu görevlerini belediye başkanı seçilince de devam etmiş.
Belediye Başkanı seçildikten sonra, yönetim kurulu üyesi olduğu şirketlerden istifa etmeyen Güler, yetkili olarak görev aldığı diğer maaşlarıyla ilgili olarak da şöyle diyor: “Ben bu görevlerde ülkeme katkı sağlamak için bulunuyorum. Ülkemize faydamız olduğu için oralarda görev aldık. Her iki kuruma da yazı yazdım ayrılmak istediğimi bildirdim, cevap bekliyorum” dedi.
Haklı olarak insanın aklına şu sorular geliyor.
-Bir kurumdan istifa etmek o kadar zor mu?
-Kurum için ne yapıyor ki, nasıl bir vazgeçilmezliği var ki kurum istifasını bekletiyor?
-Bir yandan bu kadar maaş alan bir başkan aç insanın halinden anlar mı?
-250 bin maaş ile asgari ücret arasındaki uçuruma kimse dikkat ediyor mu?
-Hadi kendisi istifa etmiyor, peki partisi bu işe ne diyor, neden sessiz kalıyor?
-250 bin maaş alan kaç kişi var ki sıradan vatandaş dışında çok büyük infial yaratmıyor?
-Güler “Aldığım para o kadar değil” diyor ama aldığı toplam paranın miktarını neden açıklamıyor?
-Toplam maaşını açıklamaması, maaşının o civarda olduğu intibaını uyandırmıyor mu?
- Türkiye'de işsizlik oranı, yüzde 13.9 ile 4 milyon 596 bin kişi iken aylık 250 bin lira almak da neyin nesi oluyor?
-Türkiye’de yaklaşık 6 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor, 12 milyon insan 3 bin liranın altındaki bir maaşla yaşarken 250 bin lira maaşı bu insanlara nasıl izah edebilirsiniz?
Tüm bunlarla birlikte; yanlış anlaşılmasın kişi ticaret yapar ve belki ayda milyonlar kazanır, (ki öyleleri vardır) buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Ancak kamudaki otoritenin getirdiği her kuruş ekstra kazanç için insanlar şüphe ile hesap sorar ve bu toplumda huzursuzluğa yol açar.