Fransa’da ilk turu 10 Nisan 2022’de düzenlenecek cumhurbaşkanı seçimleriyle ilgili takvim yaklaştıkça yarışacak isimler netleşti ve adaylar vaatlerini açıklamaya başladılar.
Öncelikle Fransa seçimleri ile ilgili kısa birkaç bilgi vererek başlamak gerek. Fransa’da Cumhurbaşkanı genel oy hakkı ile her 5 yıl için seçilir. Parlamento seçimlerinde ise Fransa Ulusal Meclisinde yer alacak olan 577 üye genel oy hakkı ile her 5 yıl için seçilir. Bir de Fransız Senatosunun 348 üyesi, her 6 yıl için Büyük Seçmenler tarafından (yani toplamda 150 bini bulan il, bölge, belediye ve Fransa Ulusal Meclisinden siyasetçiler) seçilir.
Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçim mevzuatına göre, bir kişinin aday olabilmesi için en az beş yüz seçilmişin adaya desteğini açıklaması gerekiyor. 5. Cumhuriyet Döneminde, cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmeye başlandığı 1965 tarihinden bu yana uygulanan söz konusu hamilik sistemi, çok fazla sayıda aday çıkmasını önlemek amacıyla düzenlendi. Buna göre, milletvekilleri, senatörler, il ve bölge meclisi üyeleri, belediye meclisi üyeleri gibi seçilmişler yazılı olarak bir adaya desteklerini açıklıyorlar. 2022 seçimlerinde aday olabilmek için, seçime katılmak isteyen adayların 4 Mart tarihine kadar en az 500 seçilmişin desteğini almaları gerekiyordu. 2022 seçimleri için bu sayıya 12 aday[1] ulaştı. Bunlardan öne çıkan 6 tanesi şu isimler:
La République en Marche (İlerleyen Cumhuriyet) Partisi adayı Emmanuel Macron Rassemblement National (Ulusal Cephe) Partisi adayı Marine Le Pen
Reconquête (Yeniden Fetih) Hareketi adayı Eric Zemmour
La France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa) Partisi adayı Jean-Luc Mélenchon The Republicans (Cumhuriyetçiler) adayı Valérie Pécresse
Parti Socialiste (Sosyalist Parti) adayı Anne Hidalgo 2022 seçimleri için çevre sorunları, nükleer enerji ve hayat pahalılığı önemli gündem maddeleri arasında yer alsa da kamusal alandaki tartışmalar çoğunlukla kimlik, göç ve güvenlik konularına odaklanmaktadır. Bu durum, sağ popülist partiler için sol hareketlere nazaran daha elverişli bir alan sunmakta.[2]
En son yapılan 2017 seçimlerinin 2. Turunda Emmanuel Macron ile Marine Le Pen yarışmışlardı. İlk turda %24 oy alan Macron’a karşı %21 oy alan Le Pen 2. tura kalmış ve ırkçı açıklamaları ile bilinen Le Pen’in kazanmaması için Sol Partiler ve Merkez Sağın büyük bölümü Macron’a oy vermiş ve sonuç Macron’un %66’ya %34 farkıyla sonuçlanmıştı.
Genel anlamda çok büyük bir beklenti ile seçimi kazanan Macron’un son 5 yıllık icraatları beğenilmemiş ve birçok açıdan eleştirilmiştir. Bu eleştirilerin başında Sarı Yelekliler eylemlerine yönelik tepkileri, Covid19 önlemleri sürecindeki yaklaşımları, dış politikada yeterince etkin davranamaması ve liberal politikalar ile seçilip giderek aşırı sağa yaklaşan politikalar gütmesi sayılabilir.
Fransa’nın mevcut cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, son başvuru tarihinden bir gün önce adaylığını açıkladı. 2017’den beri cumhurbaşkanı olan Macron’un oy oranı anketlere göre 24-25 bandında seyrediyordu. Ukrayna krizinde gösterdiği tutum seçmen tarafından takdirle karşılandı ve Macron’un oy oranı yüzde 27’ye kadar yükseldiği söylenmektedir. Macron’un aldığı bu oyları onun başarısına mı yoksa en yakın iki rakibinin Avrupa değerleriyle zıt, aşırı milliyetçi ve popülist adaylar olmasından kaynaklı mı değerlendirmek lazım, emin değilim.
Bu yazıda asıl incelemek istediğim konu 2022 Fransa Seçimlerinde yarışacak olan adayların Müslümanlara yönelik ifadeleridir. Avrupa Birliği’nin en fazla Müslüman nüfusuna sahip üyesi olan Fransa’da yaklaşık 6 milyonu aşkın Müslüman’ın yaşadığı bilinmektedir. Ancak özellikle adayların yaptığı İslamofobik açıklamalarla ülkede son yıllarda İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik saldırılarda artış yaşanmaktadır. Öyle ki Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen saldırılar, 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 53 oranında[3] artış gösterdi.
İslam’ı “bugün dünyanın her yerinde krizde olan bir din” şeklinde niteleyen Macron, 2020 yılı sonunda hazırladığı kanun teklifi öncesi “Fransa’daki Müslümanların ayrılıkçı fikirleri savunan bir ideolojilerinin olduğunu” ileri sürerek İslam dinini hedef göstermişti. Yine o süreçte Macron’un Hazreti Muhammed’e yönelik karikatürleri yayınlamaktan geri durmayacaklarını açıklamasının ardından ülkedeki bazı kamu binalarına Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürler yansıtılmıştı. Fransa’da Müslümanları hedef aldığı gerekçesiyle demokrat kesimce eleştirilen ve İslam karşıtlığı üzerine kurulu olarak bilinen yasa tasarısı[4] Ulusal Meclis’te 2021 başlarında kabul edildi. Bu kararla, Müslümanların hayatına her alanda keyfi sınırlamalar getirileceği ön görüsü bulunuyor. Seçildiği dönemde ülkedeki Müslümanların büyük bir çoğunluğunun oyunu alan Macron, 2. Turda yarışacağı olası rakiplerin aşırı sağcı politikaları karşısında Müslümanlara yönelik tavrını sertleştirmiş durumda.
Fransa’nın 2017 seçimlerinde ikinci tura kalan aşırı sağcı Marine Le Pen, anketlere göre yüzde 16-18 oy oranına sahip ve cumhurbaşkanlığı yarışında Emmanuel Macron’un ardından en yüksek oya sahip kişi olarak görülüyor. 13 yıl Avrupa Parlamentosu vekilliği yapmış olan Le Pen şu an Fransa Ulusal Meclisi’nde milletvekilliği görevini yürütüyor. Le Pen, seçilmesi durumunda özellikle göçmenlere karşı vatandaşlık yasalarını zorlaştırmayı, yabancılara yapılan aile yardımını kaldırmayı ve NATO’dan çıkmayı vaat ediyor. Le Pen’in söylemleri daha çok milliyetçik, güvenlik ve göç ekseninde gelişiyor. Putin’e yönelik verdiği destek Ukrayna-Rusya savaşından sonra daha da sorgulanmaya başladı. Ayrıca benzer fikirleri daha sert bir şekilde savunan Zemmour’un da aşırı sağdaki oyları böleceği düşünülüyor.
Fransa siyasetinde yeni bir figür olan aşırı sağcı Eric Zemmour, solcu aday Jean-Luc Mélenchon ile televizyonda yaptığı tartışmalarla ünlendi. Gazeteci ve televizyon programcısı olan Zemmour yüzde 13-15 oy oranıyla anketlerde kendine yer buluyor. Zemmour, Macron’u, Le Pen ile benzer şekilde eleştiriyor; iktidara gelmesi halinde insanların hayat kalitesini artıracağını öne sürüyor. Ancak Zemmour’u asıl gündemde tutan göçmenlere, Müslümanlara ve feministlere karşı söylemleridir. Yakın zamanda nefret suçundan dolayı para cezasına çarptırıldı. Ülkedeki Müslümanları Cezayir’den gelen kendi ailesi gibi asimile olmaya çağıran ve entegrasyona karşı olduğunu dile getiren Zemmour, İslam ve Müslüman karşıtı söylemleriyle Le Pen’den daha ırkçı bir söyleme sahip.
Zemmour’un vaatleri ülkede doğanlar için bazı şartlarda verilen vatandaşlık hakkını iptal etmek, Fransız vatandaşlığını alabilmek için gerekli şartları sıkılaştırmak, yabancılara verilen sosyal yardımları durdurmak, suç işleyen yabancıların sistematik olarak sınır dışı edilmesini, iltica hakkını birkaç kişiyle sınırlandırmak, “Muhammed” gibi Müslüman isimlerini yasaklamak şeklinde sıralanıyor. France 2 isimli TV programında ise şunları savundu:
“Fransa; eşitlik, özgürlük, kardeşlik demek. İslam ise boyun eğme, eşitsizlik ve ümmet yani Müslümanlar arası kardeşlik demek. Ama elbette Müslümanlar’a saygılı olmalıyız. Sadece İslam ve İslamcılar değil, İslam ve Müslümanlar’ı da ayırıyorum. Tıpkı bir dönem totaliter bir ideoloji olan komünizmle mücadele ettik ama hiçbir komünist fikrinden dolayı baskı görmedi. İnanç, yasal ve politik kurallar ile ümmet ve Müslüman ulusunu birbirinden ayırmalıyız. Bunu yaptığımızda ilerleyebiliriz. Dinlerini inanç ve ibadet ile sınırlamak ve dini/politik kurallarını topluma uygulamalarını sınırlamak gerekir. Fransız Devrimi’nden sonra, Napolyon’un Yahudiler’le yaptığı gibi. Herkes birey olarak Yahudi ancak millet olarak değil. Napolyon onlara ‘Paris’i Kudüs gibi düşünmelisiniz’ dedi. Bugün bütün Müslümanlar’a ben de aynı şeyi söylüyorum.”[5]
Aşırı sağcı Zemmour, ülkedeki sorunların kaynağının Müslümanlar, Araplar, siyahiler ve göçmenler olduğunu, hatta göçmenlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini ısrarla vurgulamaktadır.
Eric Zemmour ikili tartışmada Fransız sosyalist aday Mélenchon’a, “İslam, cumhuriyetle bağdaşan bir din değildir. İslam siyasi bir dindir. İnananların iç dünyasıyla değil, toplumsal ve siyasi normlarla ilgilenir. İslam, medeni kanunla yarışan, Fransa ile bağdaşmayan bir dindir” diyerek İslam’a karşı tepkisini ortaya koydu.
Fransız siyasetinde eski bir isim olan Jean-Luc Mélenchon, radikal sol çizgide siyaset yapıyor ve şu an için en popüler solcu aday olma özelliğini hala koruyor. Son anketlerde Mélenchon’un oy oranı yüzde 9-12 civarında gösteriliyor. Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Hareketi’nin lideri Jean-Luc Melenchon, “Bu ülkede laiklik kılıfı altında Müslümanlara yönelik nefret var. Laiklik bir dinden nefret etmek anlamına gelmiyor” diyerek özgürlükçü laiklik anlayışına uygun bir açıklama yaptı. Melenchon Fransa’da yaşayan sol eğilimli göçmenlerden en yüksek oyu alan kişi. Ülkede yaşayan Kürtler de 2017 seçimlerinin ilk turunda ağırlıklı olarak Melenchon’a oy vermişlerdi.
Geçmişte Bütçe ve Eğitim Bakanlıkları yapmış olan merkez sağın Cumhuriyetçi adayı Valérie Pécresse, cumhurbaşkanı adayı olan diğer bir isim. Pécresse’in oy oranı da Zemmour gibi yüzde 13-15 civarında gösterilmektedir. Pécresse, Le Pen ve Zemmour gibi isimlerin aksine yönetim deneyimine sahip, ancak o da benzer şekilde göçmen karşıtı söylemlerde bulunuyor. Tabi bir ton daha hafif bir şekilde. Pécresse, hâlihazırda meclis başkanlığını yürüttüğü Ile-de-France bölgesinde ‘burkini’ ve tüm vücudu kaplayan mayoların yasaklanması gibi aşırı uygulamalarla tanınıyor. Pécresse seçildiği takdirde güvenlikçi politikalar izlemeyi, adalet sistemi ile ilgili sıkıntıları gidermeyi vaat ediyor. Pecresse, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde ülkede doğanlara ve bazı şartlarda verilen vatandaşlık hakkının kaldırılacağını belirtti. Yabancılara Fransa vatandaşlığı vermeden önce Fransızca bilgisi ve cumhuriyetin değerlerine saygıyı gösterip göstermediğinin kontrol edilmesini isteyen sağcı aday, okul gezilerinde refakatçı annelerin başörtüsü takmasını yasaklayacağını aktardı. Partisinden daha önce Cumhurbaşkanı seçilen Sarkozy ve 2017 seçimlerindeki aday François Fillon yolsuzluk cezaları nedeniyle siyasetten çekilmek zorunda kalmışlardı. Seleflerinin kötü mirası seçim sürecinde partisi adına olumsuz bir tablo oluşturuyor. Göçmen karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik yasaklayıcı politikaları da vurgulanması gereken en önemli konular.
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, merkez-sol çizgideki Sosyalist Parti’nin adayı. 2017 seçimlerinde Sosyalist Parti oylarının çoğunu Melenchon’a kaptırmış ve yüzde 6 seviyesinde bir oy almıştı. Bunda bir önceki Cumhurbaşkanları olan François Hollande’nin başarısız başkanlık sürecinin de etkisi büyük. Anketler yüzde 2-3 arasında oy oranına sahip olduğu söylenmesine rağmen bazı beklentiler yüzde 10’a kadar çıkabileceği yönünde. Türkiye’de de son dönemlerde İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptığı görüşmeler ve destek açıklamaları ile gündeme gelmişti.
Yerel La Nouvelle Republique gazetesinin haberinde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Yeşiller Partili (EELV) belediyenin binasına asılan pankarttaki kadınlardan birinin başörtülü olduğu belirtildi. İktidar partisi Cumhuriyet Yürüyüşü (LREM) ve Demokrasi Hareketi (MoDem) ve “Agir” partisinden oluşan belediye meclisindeki “Bizim önceliğimiz sizsiniz” grubu adına açıklama yapan Pierre-Etienne Rouet, belediye binasına asılan pankartta dini sembol taşıyan bir kadının yer almasının kabul edilemez olduğunu ve evrensel değerlere aykırı olduğunu savundu.
Merkez sol Sosyalist Partisi (PS) üyesi, eski milletvekili ve belediye meclis üyesi Alain Claeys da, pankartta başörtülü kadının yer almasına şoke olduğunu belirterek, “Bu, kadınların özgürlüğüne ilişkin sahip olduğum imaja uymuyor.” ifadesini kullandı. Claeys, çeşitliliğe karşı olmadığını ancak kadın hakları savunulduğunda başörtüsünün olmaması gerektiğini ileri sürdü. Melenchon’un sola yaklaşımı Sosyalist Parti’nin yaklaşımına göre daha özgürlükçü diyebiliriz. Sosyalist Parti’nin ulusalcı jakoben laiklik yaklaşımı özgürlükçü sol çevrelerde eleştirilmekte ve oy kaybında bir etken olarak da gözükmektedir.
Yeşiller’in adayı Yannic Jadot, anketlerde yüzde 5-6 oy oranı ile yer alıyor. Daha çok sosyal haklar ve çevre gibi alanlarda vaatleri bulunan Jadot da Mélenchon gibi göç, güvenlik gibi alanlarda yetersiz kaldığı algısı var. Komünist Parti’nin adayı Fabien Roussel ise yüzde 3-4 oy oranıyla Jadot’un ardında yer alıyor.
Sonuç itibariyle mevcut adaylar içerisinde kazanmaya en yakın aday Cumhurbaşkanı Macron. Olası rakiplerinin sert açıklamaları Müslüman kesimin de oy vermeye en uygun aday olarak Macron’u görmesine neden oluyor. İslami kesime yönelik son hazırlanan kanuna ve Macron’un İslam karşıtı açıklamalarına rağmen.
[1] 1- Nathalie Arthaud, 2- Fabien Roussel, 3- Emmanuel Macron, 4- Jean Lassalle, 5- Marine Le Pen, 6- Éric Zemmour, 7- Jean-Luc Mélenchon, 8- Anne Hidalgo, 9- Yannick Jadot, 10- Valérie Pécresse, 11- Philippe Poutou, 12- Nicolas Dupont-Aignan
[2] Ozan Doğan Avunduk, ‘Fransız Sağı Elysee Sarayına Bakıyor’, https://www.politikyol.com/fransiz-sagi-elysee-sarayina-bakiyor/
[3]https://www.trthaber.com/haber/dunya/fransada-islam-karsitligi-yukseliyor-muslumanlara-baski-artiyor-628562.html
[4]https://www.dw.com/tr/tart%C4%B1%C5%9Fmal%C4%B1-islamc%C4%B1-b%C3%B6l%C3%BCc%C3%BCl%C3%BCkle-m%C3%BCcadele-yasas%C4%B1-frans%C4%B1z-meclisinden-ge%C3%A7ti/a-58622932
[5] https://www.amerikaninsesi.com/a/fransizadaydan-muhammed-ismi-yasaklansin-onerisi/6226296.html
Kaynak: Farklı Bakış