2021 yılının başlangıcında Ortadoğu'yu değerlendirmek ve konuşmak, önümüzdeki yılın nelere gebe olduğunu öngörmemiz açısından büyük önem taşımaktadır.
On yıl önce Arap Baharı denilen protestolar ve halk gösterileri sonucunda Ortadoğu halkları, umutlanmıştı.
Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri ve baskıları protesto etmek için kendini yakması, halkların içinde biriken öfkeyi ateşlemişti.
Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'de ayaklanan halklar, diktatörlerini devirdiler, ancak demokrasiyi inşa edemediler.
Arap Baharı'ndan sonra Ortadoğu, çok daha kaosla ve çatışma ile dolu bir yer haline geldi. 2021 yılında Libya, Suriye ve Yemen'de savaşın devam edeceğini, buralara barışın gelmeyeceğini öngörebiliriz.
Demokrasi ve barışı yerleştirmekteki başarısızlığı yüzünden Arap Baharı denilen süreç, tam bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır.
Bugün kimse Arap Baharı'ndan bahsetmemektedir. Arap Baharı, bugün Ortadoğu'ya kaos ve savaşa neden olan yıkıcı bir süreç olarak anılmakta ve konuşulmaktadır.
Tunus'ta Zeynelabidin Bin Ali'nin, Mısır'da Hüsnü Mübarek'in, Libya'da Muammer Kaddafi'nin ve Yemen'de Ali Abdullah Salih'in devrilmesi, demokrasi ve barış lehine sonuçlar doğurmamıştır.
Libya, bugün parçalanmış ve iç savaş yaşayan bir coğrafyadır. Yabancı güçler, Libya'yı yağmalamak için birbirleriyle mücadele halindedirler.
İç savaşla büyük bir yıkım yaşayan Yemen, toparlanması zor şekilde açlık, yoksulluk, mültecilik ve ölümle pençeleşen bir yıkımla yüz yüzedir.
Esad rejimi ayakta kalmasına rağmen, ortada Suriye diye bir ülke kalmamıştır. Rusya ve İran'ın kontrolünde olan Esad rejiminin aslında idare edeceği bir Suriye kalmamıştır.
Kürtlere karşı Türkiye'yi kullanan Rusya, Kürtleri, Esad rejimine mahkum hale getirmeye çalışmakta ve Şam rejiminin kontrol alanını genişletmeyi hedeflemektedir.
Tunus'ta savaş ve şiddet olmamasına rağmen, halk yoksulluktan, işsizlikten ve baskılardan şikayet etmektedir.
Mursi ve İhvan yönetimini darbe ile deviren Sisi, Mısır'da askeri bir diktatörlük kurmuştur. Sisi diktatörlüğü, Mısır'a demokrasi ve istikrar getirmemiştir.
Sisi yönetimindeki Mısır, Ortadoğu ve Arap dünyasındaki ağırlığından çok şey kaybetmiş bir zayıf ülke konumundadır.
Mısır'ın zayıflaması, Suudi Arabistan ve İsrail'in Ortadoğu'da ki ağırlıklarının artmasına neden olmuştur.
Bugün Ortadoğu Kahire'ye değil, Riyad'a bakmaktadır. Sisi yönetimi, Riyad ve Abu Dabi'nin ekonomik yardımlarıyla ayakta kalan bir diktatörlüktür.
Sisi yönetimi, Fransa, Rusya ve Amerika ile silah anlaşmaları yaparak kendisine uluslararası destek sağlamaya çalışmaktadır.
Ortadoğu'da 2021 yılında büyük siyasal ve sosyal değişimler beklemek için neden yoktur. Despotizm, Ortadoğu'nun bütün coğrafyasına hakim durumdadır.
Yönettikleri toplumlara karşı otoriter rejimler, büyük bir direnç göstermektedirler. Ortadoğu coğrafyasında otoriter rejimler, korkuya dayalı terör iktidarları kurmuşlardır.
İktidarda kalmak için her türlü korku ve yıldırma yolunu uygulayan otoriter rejimler, kendi içlerinde de keskin bir hegemonya mücadelesi vermektedirler.
Arap Baharı'ndan sonra Ortadoğu'da bloklar oluştu. Türkiye-Katar-İhvan üçlüsü, Arap Baharını destekliyordu. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Arap Baharı'nı durdurmaya çalışıyordu.
Bu iki blok, bugün hala yoğun şekilde bir hegemonya mücadelesi vermektedir. Türkiye, bugün Arap dünyasının kendi aralarındaki sorunlara karışan ve müdahale eden yeni güç durumundadır.
Güçlü Erdoğan rejimi, Ortadoğu'da kendisine alan açmakta, Libya-Suriye ve Irak'ta belirleyici aktör olmaya çalışmaktadır.
Ortadoğu'da demokrasiyi yeşertmekte başarısız olan Arap Baharı, sonu gelmeyen savaşların başlamasına neden oldu.
Arap Baharı'nın başarısız olmasını sağlayan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Libya savaşlarına fiilen katılmaktadırlar.
Arap Baharı'nı destekleyen Türkiye, Irak, Suriye, Libya ve Karabağ savaşlarına askeri, istihbari ve siyasal açılardan fiilen müdahil olmuştur.
Somali'de de etkin olmaya çalışan Türkiye, Afrika'da da nüfuzunu arttırmak için Fransa gibi ülkelerle rekabet içindedir.
Irak'ta, Suriye'de ve Libya'da, her ülkenin desteklediği silahlı güçler bulunmakta ve silahlı gruplar, arkalarındaki devletlerin desteğiyle vekalet savaşları yürütmektedirler.
Ortadoğu, artık sadece Amerika'nın belirleyici olduğu bir coğrafya olmaktan çıkmıştır. İran-Türkiye-Rusya üçlüsü Ortadoğu'da büyük nüfuz alanlarına sahiptirler.
Suriye savaşında en etkili girişimleri bu üç ülke yapmaktadır. 2021 yılında Biden yönetiminin Ortadoğu'da yeniden ipleri almak için politikalar uygulayacağını öngörebiliriz
Ortadoğu despotizmi, bölgede yeni güçlerin etkinlik alanlarını genişletmelerine ve onlara istedikleri şekilde istedikleri yere müdahale imkanı sunmaktadır.
Dört yıllık Trump yönetiminin gafletinden ve umursamazlığından yararlanan Rusya ve İran, Suriye savaşını kullanarak Ortadoğu'da büyük güçler haline gelmişlerdir.
Ortadoğu despotizmi, güçlü bir istihbarat ve askeri yapıya dayanmaktadır. Mübarek (Mısır), Kaddafi (Libya) , Salih (Yemen) ve Bin Ali (Tunus) gibi diktatörlerin devrilmesi, Ortadoğu despotizminin zayıfladığı anlamına gelmemektedir.
Devrilen diktatörlerin gitmesinden hemen sonra despotizmin asker, istihbarat ve siyaset kurumları yerinde kalmış ve kendilerini yeni şartlara uygun hale getirmişlerdir.
Ortadoğu despotizminin zaaf noktaları olduğunu sanmak gerçekçi değildir. Muhtemel zaaflarına rağmen Ortadoğu despotizmi, bir bütün olarak kendini ayakta tutmayı ve varlığını sürdürmeyi başarmaktadır.
Despotik yönetimler, toplumların barış ve demokrasi umutlarını söndürmüşlerdir. Özgürlükten, adaletten ve refahtan umudunu kesen toplum kesimleri, sosyal medya kanalları üzerinden tepkilerini ifade etmek suretiyle nefes almaya çalışmaktadırlar.
Toplumlar, demokrasiyi istemelerine rağmen, rejimler despotizmde ısrar etmektedirler. Devlet gücünü kullanan despotik rejimler, cılız olan sivil toplum kurumlarını etkisizleştirmekte ve sosyal medya üzerindeki sansürü arttırmaktadırlar.
2021 yılının Ortadoğu ülkelerinde otoriteryanizmin kendini güçlendirdiği, baskı ve sansürü arttırdığı bir yıl olması muhtemeldir.
Sivil toplumu ve gençleri etkisizleştirmeyi hedef alan Ortadoğu despotik rejimlerinin yeni baskı politikalarını uygulamak için düzenlemeler yaptıklarını gözlemliyoruz.
Ortadoğu'daki sivil toplum hareketlerinin İslamistlerin, askerlerin, istihbarat baronlarının ve polis teşkilatının siyaset üzerindeki etkisini kırma kapasitesine sahip olmadığını söyleyebiliriz.
Mısır'da, Lübnan'da, Irak'ta, İran'da ve diğer yerlerde zaman zaman kitlesel gösteriler ve protestolar yapılmaktadır. Kitleler, ekonomik, sosyal ve siyasal değişim taleplerini dile getirmektedirler.
Toplumsal protestolar, saman alevi gibi yanıp sönmektedir. Yolsuzluktan, yoksulluktan, yasaklardan ve baskıdan şikayet eden kitleler, gerçek bir değişim meydana getirecek bir örgütlülükten, liderlikten ve güçten yoksundurlar.
Despotik rejimler, toplumların ekonomik, sosyal ve siyasal taleplerini önemsizleştirmek için yapay kamplaşmalar ve çatışmalar yaratmaktadırlar.
Müslüman-laik çatışması-İslam-Batı çatışması, despotik ve otoriter rejimlerin sürekli olarak ürettiği gerilimlerdir.
Din üzerinden üretilen kültür savaşları, toplumları bölmekte ve despotizmin güçlenmesine yol açmaktadır.
Despotik ve otoriter rejimlerin hiç vazgeçmediği tek politika, kamplaştırma ve çatıştırma politikasıdır.
Toplumlar, kamplaştırma ve çatıştırma politikasının tuzağına düştükleri sürece sahici anlamda demokrasiden, özgürlükten ve refahtan yana bir siyasal ve sosyal değişim mümkün olmayacaktır.
Avrupa ve Amerika, ekonomik ve askeri çıkarlarını korumak uğruna Ortadoğu'daki despotik rejimleri desteklemektedirler.
Biden yönetiminin büyük değişimler yaratacak bir Ortadoğu politikası izleyeceğini ummak boş bir hayaldir. Otoriter rejimler ve Batı ülkeleri arasındaki ekonomik, askeri ve siyasal ilişkiler yoğun bir şekilde devam edecektir.
Şu anda Ortadoğu'da demokratik olarak niteleyebileceğimiz hiçbir rejim bulunmamaktadır.
Toplumların demokrasi talebine rağmen Ortadoğu despotizmi, yeni çatışmalar, yoksulluk, baskı ve şiddet yaratarak varlığını sürdürmeye devam edecektir.
2021 yılında Ortadoğu'da demokrasi, barış ve refah lehinde olumlu gelişmelerin olması için hiçbir ışık olmadığı gibi, umutlanmak için de maalesef hiçbir sebep bulunmaktadır.
Despotizm yüzünden Ortadoğu, 2021 yılında yıkıcı bir kaosa doğru gitmektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.